Nader, İsrail’in Gazze’ye saldırıları, Başbakan Binyamin Netanyahu'ya yönelik davalar ve ABD’nin bu saldırılara verdiği desteğe ilişkin AA muhabirine değerlendirmede bulundu.
İlk olarak Hamas’ın 7 Ekim 2023’te, İsrail’in geniş teknolojik ve insan kaynaklı istihbaratına rağmen dünyadaki en gelişmiş katmanlı güvenlik sistemiyle korunan sınırı nasıl geçebildiğini sorgulayan Nader, "Niye? Çünkü eğer sınır güvenliği çökmeseydi bu konuşmayı yapıyor olmazdık. İsrail'in soykırım işgali olmazdı. Yani her şey Netanyahu'yla başlıyor." diye konuştu.
Ralph Nader, Netanyahu’nun İsrail tarihindeki en büyük ulusal güvenlik çöküşü olarak adlandırdıkları bu durumun, resmen soruşturulmasına izin vermediğine dikkati çekerek şöyle devam etti:
"Vurgulanması gereken ilk nokta buydu. Bu, asla olmamalıydı ama oldu. Netanyahu da ‘varoluşsal’ kelimesini kullanarak Hamas'ın İsrail'e yönelik askeri tehdit olduğunu abarttı. Hamas, hava kuvvetleri, donanması, tankı, zırhlı personel taşıyıcısı, topçusu olmayan, sadece tüfekleri ve el bombası fırlatıcıları olan ve yer altında tünellerde bulunan birkaç 1000 gerilla savaşçıdan oluşuyor. Peki nasıl gelecekte bir tehdit olabilirler? Sınır güvenliği eski durumunda olsaydı İsrail'e 3 metre bile giremezlerdi."
"İsrail devlet terörü, tüm uluslararası hukuk tanımlamalarına uyuyor"
Gazze’deki olayların 7 Ekim’de değil, 70 yıl önce başladığına vurgu yapan Nader, öldürülen ve yaralanan masum sivillerin, İsrail tarafındakilere kıyasla 400 kattan daha fazla olduğunu kaydetti.
Ralph Nader, "Peki, terörist kim? İsrail devlet terörü, tüm uluslararası hukuk tanımlamalarına uyuyor. Her gün saldıran; savunmasız vatandaşlara, çocuklara, bebeklere, annelere, babalara, yaşlılara, hastalara, engellilere... Fark etmiyor. Hepsi saldırıya uğruyor." değerlendirmesini yaptı.
İsrail’in Gazze’de konutlara, hastane, okul, üniversite, mülteci kampı, tarım alanları gibi sivil ve insani bütün yapılara saldırdığını hatırlatan Nader, "Açlığı silah olarak kullanıyorlar. Bütün sivil yapıları yıktılar. Bu, Filistin halkına, onların kültürüne ve yaşam haklarına karşı yapılan genel bir soykırımdır ve burada soykırım niyeti de o kadar açıktır." ifadelerini kullandı.
Nader, Netanyahu yönetiminden bakanların daha 8 Ekim’de, Filistinlileri "insan hayvan" olarak nitelediğine ve onların gıdasını, suyunu, elektriğini keseceklerini açıkça deklare ettiklerini hatırlatarak "Bu ifadeler, o zamandan bu yana, dünyanın en donanımlı askeri güçlerinden birinin, tamamen savunmasız bir sivil nüfusa karşı askeri emirlere dönüştüğü soykırım sözleridir." dedi.
"Tüm gerçeklere sahip değiliz"
İsrail’in on yıllardır Filistinlilere saldırmak istediğinde, "hata oldu" iddiasıyla birkaç Filistinliyi öldürerek onları kışkırttığını ve neredeyse tamamı çöle ve yerleşim yeri olmayan alanlara düşen ev yapımı roketler atmasına neden olduğunu belirten Nader, ardından İsrail’in binlerce masum Filistinlinin ölmesi ve yaralanmasıyla sonuçlanan hava saldırıları başlattığını söyledi.
İsrail sınır güvenliğinin çökmesi ile ilgili "Tüm gerçeklere sahip değiliz yani elimizde spekülasyonlar kalıyor" diyen Nader, bunlardan birinin de İsrailli savcılar tarafından hapis cezası ile soruşturulan Netanyahu’nun koltuğunu korumak için Orta Doğu’da savaş çıkarmak dahil her yolu deneyeceği yorumlarının olduğunun altını çizdi.
Nader, "Eğer durum buysa sınır güvenliğini bozmak için bir motivasyonu var ama kesin bir şey bilmiyoruz. Çünkü tüm diktatör zihniyetli ülkelerin liderleri gibi yolsuzluk ve kamuoyu açısından derin bir sıkıntıya girdiklerinde, dikkatleri dağıtmak için bir dış savaşa veya saldırıya ihtiyaç duyarlar." değerlendirmesini yaptı.
"İsrail adı verilen bölgesel imparatorluğun oluşmasında en büyük etken, ABD'dir"
İsrail’e verdiği destek konusunda da ABD’nin uluslararası hukuka göre "saldırganın ortağı" olduğunu, Başkan Joe Biden ve Kongre’nin de insan hakları ihlalcisi olan İsrail'e askeri ve finansal yardımlarla ABD anayasına göre 6 federal yasağı ihlal ettiğini savunan Nader, "Kongre’nin umurunda değil, yasaların ihlal edildiğine bakmadan Netanyahu’yu kurtarmak, daha fazla Filistinliyi öldürmek ve savaşa devam etmek için milyarlarca dolarlık silah gönderiyor." diye konuştu.
Ralph Nader, Uluslararası Adalet Divanı (UAD) ve Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) kararlarının etkisi konusunda da "İsrail’in, ABD hükümeti ve Kongresi kendi tarafında olduğu sürece, dünya kamuoyunu görmezden gelmek uzun yıllardır yaptığı uygulamadır. Asya, Güney Amerika, Avrupa umurlarında değil, önemsemiyorlar. İsrail adı verilen bölgesel imparatorluğun oluşmasında en büyük etken ABD'dir.” ifadelerini kullandı.
Kuzeyden güneye harap olmuş Gazze’de insanların yaşadığı açlık ve saldırıların yanı sıra dünyanın en ölümcül hava kirliliğini soluduklarına da vurgu yapan Nader, "Kadmiyum kurşun arsenik parçacıkları içeren binaları havaya uçurduğunuzda, 11 Eylül’den sonra Dünya Ticaret Merkezi alanındaki işçilerin hastalanması gibi olur. Gazzeliler şimdi bunu her gün yaşıyor." dedi.
Nader, Gazze’deki bombalamalara, açlığa, imkansızlaşan sağlık şartlarına dikkati çekerek tahminine göre orada 200 bini aşkın kişinin öldüğünü belirtti.
Nader, Gazze'de 200 binden fazla kayıp olduğu düşüncesinde
Gazze’de görev yapan bazı uluslararası sağlık çalışanlarının da bu tahminini doğruladığını öne süren Nader, 15 Mayıs’ta da X sosyal medya hesabından, "Ekim ayından bu yana 35 bin değil 200 binden fazla Filistinli öldü. Bu (rakam) gıda, su, ilaç, elektrik, sağlık hizmetleri ve Dünya Sağlık Örgütünün geçtiğimiz ekimden itibaren meydana gelen kayıp tahminleri olmadan doğrudan sivilleri hedef alan yaklaşık 100 bin bomba ve füzeye dayanıyor." ifadelerini kullanmıştı.
Ralph Nader, "35 bin resmi ölüm sayısı saçmadır. 7 Ekim'den bu yana bu katliamlara ve buna bağlı tedavi edilemeyen hastalıklara hiçbir insan dayanamaz." değerlendirmesini yapmıştı.
Filistinli resmi kaynaklara göre, İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda en az 15 bin 328'i çocuk, 10 bin 171'i kadın olmak üzere 36 bin 654 Filistinli öldürüldü, 83 bin 309 kişi yaralandı.
Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.
ABD’de tüketici haklarını da savunan bir aktivist olarak bilinen 90 yaşındaki Ralph Nader, 4 kez ABD başkanlık seçimlerine aday olmuş, 2000'deki başkanlık seçimlerinde Yeşil Parti adına Florida'da 97 bin 421 oy alınca, Demokrat Parti adayı Al Gore tarafından Cumhuriyetçi aday George W. Bush'un kazanmasına neden olduğu eleştirisine uğramıştı.
Seçimlerin kaderini belirleyen Florida'da Gore, Bush'a karşı 537 oyla eyaleti kaybetmişti.
Nader, 2000 yılında yapılan Başkanlık seçimlerinde ülke genelinde yüzde 2,74 oy almıştı.