Bosna Hersek'teki Demokratik Eylem Partisinin (SDA) Genel Başkanı Bakir İzetbegoviç, babası Aliya İzzetbegoviç'in Filistin davası konusunda hassasiyeti ve duruşunun olduğunu, eski Filistin Devlet Başkanı Yasir Arafat ile birbirlerini anlayıp takdir ettiklerini belirterek, "Biri, Bosna Hersek'te özgürlük mücadelesi verirken diğeri, Filistinlilerin özgürlüğü ve Filistin devleti için savaşıyordu." dedi.
Hayatını Müslüman Boşnakların özgürlük mücadelesine adayan bağımsız Bosna Hersek'in ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegoviç, fikirleri ve mücadelesiyle vefatının 21. yılında anılmaya devam ediyor.
ABD'nin Dayton kentinden 13 Kasım 1995'te Arafat'a gönderdiği mektupta İzetbegoviç, Filistin Bağımsızlık Günü'nü tebrik ederek, "Yıllardır süren mücadelenizde halkınız azim gösterdi ve siyasi liderliğiniz, ulusal hedefler konusunda net bir vizyona sahip. Filistin'in en iyi evlatlarının bu erdemleri, Allah'ın yardımıyla meyve verecektir." ifadelerini kullandı.
SDA Genel Başkanı Bakir İzetbegoviç, Filistin davası konusunda babası Aliya İzetbegoviç'in hassasiyeti ve duruşunun olduğunu söyledi.
İzetbegoviç, babası ile Arafat arasında çok iyi bir ilişkiin bulunduğunu dile getirerek, şunları ifade etti:
"Birbirlerini anlıyor ve takdir ediyorlardı. Biri, Bosna Hersek'te özgürlük mücadelesi verirken diğeri, Filistinlilerin özgürlüğü ve Filistin devleti için savaşıyordu. Birbirlerini çok iyi anlıyorlardı. Birlikte mücadele ettiler ve sanki birlikte dünyadan ayrıldılar. Aliya İzetbegoviç, 50 yıl önce Filistin'deki olaylara yönelik bir analiz yapmıştı. Son 50 yılda çok fazla değişiklik olmadı, sadece İsrail'in, Filistin ve Filistinlilere yönelik saldırganlığı daha da yoğunlaştı. Kendilerini seçilmiş bir halk olarak gören ve başkalarının kendisine yapmasını istemediği şeyleri kendilerine hak gören bir anlayış. Bugün Gazze'de olanlar da bunun bir sonucudur."
İzetbegoviç, babasının 50 yıl önce Müslümanları ve Arapları, Filistin ve Kudüs üzerinde barışı ve düzeni sağlamak için harekete geçmeye çağırdığını belirterek, "(Nazi Almanyası'nın lideri Adolf) Hitler'in Yahudilere yaptıkları sırasında insanlar ondan kaçınıyorlardı. O dönemde Yahudiler bazı ülkelere kabul edilmiyor, sığınma hakkı verilmiyordu çünkü Hitler'i kızdırmak istemiyorlardı. Onun hükmü 10 yıl sürdü ve sonra sona erdi. Allah herkese bir süre verir, sonra o süreyi geri alır. İsrail ile ilgili de benzer bir durumun yaşanacağını düşünüyorum ancak bu sefer bunun çok dramatik olacağını tahmin ediyorum." dedi.
Filistin'de iki devletli çözümden yana olduklarını vurgulayan Bakir İzetbegoviç, ancak İsrail'in faşist ideolojiyle hareket ettiğini söyledi.
"O, benim için her zaman tutunduğum demir at gibiydi, her şeyi çözebileceğini bildiğim biriydi"
Bakir İzetbegoviç, babasının "Özgürlüğe Kaçışım - Hapishaneden Notlar" kitabını tüm gençlere tavsiye ettiğini, kitabın Aliya'nın fikirlerini, tarihi olaylara bakışını anlamak için önemli olduğunu dile getirdi.
İzetbegoviç, babasının hayattaki tüm mücadelelerinin mesaj niteliği taşıdığını belirterek, şöyle konuştu:
"Çin'den Sibirya'ya kadar uzanan komünist dünya, yenilmez gibi görünüyordu ve biz bu dünyanın içindeydik. Bu sistem, insanlardan hayatlarını ve özgürlüklerini istediği gibi alıyordu. Aliya İzetbegoviç, buna karşı çıktı ve bu yüzden iki kez hapishaneye girdi. Küçük bir adam, büyük bir sistemi alt etti. Aliya İzetbegoviç, cumhurbaşkanlığı döneminde başkanlık binasında kalıyordu, bu bina, ağır silahlarla 206 kez doğrudan vurulmuştu, korumaları yaralandı. Saraybosna'yı kuşatma altında tutan, soykırım yapan o ordu yok oldu ama merhum Aliya hayatta kaldı. Bu, onun hayatının mesajıdır."
İzetbegoviç, babasını "iyi ve hoşgörülü biri" olarak tanımlayarak, "O, öyle kolayca tavsiye veren biri değildi. İnsanlar için faydalı veya ilginç olabileceğini düşündüğü şeyleri yazardı, çok fazla ahkam kesmezdi. Bunu yaşam tarzıyla gösterirdi. Beni hiç önüne oturtup da uzun uzun öğütler vermedi. Bana bazı hatalar yapmam, onlardan ders almam ve hayatın bazı zorluklarını yaşamam için fırsat verirdi." ifadelerini kullandı.
"Ailenin en büyük değer olduğunu düşünürdü"
Küçüklüğünde babasının iş nedeniyle kendilerinden uzakta bulunduğu dönemlerin olduğunu anlatan Bakir İzetbegoviç, birlikte çok güzel anılar gibi zor zamanlar da yaşadıklarını belirtti.
İzetbegoviç, babasının 1992 yılında Bosna Hersek'teki savaşın başladığı zaman çok üzüldüğünü dile getirerek, şöyle devam etti:
"Bu durumun zirvesi, birkaç yıl sonra Srebrenitsa'da oldu. Muhtemelen, ona göre en zor gün, Srebrenitsa'nın düştüğü, insanların götürüldüğü, kaybolduğu, toplu mezarlara gömüldüğünü öğrendiği ve NATO'nun müdahale etmeyi reddettiği gündü. Bu, muhtemelen onun en zor anıydı. Ayrıca, bir bayram günü gazilerle konuşmaya gittiği ve saatlerce geri dönmediği bir anı hatırlıyorum. O gün geri döndüğünde onu daha mutsuz görüp görmediğimi hatırlamıyorum. Babam, aileye çok bağlı, tam anlamıyla bir aile babasıydı. Ailenin en büyük değer olduğunu düşünürdü. İlk torununun doğumu bu güzel anlardan biridir. Hastanenin önünde bekliyorduk ve en büyük kızının sağlıklı bir çocuk dünyaya getirdiğini ve kendisinin de iyi olduğunu duyduğunda onu en rahatlamış haliyle gördüğümü düşünüyorum."
"Ölümünden önce Erdoğan'ı çağırdı ve ona Bosna Hersek'e sahip çıkmasını vasiyet etti"
Türkiye ile çok güçlü bağlarının bulunduğunu dile getiren İzetbegoviç, babasının büyükannesinin Üsküdarlı olduğunu söyledi.
Bakir İzetbegoviç, babasının mezarını Türkiye'den çok fazla kişinin ziyaret ettiğini dile getirerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Sanırım bu, onun iyi bir Müslüman, entelektüel ve ülkesini zafere taşıyan bir savaşçı olmasından kaynaklanıyor. Babam İstanbul'u çok severdi. En çok gitmekten hoşlandığı şehirdi. Ardından o dönemde muhtemelen dünyanın en başarılı belediye başkanı olan, İstanbul'un kronik sorunlarını çözen karizmatik lider Recep Tayyip Erdoğan vardı. Daha sonra Türkiye'nin de sorunlarını çözen, öz güvenini ve demokrasiyi geri kazandıran başarılı bir başbakan oldu. Aliya, onu bu şekilde tanıdı."
Babasının ölümünden kısa süre önce hastanedeyken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından ziyaret edildiğini belirten İzetbegoviç, "Ölümünden önce Erdoğan'ı çağırdı ve ona Bosna Hersek'e sahip çıkmasını vasiyet etti. Aliya İzetbegoviç, Erdoğan'ın bu emaneti koruyacağına inanmıştı. Erdoğan, bu emaneti taşıyor ve bunu her zaman hatırlatıyor. Bu, rahmetli Aliya'nın, hayatının son anlarında yaptığı belki de en anlamlı şeylerden biriydi." ifadelerini kullandı.