Özer, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğünce Bahçelievler'deki Pullman İstanbul Hotel'de düzenlenen "Teknoloji, Teknolojinin Kullanımı, Sorunlar, Çözümler ve İçerik Geliştirme Çalıştayı"nda yaptığı konuşmada, Türkiye'de son 20 yılda okul öncesinden yükseköğretime kadar eğitimin tüm kademelerine erişilebilmesi için devasa bir yatırım yapıldığını belirtti.
Eğitimde kitleselleşmeyi sağlarken kaliteyi de göz ardı etmediklerini, eğitimde fırsat eşitliğinin birinci adımı eğitime erişmekse ikinci adımının herkesin kaliteli eğitime erişmesini sağlamak olduğunu dile getiren Özer, eğitimdeki kaliteyi bir yerde temerküz ettirmeyip tüm satha yaymaya çalıştıklarını, PISA ve TIMMS sonuçlarının bunun göstergesi olduğunu söyledi.
"Eğitim sistemimizi daha ileri noktalara taşıyacağız"
Bakan Özer, özellikle savunma sanayisinde son yıllardaki gelişmelerle iş gücü piyasasının ihtiyaç duyduğu nitelikli insan kaynağını yetiştirmek için de çaba sarf ettiklerini anlattı.
Bilim Sanat Merkezlerinin akademik ve sanatsal anlamda özel yeteneği olan öğrencilerin yeteneklerini geliştirmek için ilave destek sunan eğitim birimleri olduğunu kaydeden Özer, Türkiye'de iki yıl önce 185 olan bilim sanat merkezi sayısını 2022'de 379'a çıkardıklarını, 2023'te tüm ilçelere yaygınlaştırmayı hedeflediklerini dile getirdi.
Milli Eğitim Bakanı Özer, fikri mülkiyet ve sınai hakların önemine değinerek, temel eğitim ve ortaöğretimde fikri mülkiyetle ilgili kültür yaygınlaştırılmazsa teknolojiyi üreten nesilleri yetiştirebilmenin mümkün olmadığını ifade etti.
Bunun için Türkiye Patent ve Marka Kurumu'yla işbirliği yaptıklarını aktaran Özer, son 10 yılda Milli Eğitim Bakanlığınca öğrenciler ve öğretmenler tarafından tescili alınan ürün sayısının ortalamasının 2,9 olduğunu, 2022'de 8 bin 300 fikri mülkiyetin tescilini aldıklarını, bunların 162'sini ticarileştirdiklerini bildirdi.
Bakanlığın 2022'de koyduğu tüm hedeflere ulaştığını dile getiren Özer, "İnanıyorum ki tüm imkanlarımızla çok daha güçlü bir şekilde eğitim sistemimizi daha ileri noktalara taşıyacağız." dedi.Bakan Özer, dijitalleşmeyle ilgili yaptıkları 3 yatırımdan bahsederek, öğretmenleri desteklemek için Öğretmen Bilişim Ağı (ÖBA) platformu kurduklarını, 2022'de her öğretmenin ortalama 120 saat eğitim almasını hedeflediklerini, ÖBA sayesinde 250 saate ulaştıklarını aktardı.
"2023'te üç yeni dijital platformu eğitim sistemine dahil edeceğiz"
Dijitalleşmeyle ilgili bir diğer adımın Öğrenci ve Öğretmen Destek Sistemi (ÖDS) olduğuna işaret eden Özer, 2022-2023 eğitim öğretim yılında tüm yardımcı kaynakları ilk kez tüm öğrencilere ücretsiz ulaştırdıklarını, öğrencilerin bireysel gelişimlerini desteklemek için oluşturdukları ÖDS'nin 2 ayda 15 milyon kullanıcı sayısına ulaştığını söyledi.
Üçüncü dijital platformun da öğrencilerin matematikle ilişkilerini çok daha rasyonel bir zeminde oluşturabilmek amacıyla geliştirdikleri Matematik Dijital Platformu olduğunu aktaran Bakan Özer, şöyle devam etti:
"2023'te üç yeni dijital platformu eğitim sistemine dahil edeceğiz. Birincisi, ana ilimiz Türkçe. Türkçenin kültürün taşıyıcısı olduğuyla ilgili zengin kaynaklarla söz dağarcıklarını geliştirecek şekilde destekleyen bir dijital platform. İkincisi, İngilizce dijital platform. Üçüncüsü de yetişkinlerimize yönelik, halk eğitim merkezi kurslarının tamamının dijital platform olarak vatandaşlara erişmiş olduğu HEMBA adında bir dijital platform. Yani Milli Eğitim Bakanlığı olarak dijital içerik üretme, eğitimle hem öğretmenleri hem öğrencileri hem velileri dijital platformalar üzerinden destekleme, aynı zamanda teknolojinin her türlü ürününün hızlı bir şekilde eğitim öğretime dahil edilmesiyle ilgili her türlü çabayı sarf ediyoruz."
"Davranışsal bağımlıkla ilgili gençlerimizin farkındalıklarını artırmamız lazım"
Milli Eğitim Bakanı Özer, yapay zeka ve derin öğrenme süreçleri devreye girdikçe, dijital içerikler akıllılaştıkça bağımlılığı da beraberinde getirdiğine dikkati çekti.
Bağımlılığın teknolojinin yan ürünü değil, doğrudan istediği bir şey olduğunu dile getiren Özer, sözlerini şöyle tamamladı:
"Tüm dünya gençlerini farklı bir şeye dönüştürmeyle ilgili büyük bir projenin ürünleri. Peki biz gençlerimizi teknolojiyle bağlantılarını kopartarak koruyabilir miyiz? Hayır. Teknolojiyi de pasif kullanıcı değil sürekli üreten olmamız lazım bu sürece direnebilmemiz için. İkincisi de dijital içeriklerin ürettiği davranışsal bağımlıkla ilgili sürekli gençlerimizi muhkem kılmamız, farkındalıklarını artırmamız lazım. Ailelerimizi sürekli desteklememiz lazım. Bizler, Türkiye Yüzyılının neferleri, bir taraftan teknolojinin aktif üreticileri, eğitim dünyasının neferleri olarak çaba sarf edeceğiz, çocuklarımızı teknolojinin her türlü imkanından faydalandıracağız ama onun zararlarına karşı da güçlü kılmak, özellikle coğrafyamızın, dinimizden gelen bu toplumun değerlerinin tecessüm etmesinin önündeki engelleri kaldıracak şekilde onları sürekli desteklemek durumundayız. 'Birlik beraberlik içinde el ele vererek hem çocuklarımızı nasıl eğitebiliriz hem de nasıl onları tehlikelere karşı koruyabiliriz?' bunun yol haritasını, inşallah bu çalıştay sonunda almış olacağız."