Biden, ABD'nin Orta Doğu politikasını değiştirecek mi?

Abone Ol

Amerikan halkı oyunu kullandı. Resmi sonuçlar henüz kesinleşmemesine rağmen, çoğu uzman aynı fikirde: Joe Biden, Amerika Birleşik Devletleri'nin 46. başkanı olacak.

Yakında ülkenin başına geçecek olan Biden, hem yurt içinde hem de uluslararası sahnede politikada keskin bir paradigma değişikliğine gidecek planları hakkında hiçbir şüphe bırakmadı: Başkan Donald Trump'ın “Önce Amerika” mottosu Biden'e göre, "Amerika'yı yalnızlaştırdı" ve hem ülke içi hem de ülke dışında çok taraflılığa ağırlık verileceğini ifade etmişti.

Bu vaat özellikle Orta Doğu için önemli zira söz konusu vaat bölgenin statükosunun tamamen değiştirileceği anlamına geliyor.

Koronavirüs salgını ve diz çökmüş bir Amerikan ekonomisi gibi ülke içi acil sorunlarla yüzleşebilmek için Biden'in, ABD'nin bölgeden çekilme stratejisini sürdürmesi bekleniyor. Fakat yine de Biden, Ortadoğu'da varlığını hissettirecek.

İran

Trump, 2018'de İran nükleer anlaşması olarak bilinen Ortak Kapsamlı Eylem Planı'ndan (JCPOA) çekildi. Diplomatik çabalar yerine, Tahran'ı anlaşmayı tamamen yeniden müzakere etmeye zorlayan bir "azami baskı" kampanyası uyguladı.

Biden, bu yaklaşımı “tehlikeli bir başarısızlık” olarak değerlendiriyor ve 2019'da Dış İlişkiler Konseyi'ne verdiği demeçte, anlaşmadan defalarca övgüyle bahsederek, şayet İran yönetimi yükümlülüklerine geri dönerse, kendisinin de Trump’ın çekilmesinin tam tersine hareket edeceğini beyan etmişti.

Biden, İran hükümetini karşılıklı ilişkilere yeniden entegre ederek daha öngörülebilir kılmaya çalışıyor. Ayrıca dünyaya ve müttefiklerine ABD'nin "sözüne güvenilebilecek bir ortak" olduğuna dair bir sinyal göndermeye çalışıyor, zira bu olgu, uluslararası arenada son zamanlarda pek hissedilmeyen bir duygu.

Ancak, ABD yumuşamaya niyetli olsa da iki ülke arasındaki katı durumun tamamen sona ermesi kolay değil. Tahran Üniversitesi profesörü Hasan Ahmediyan, İran'ın yaptırımların yol açtığı ekonomik çöküş için muhtemelen tazminat talep edeceğini savundu.

Bir diğer faktör güvensizlik

Hamaney'e yakın bir yetkili "Demokratlara güvenemezsiniz" diyor. Dahası, Avrupa Dış İlişkiler Konseyi'nden Ellie Geranmayeh’e göre, Senatodaki Cumhuriyetçiler ile Amerika'nın bölgedeki başlıca müttefikleri İsrail ve Suudi Arabistan, ABD'nin İran'la nükleer anlaşmaya yeniden dâhil olmasına karşı çıkacak.

İran'ın mevcut ekonomik durumu, onu dostane bir çözüm aramaya mecbur bırakan bir faktör. Ancak, 2021 ortalarında yapılacak İran cumhurbaşkanlığı seçimleri ve Biden'in pandemiye odaklanmasıyla, görüşmelerin yakın zamanda başlaması beklenmemeli.

İran silahlı kuvvetleri, 22 Eylül 2019'da Tahran, İran'daki Ulusal Ordu Günü geçit töreni sırasında

Bölgesel çatışmalar

Biden'in daha geniş perspektifte Orta Doğu için nasıl bir strateji geliştireceği konusu belirsizliğini koruyor. Uzmanlar, Biden'ın Başkan Barrack Obama döneminde başlayan ve Trump döneminde zirveye ulaşan ABD çekilmesinin devam edip etmeyeceği konusunda bir karara varamıyor.

Bununla birlikte, kesin görünen şey, müdahalecilik yıllarının sona ermesi. Biden, ulus inşa etmek veya hükümetleri devirmekle ilgilenmiyor gibi görünüyor.

Biden'in, Trump'ın yaklaşımına benzer şekilde, Suriye rejim lideri Beşşar Esed hükümetine yönelik yaptırımları sürdürürken, kalan tüm askerleri geri çekmeyip, Suriye'nin kuzeydoğusundaki küçük bir askeri varlığı konuşlandıracağına dair söz verdiği biliniyor.

Afganistan açısından, Biden'in kampanya manifestosu, "birliklerimizin büyük çoğunluğunu Afganistan'dan geri çekeceğini ve misyonunu çok daha dar bir şekilde" sürdürerek, tehdit olarak kalan iki silahlı grup olan El Kaide ve IŞİD'e odaklayacağını belirtmişti. Dolayısıyla, Amerikan güvenlik çıkarlarının söz konusu olmadığı her yerde, ABD askerlerinin önemli bir rol oynaması olası görünmüyor.

Şam'da Suriye rejim lideri Beşşar Esed'in afişi

İnsan hakları

Biden, Trump'ın dış politikasının temel taşı olan ‘’ insan hakları ihlallerini göz ardı ederek reel-politiğe önem veren’’ düsturu tersine çevirme sözü verdi.

Örneğin Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesinden sonra, Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın (MBS) bizzat ölüm emrini verdiğine karar kılmasına rağmen Trump, Veliaht Prens’e eleştirilerinde dahi ihtiyatlı tutumunu sürdürmüştü.

Biden bu cinayeti geçmişte şiddetli bir şekilde kınamıştı. Biden Ekim ayı başlarında Kaşıkçı cinayetinin ikinci yıldönümünde yaptığı açıklamada eğer başkan olursa, ABD'nin Suudi Arabistan ile ilişkilerini gözden geçireceğini ve aktivistlerin, siyasi muhaliflerin ve gazetecilerin haklarını savunacağını, daha sonra "Amerikan değerlerini "silah satmak veya petrol satın almak için vestiyerde bırakmamaya " söz vermişti.

İkincisi, milyonları harap eden ve insani bir felaket olan Yemen'deki savaş için de Biden, Suudi Arabistan’a ABD’den silah sevkiyatlarını durdurma sözü vermişti.

Dolayısıyla durum Suudi Arabistan için tehlikeli bir hal alabilir diyebiliriz.

Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre, geçtiğimiz günlerde Biden yönetiminin ABD-Suudi ilişkilerini bir nevi teste tabi tutmamakla birlikte, Veliaht Prens’in almaya alışık olduğu koşulsuz desteğin artık söz konusu olmayacak, daha ziyade Suudi rejimin insan hakları konusunda kaydedeceği ilerlemeye bağlı kılınacak.

İsrail-Filistin

Binyamin Netanyahu, Trump için “İsrail’in Beyaz Saray'daki en iyi dostu” dedi. İsrailli lider bu konuda pek de haksız sayılmaz zira son dönemde Arap rejimleriyle ardı ardına gelen normalleşme anlaşmalarıyla, Washington'dan ülkesine gelen hediye mahiyetinde bir çok gelişme vuku bulmuştu.

Dahası Trump, Amerikan büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşıma vaadini yerine getirdi ve Yüzyılın Anlaşması adını verdiği sözde Barış Planı’nda İsrail’in menfaatlerini maksimum düzeyde korunmasını sağlamıştı.

Beyaz Saray, Filistin Yönetimine mali yardımları ve BM'nin Filistin için yaptığı yardımdaki kendi payını da kesmişti.

Son olarak Trump, İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Sudan arasında İsrail'in konumunu güçlendiren ve Filistinlileri daha da izole eden “normalleşme” anlaşmalarına aracılık etti.

Yine de uzmanlar, Biden yönetiminde çalışma tarzının önemli ölçüde değişmesini beklemiyorlar. Çünkü Biden’ın kampanya yetkilisi, Salı günü yaptığı açıklamada, gelecek dönem yeni başkanın hem büyükelçiliği Tel Aviv'e geri taşımayacağını belirtmiş, hem de İsrail'in Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğini tanıyan Trump’ın bu kararından Biden’ın geri adım atmayacağını söyledi.

Üstelik ön seçimler sırasında, Senatör Bernie Sanders, ABD'nin İsrail desteğini bir koz olarak kullanması ve Filistinliler için tavizler talep etmesi gerektiğini önermesine rağmen, Biden, partisi içinden Filistin yanlısı girişimlere şiddetle karşı çıktı.

Biden'ın BAE-İsrail anlaşmasına verdiği tepki, İsrail'e verdiği desteği de gösterdi. Anlaşmayı "tarihi bir ilerleme" olarak nitelendirdi ve bölgedeki daha fazla ülkeyi benzer anlaşmalar imzalamaya ikna etme sözü verdi.

Şimdilik İsrail-Filistin meselesinde Biden’ı, Trump’tan ayıran tek fark, Filistinlilerin ekonomik ve insani yardım alması önündeki engeli kaldırmak sözü ve Filistin Kurtuluş Örgütü'nün Washington'daki misyonunu ve ABD'nin Kudüs'teki Filistin meseleleriyle ilgilenen konsolosluğunu yeniden açma vaatleri olarak görünüyor.

Biden'in İsrail politikası büyük olasılıkla bir devam politikası olacak gibi görünüyor. Sözün özü uzmanlar, yeni balkanın İsrail-Filistin sorununa yaklaşımını, geniş perspektifte bütün Orta Doğu için izleyeceği makro stratejisinin bir izdüşümü olarak yorumluyor.

*Aljazeera Haber Ajansında yayınlanan bu makale, aslına sadık kalınarak Hasan Nurhan Çelik tarafından, ortadoguhaber.com adına tercüme edilmiştir.