Ahmed Manasra, 2002 yılında Kudüs'ün Beyt Hanina mahallesinde doğdu. 2015 yılında, kuzeni Hasan Manasra ile birlikte Kudüs'teki bir Yahudi yerleşim bölgesinde yaşanan olay nedeniyle İsrail güçleri tarafından hedef alındı. Kuzeni Hasan olay yerinde öldürüldü; Ahmed ise bir aracın çarpmasıyla ağır yaralı olarak gözaltına alındı.
İsrail, Manasra’yı 13 yaşında olmasına rağmen saldırı planladığı iddiasıyla suçladı. O dönem yürürlükte olan yasalara göre 14 yaş altı çocuklar hapsedilemediği için yargılama Ahmed 14 yaşına gelene dek ertelendi. Daha sonra hakkında iki kez cinayete teşebbüs suçlamasıyla dava açıldı ve 12 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ceza, ilerleyen yıllarda 9,5 yıla indirildi.
Manasra’nın tutukluluğu boyunca yaşadıkları, İsrail’in Filistinli çocuklara karşı uyguladığı sert politikaların çarpıcı bir örneği oldu. Uzun süre tek başına hücrede tutulduğu, ağır psikolojik baskıya maruz kaldığı ve sonunda ciddi ruhsal sorunlar geliştirdiği belgelerle sabit hale geldi. Şizofreni ve depresyon belirtileri göstermesine rağmen, Manasra uzun yıllar boyunca cezaevinde tutuldu.
Uluslararası insan hakları kuruluşları, Ahmed’in davasını yakından takip etti. Birleşmiş Milletler ve Amnesty International, Ahmed Manasra’nın tutukluluğunun insan hakları ve çocuk haklarına aykırı olduğunu defalarca dile getirdi. Amnesty, onun maruz kaldığı muameleyi açıkça "işkence ve insanlık dışı uygulama" olarak tanımladı.
2025 yılında, 10 yıllık tutukluluğun ardından serbest bırakılan Ahmed Manasra’ya hala çeşitli kısıtlamalar uygulanıyor. Evinin etrafında basın mensuplarının bulunması yasaklandı, sadece birinci derece akrabalarıyla görüşmesine izin verildi ve kamuya açık hiçbir açıklama yapmasına müsaade edilmiyor.
Ahmed Manasra’nın hikayesi, sadece bireysel bir trajedi değil; İsrail’in işgal altındaki topraklarda çocuklara uygun gördüğü sistematik baskının ve sessiz bırakılmak istenen bir halkın acı bir temsili olarak gün yüzüne çıkıyor.