Netanyahu, hakkındaki yolsuzluk davasında tekrar ifadesinin alınmasının ertelenmesini istedi Netanyahu, hakkındaki yolsuzluk davasında tekrar ifadesinin alınmasının ertelenmesini istedi

Saul, Gazze'de yaşanan son gelişmeler ve insan hakları ihlalleriyle ilgili AA muhabirine çevrim içi değerlendirmelerde bulundu.

İsrail'in Gazze nüfusunun şu anda yarısından fazlasının yaşadığı Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentini geniş çaplı işgal tehdidinde bulunduğunu söyleyen Saul, Refah'ın normalde 300 binden az kişiye ev sahipliği yaptığını ancak şu anda bu sayının neredeyse 1,5 milyona ulaştığını dile getirdi.

"İsrail'in Refah'ı işgalindeki sorun, buranın insani yardımın tüm Gazze'ye girişi için kilit bir nokta olmasıdır." diyen Saul, şunları kaydetti:

"Oradaki askeri operasyonlarda yaşanacak herhangi bir artış, uluslararası toplumun Gazze'ye yardım ulaştırma gücünü tehlikeye atacak. Gazze'deki insanların çoğunun yeterli gıda tüketmediğini biliyoruz. İsrail'in Gazze'ye yardım akışını engellemesi, birçok kişi için ciddi açlık tehlikesi oluşturuyor. İsrail'in Gazze'deki askeri operasyonlarını yürütürken uluslararası insancıl hukuka saygı gösterme yeteneğine sahip olmadığını gösterdiğini düşünüyorum."

İsrail'in çok sayıda gelişigüzel saldırı düzenlediğinin, sivilleri öldürdüğünün ve mülklerini yok ettiğinin belgelendiğine dikkati çeken Saul, aşırı sivil kayıpların yaşanmasına yol açan bu saldırıların uluslararası insancıl hukuk tarafından da yasaklandığını vurguladı.

"Gazzeliler, Mısır'a gitmeye zorlanırsa evlerine dönememe riskiyle karşı karşıya kalacak"

Saul, 30 bine yakın Filistinlinin öldürüldüğünü ve çok daha fazlasının yaralandığına işaret ederek, "Gazze'deki nüfusun yüzde 80'i yerinden edildi. Gazze'nin işgali, son derece sıkıntılı insani koşullar altında daha fazla yerinden edilme riskini doğuruyor." dedi.

Gazze halkının, Mısır'a zorla göç ettirilme riskinin de ciddi olduğuna dikkati çeken Saul, bu çatışmanın onlarca yıllık geçmişine bakarak yerinden edilme riskinin kalıcı hale gelebileceğini bildiklerini söyledi.

Saul, "Gazzeliler, sınırı geçerek Mısır'a gitmeye zorlanırsa bir daha evlerine dönememe riskiyle karşı karşıya kalacak. Bu durum, Filistin devletinin gelecekte etkili olma kabiliyetine de zarar verebilir." değerlendirmesinde bulundu.

"İsrail'in uluslararası insancıl hukuku ihlal ettiğini belirleyen bağımsız bir mahkeme var"

Hollanda'da temyiz mahkemesinin, uluslararası insancıl hukuk ihlalleri sebebiyle İsrail’e F-35 savaş uçağı parçalarının satışının durdurulmasına karar verdiğini hatırlatan Saul, "Burada, İsrail'in operasyonlarında uluslararası insancıl hukuku ihlal ettiğini belirleyen siyasi bir kurum değil bağımsız bir mahkeme var." diye konuştu.

Uluslararası insancıl hukuka ilişkin Cenevre Sözleşmeleri uyarınca tüm ülkelerin diğerlerinin hukukuna saygı gösterme yükümlülüğünün bulunduğuna dikkati çeken Saul, bu durumun, silahların savaş suçları veya diğer uluslararası insancıl hukuk ihlallerinde kullanılmasına ilişkin gerçek bir riskin olduğu durumlarda onlara silah temin edilmemesini de kapsadığını vurguladı.

Saul, İsrail'e uygulanabilecek yaptırımlara ilişkin şunları söyledi:

"Bu noktada ABD dahil, hiçbir ülkenin İsrail'e silah temin etmemesi gerektiğini düşünüyorum. ABD, İsrail'in bu savaşı yürütme biçimini eleştirmesine rağmen hala İsrail'e uluslararası insancıl hukuk ihlallerinde kullanılmak üzere kayıtsız şartsız silah sağlıyor. Özellikle İsrail üzerinde etkisi olan Batılı devletler, ABD ve Avrupa ülkelerinin yapacağı çok şey olduğunu düşünüyorum. İsrail'e silah satışlarını ve istihbarat gibi diğer askeri işbirliklerini yasaklayabilirler. İsrail'e yaptırımlar uygulayabilirler. İsrail'i sadece askeri yaptırımlar değil diplomatik ve ekonomik yaptırımlarla da uluslararası hukuku ihlal etmekten kaçınmaya zorlayabilirler. Ülkelerin İsrail'e karşı kullanmadığı pek çok unsur var. Bunun birçok Batılı devletin gerçekten ikiyüzlülüğü olduğunu düşünüyorum."

Batılı ülkelerin İsrail'den uluslararası hukuka saygı duymasını istediğini belirten Saul, bu ülkelerin bunu sağlamak ve İsrail'e baskı yapmak için ellerindeki araçların hiçbirini kullanmadığının altını çizdi.

Saul, uluslararası toplumun Gazze konusunda yeteri kadar etkili hareket etmediğini dile getirerek, BM'nin acil ateşkes ve insani erişim çağrısının yanı sıra Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) İsrail'e savaş suçları işleyerek uluslararası ceza hukukunu ihlal ettiği uyarısında bulunduğunu hatırlattı.

"İsrail, ağır uluslararası suçların işlenmesinde fiilen cezasızlıktan yararlanıyor"

Bir ülkeyi uluslararası yükümlülüklerine uymaya zorlamak için uluslararası sistemin harekete geçme yetkisinin hükümetlere ait olduğunu vurgulayan Saul, "İsrail, ağır uluslararası suçların işlenmesinde fiilen cezasızlıktan yararlanıyor." dedi.

Saul, İsrail'in şu anda tarihindeki "en aşırı sağcı" hükümetinden birine sahip olduğunu ve bu durumun barışın sağlanması ihtimalini her zamankinden daha da zayıflattığını belirterek, "Bu nedenle, uluslararası toplumun artık İsrail üzerindeki baskıyı artırması, İsrail'in uluslararası hukuka saygı duymasını sağlamak ve bir Filistin devletini kurmak için elindeki tüm araçları kullanması gerekiyor." dedi.

Güney Afrika Cumhuriyeti'nin, İsrail'in şu anda Gazze'de uyguladığı şiddet ve yerinden etme eylemlerinin "soykırım" olduğu iddiasıyla Uluslararası Adalet Divanında (UAD) dava açtığını anımsatan Saul, "Daha önce birçok üst düzey İsrailli yetkilinin kamuoyuna yönelik açıklamalarında doğrudan ve alenen soykırıma teşvik ettiklerinin açık olduğunu ve bu kışkırtmaların Soykırım Sözleşmesi kapsamında zaten uluslararası suçlar olduğunu belirtmiştim." dedi.

Saul, UAD ne karar verirse versin, İsrail'in Gazze'de çok sayıda savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlediğinin açık olduğunu, bunların aynı zamanda ağır uluslararası suçlar olduğunu sözlerine ekledi.