Bosna Savaşı sonunda yapılan Dayton Antlaşmasının maddelerine göre ülkedeki etnik çatışmayı engellemek için Boşnak, Hırvat ve Sırplar ülkede aynı derecede söz sahibi oldular. Genellikle Sırpların kendi ideallerini gerçekleştirmek için yapılan bu anlaşmayı bozmaya yeltenmeleri neticesinde ara ara ülkede tansiyon yükseliyor.
İki farklı yönetimin egemen olduğu bölgede, Boşnak ve Hırvatlar’ın yönetiminde yer aldığı Bosna-Hersek Federasyonu ve Sırpların çoğunlukta yaşadığı Sırp Cumhuriyeti bulunuyor.
Dayton Antlaşmasına göre Bosna-Hersek üç kurucu halka da eşit oranda temsiliyetin yanında ‘‘devlet’’ düzeyinde temsil ve diplomasi görevini üstlenen ‘‘Üçlü Başkanlık Konseyi’’ tarafından idare ediliyor.
Hem federasyondan hem de Sırp Cumhuriyeti’nden üç kurucu halkı temsil eden bir aday 4 yıllığına seçiliyor ve bu üç temsilci iki dönem olmak üzere 8 aylığına başkanlık konseyi başkanlığı görevini yürütüyor.
Bosna-Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti'nin kendilerine ait yasama organı ve anayasası bulunuyor.
‘'DODİK, BOSNA’YI SIRBİSTAN’A BAĞLAMAK İSTİYOR’’
Sırp lider Dodik’in ordu kurma sözlerinin arkasında BM’nin Alman Christian Schmidt’in Bosna Hersek’e Yüksek temsilci olarak atanmasını istemeyen Rusya’nın kışkırtması olduğunu söyleyen akademisyen Dilek Kütük ‘‘Fakat Dodik, eski Yüksek Temsilci Valentin Inzko'nun görevi devretmesinden hemen önce Bonn Yetkilerine dayanarak ‘soykırımın inkarının cezalandırılmasına ilişkin yasa’ çıkarması ve istenmeyen Schmidt’in göreve gelmesiyle son zamanlarda Rusya ile daha yakın ilişkiler kurdu.’’ dedi.
İç siyasette oy ve taban kaybeden Dodik’in, Bosna’daki devlet kurumlarını boykot ederek, toplantılara katılmadığını, ordu kurma planını kamuoyuyla paylaştığını Sırp entitesine herhangi bir uluslararası müdahalede Rusya ve Sırbistan gibi dostlarının arkasında olacağını üstü kapalı dile getirdiğini ifade eden Kütük, ‘’Rusya’dan aldığı güç ile her geçen gün Bosna’dan ayrılma söylemlerini üzerine katarak artırdı.’’ ifadelerini kullandı.
‘’Dodik, Balkan coğrafyasının beslendiği şovenist milliyetçi ideolojik akımları göz önüne aldığımızda sıkça görebileceğimiz profillerin başında geliyor. Bosna Hersek özelinde bu denli gündem olması ve bu seferki ayrılıkçı söylemlerinde ileri gitmesi onu bir noktada benzerlerinden ayırıyor.’’ diyen akademisyen Muhammed Enes Danalıoğlu, Dodik’in geçmiş dönemden elinde olan mobilize gücünü popülist ve siyasi akıl neticesinde kendi lehine kullandığını bildirdi.
Danalıoğlu, Dodik’i cesaretlendiren bir diğer önemli sebebin ise Bosna Hersek yönetiminde hiyerarşik olarak devlet bürokrasisinin üzerinde yer alan ve devletin kararlarını ilga etmeye varacak kadar geniş Bonn Yetkileri’ne sahip Yüksek Temsilci Inzko’nun Soykırımı İnkâr Yasası’nı yürürlüğe koyması olduğunun altını çizdi.
Dodik’in amacının Bosna-Hersek’i Sırbistan’a katmak, Boşnaklara karşı soykırımdan hüküm giyen Sırp Cumhuriyeti Ordusu'nun kurulmasına ön ayak olmak olduğunu dile getiren gazeteci İbrahim Delić, ‘‘Dodik birkaç gün önce, Sırp Cumhuriyeti Polisinin bir bölümünün sınır polisine entegre edilmesini de talep etti. Dolayısıyla Sırp Cumhuriyeti'nin Bosna-Hersek'ten ayrılması planlanıyor.’’ dedi.
BALKANLARDA KİMİN HAMİ OLACAĞI TARTIŞMASI
Beş daimi üyeden Çin ve Rusya’nın dünya siyasetinde dengeleri değiştirebilecek sosyo-ekonomik güce sahip olması BM içerisindeki ayrışmayı derinleştirdiğini dile getiren Danalıoğlu, özellikle doğal gaz dağılımı ve enerji nedeniyle Avrupa ülkelerinin Rusya’ya karşı yüksek oranda pasif kalmasına yol açtığını belirtti.
Danalıoğlu, ‘‘Çin’in giderek gücünü arttırması, Sırbistan sokaklarında ‘Yoldaş Xi Jinping’in heykelini dikeceğiz.’ pankartlarının görünmesine kadar süreci etkiledi ve etkilemeye devam ediyor.’’ ifadelerini kullandı.
Enes Danalıoğlu, Balkanlar ve Bosna-Hersek üzerinde Batı Bloğu içerisinde kimin ‘‘hâmi’’ olacağı tartışmasının BM içerisindeki çatlağın derinleşmesine yol açtığını ve Avrupa Birliği içerisindeki belirsizliği bölgede Rusya ve Çin’in doldurduğunu aktardı.
‘'Mevcut Bosna Hersek Yüksek Temsilcisi Christian Schmidt'in BM Barış Uygulama Konseyi huzurunda yaptığı açıklama, Bosna Hersek'te açık çatışmaların çıkma ihtimalinin çok yüksek olduğu anlamına geliyor.’’ diyen İbrahim Delić Bosna polis teşkilatının, Dodik’in yasadışı ve anayasaya aykırı hareket eden herkesi tutuklamaya çalışırsa Sırp Cumhuriyeti polis yapılarının şiddetli direnişiyle karşılaşacağını belirtti.
Rusya’nın BM’yi baskı altına aldığını iddia eden Delić, ‘‘Dün gece Bosna-Hersek'le ilgili karar metninden Yüksek Temsilci'nin yetkilerinden bahseden kısmı çıkardıklarında bunu da görme fırsatı bulduk. Amerika böyle değiştirilmiş bir kararı kabul etti. Bu tam olarak yalnız kaldığımız anlamına geliyor.’’ ifadelerini kullandı.
Akademisyen Dilek Kütük ise, BM’ye sunulan bir raporda Christian Schmidt’in, “Sırp Cumhuriyeti entitesinin kendi ordusunu kurma söylemi gerçekleşirse, Bosna’nın yeni bir savaşa gitmesini durdurmak için daha fazla uluslararası barış gücü askerinin olması gerekecek’’ şeklinde bir uyarıda bulunduğunu ifade etti.
Kütük ayrıca, NATO’nun Bosna’da barış koruma görevini yürüttüğünü, Schmidt’in aslında bu güçlerin nitel ve nicel anlamda artırılmasını istediğini ifade etti.
BM’ye sunulan raporun uluslararası toplumun Bosna’daki gelişmelere cevap vermesi için yazıldığını iddia eden Dilek Kütük, ‘‘Çünkü herkes farkında ki Dodik şu an gidebileceği son aşamaya kadar gitmeyi istiyor. BM’nin ve AB’nin tepkisini ölçüyor. Bu aslında Rusya’nın Kırım’ın ilhakından bu yana uyguladığı bir taktik. Dodik ise bir araç. Bu yüzden BM ve AB atıl kaldıkça Bosna’daki Rusya destekli ayrılıkçı kesimin Dayton’u sarsacak eylemler yapmaya devam edeceği söylenebilir.’’ ifadelerinde bulundu.
Danalıoğlu, AB ve küresel sistem içerisinde Çin’le yoğun mücadeleye giren ABD’nin Balkanlar üzerinde bir otorite boşluğuna yol açmasının BM içerisinde de Bosna’nın bölünme ihtimalini ortaya çıkarttığını söyledi.
‘’Rusya, Bosna-Hersek'teki ayaklanmaların kesinlikle arkasındadır. Son yıllarda Karadağ'da da bu tür olayların yaşandığını gördük.’’ diyen Delić, Bosna Hersek’te sadece kimlerin nüfuz sahibi olacağı konusunda kavgaların var olduğunu belirtti.
‘’BOSNA’DA SAVAŞ OLMASI BALKANLARDA SAVAŞ BAŞLAMASI DEMEK’’
Bosna-Hersek’te bir savaşın gerçekleşmesinin, Balkanlarda yeni savaşların başlamasına yol açacağını, zira Arnavutluk Başbakanı Edi Rama’nın Kosova ile birleşmeyi daha somut bir şekilde ifade etmesini Balkanların kaos için ufak bir kıvılcımı beklediğini işaret ettiğini dile getiren akademisyen Muhammed Enes Danalıoğlu, ‘‘Balkanlar ve Bosna Hersek özelinde bir savaş ihtimalini değerlendirirken Batılı devletlerin Balkan devletleri üzerindeki pazar paylarının incelenmesi adeta bir zorunluluk olarak ortaya çıkıyor.’’ dedi.
Dilek Kütük ise, yakın zamanda Bosna’da bir savaş beklemediğini ama bu kaosun orta vadede Bosna Hersek siyasetini yıpratacağını belirtti.
‘’Savaş travması henüz taze olan toplumlarda tedirginlik ve korku çok hızlı yayılır. Bu da hayatta kalma içgüdüsüyle istenmeyen olaylara sebep olabilir.’’ ifadesinde bulunan Kütük, savaş çıkma meselesinin biraz kimin ne kadar taviz verecek olmasıyla alakalı olduğunu söyledi.
Dilek Kütük Schmidt'in endişe verici raporunu BM’ye sunmasının ardından BMGK toplantısında bir konuşma yapmayacağı, hatta bu toplantıda yeni Yüksek Temsilci’ye atıf içeren metinlerden kaçınılacağı iddia edildiğini bunun da Rusya’nın istediği bir hamle olduğunu ifade etti.
Kütük ayrıca, Batı’nın tavizi verdiğini, karşılığında da Rusya’nın Güvenlik Konseyi’nde EUFOR'un Bosna’daki görev süresinin uzatılmasını desteklemesini beklediğini sözlerine ekledi.
Bosna Hersek’teki Sırp Entitesi’nin bugün eski gücüne sahip olmadığını ve dolayısıyla bir ayrılık, savaş kararının kolay alınamayacağının altını çizen Danalıoğlu, ‘’Ancak tüm bunlara rağmen bir ayrılık söz konusu olsa bile bunun tek taraflı olmayacağı çok açık. Uzun süredir HDZ(Bosna Hersek Hırvat Demokrat Birliği) lideri Dragan Čović’in ayrı bir Hırvat Entitesi hedefi, net bir ayrılık hedefine, Dodik’in ateşlemesi sonucu dönüşebilir. Bosna Hersek’teki Boşnakların ise en önemli avantajı, 1992-1995 dönemleri arasındaki gibi savaşa hazırlıksız olmamalarıdır’’ dedi.
RUSYA’NIN DIŞ POLİTİKASI KRİZ ALANLARI
‘’Rusya’nın bölgedeki dış politikası, hassas – kırılgan kriz alanlarını elinden geldiğince sarsmak. Bosna’nın Sırp entitesi ve Kosova’nın Kuzey Mitrovica’sı bu yüzden Rusya’nın ilgi alanına giriyor.’’ diyen akademisyen Dilek Kütük, Rusya’nın ülkelerdeki etnik tansiyonu yükseltici hamlelerden de çekinmediğini bunun en büyük örneğini ise Karadağ ve Kuzey Makedonya olduğunu belirtti.
Muhammed Enes Danalıoğlu, Rusya’nın Büyük Slavlık İdeali’nin Sırbistan üzerindeki etkisinin çok büyük olduğunu ancak Rusya’nın Sırpları desteklemesinin tek nedeninin Slavlık olmadığını belirtti.
Çin’in bölgedeki nüfuz alanını genişletmesinin Rusya tarafından istenmediğini belirten Danalıoğlu ‘‘Çin’in bir ideoloji satma hedefi olmadan win-win perspektifli antlaşmalara imza atması, Çin’i yeni ve güçlü bir ortak haline getirirken Rusya’nın etkisini kırıyor.’’ dedi.
Rusya’nın genel olarak kriz ve çatışma ihtimalini taze tutmasının, Avrupa Birliği’ni ve ABD’yi de sıkıntıya sokacağından, Moskova’nın işine geldiğini belirten Kütük, ‘‘En önemlisi Avro-Atlantik kurumlarına entegrasyon sürecini baltalıyor.’’ dedi.
TARTIŞMALI ANLAŞMA DAYTON
Dayton’un imzalandığı gün tartışılmaya başlandığını hatta Alija İzetbegović’in dahi defaatle Dayton Antlaşması’nın adil bir antlaşma olmadığını ancak savaş ve soykırımı bitirmesi açısından olumlu olduğunu ifade ettiğini belirten akademisyen Muhammed Enes Danalıoğlu, ‘‘Bosna Hersek’teki üç kurucu unsur (Boşnak-Sırp-Hırvat) tarafından da eleştiriliyor ve çoğu zaman -gayri resmi olarak- kabul edilmiyor.’’ dedi.
Danalıoğlu sözlerine şu şekilde sonlandırdı:
‘’Son olarak Dayton Antlaşması bir oldu bittiye getirilerek esasında Sırpların işgal ettiği bölgeleri meşrulaştırdı ve Sırpları o bölgelerde kalmasını sağladı. Bundan ötürü savaş sonrası birçok mülteci evlerine dönemedi. Antlaşmanın ortaya çıkardığı üç kurucu milletin kendi eğitim müfredatını belirleme yetkisi çocukların ve gençlerin eğitiminden itibaren ırkçı, şovenist milliyetçi ayrılıkları da körüklüyor. Bu gerilimlerin artması nedeni ile Sırp Entitesi’nde yaşayan birçok Boşnak vatandaş kamusal hizmetlerini karşılamak için Bosna Hersek Federasyonu’na geçiyor. Esasında görüldüğü üzere Dayton Antlaşması savaşı bitirmedi, yıkıcı sonuçlarının üstüne bir perde çekerek yen bir savaşın ortaya çıkmasını erteledi. Dodik de bu gelişmelerin etkisi ile geçmişten bugüne Dayton’un kendileri için bir dayatma olduğu iddiasını sürdürmeye devam ediyor.’’