Orta Doğu

Cezayir ile Fransa arasındaki "derin kriz" belirginleşiyor

Abone Ol

APS’de "France 24... Çöplük Kanalı" başlığıyla yayımlanan makalede, France 24, Cezayir tarafından terör örgütü listesine alınan ayrılıkçı "Amaziğ-Berberi Kabail Bölgesi Kendi Kaderini Tayin Hakkı Hareketi"nin (MAK) propagandası çerçevesinde yayın yapmakla suçlandı.

Makalede, Fransız kanalının, yangınlardan etkilenen diğer 17 bölgeyi göz ardı ederek bunun yerine “terör örgütü MAK” tarafından hedef alınan iki kentten bahsetmeyi tercih ettiği vurgulandı.

Fransız dış basın yetkililerinin ders çıkarmak ve bu kanalın birçok Afrika ülkesi tarafından istenmeme nedenini anlamak için neyi beklediği sorusuna da yer verilen makalede, “Fransa'nın, istenmeyen hale geldiği Afrika'da artık yeri yoksa, bunun suçu, nefreti yayan ve kaosu kışkırtan medya kompleksi France Medias Monde’nindir." ifadeleri kullanıldı.

Makale dilinin "keskinliği", Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun’un haziran ayında planlanan ziyaretinin ertelenmesiyle birlikte işaretleri geçen mayıs ayında başlamış gibi görünen Cezayir-Fransız ilişkilerinde yeni bir krizi ortaya koyuyor.

AA muhabiri, 2023 yılının başından bu yana iki ülke ilişkilerinde yaşanan gelişmeleri derledi ve bu gelişmelerin bağlamını uzmanlarına sordu.

Macron’dan Cezayir’den "af dilememe" çıkışı

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron 12 Ocak’ta, ülkesinin Cezayir'deki sömürge tarihi için af dilemesinin bir şeyi düzeltmeyeceğini belirterek, "Af dilemek zorunda değilim." dedi.

Macron, Le Point dergisinden Cezayirli yazar Kamel Daoud’a verdiği röportajda, Fransa'nın sömürgecilik nedeniyle Cezayir’den af dilemesi gerektiği yönündeki çağrılara, "Af dilemek zorunda değilim. Mevzu bu değil, bu ifade (af dilemek) tüm ilişkileri koparır." yanıtını verdi.

Cezayirli aktivist Fransız diplomatların desteğiyle yurt dışına kaçırıldı

Mayıs 2021'de "Hazreti Peygamber'e hakaret ve alay etmek" suçlarından yargılandığı davada iki yıl hapis cezasına mahkum edilen ve daha sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Cezayirli aktivist Emira Buravi, 7 Şubat’ta Tunus üzerinden Fransa'ya kaçtı.

Siyasi aktivist Buravi'nin Fransız diplomatların desteğiyle yasa dışı yollarla ülkeden kaçırıldığını belirten Cezayir yönetimi, 8 Şubat’ta tepki amacıyla Cezayir’in Paris Büyükelçisi Said Musa'yı istişare için ülkeye çağırdı.

Cezayir’den Fransa’nın Afrika’daki askeri varlığına tepki

Cezayir Genelkurmay Başkanı Said Şankariha, 2 Nisan’da, Fransa’yı işaret ederek, yabancı güçlerin "terörle mücadele" gerekçesiyle bölgeye askeri müdahalede bulunmasına karşı olduklarını açıklamıştı.

Genelkurmay Başkanı Şankariha, başkent Cezayir'deki Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nda düzenlenen bir programda yaptığı konuşmada, "Cezayir, terörle mücadele bahanesiyle bölgeye her türlü dış müdahaleyi reddediyor. Çünkü bu, büyük bir başarısızlık olduğu kanıtlanmış bir yaklaşımdır." dedi.

Fransa'nın 2013'teki Mali müdahalesine de karşı çıkan Cezayir, Sahel bölgesinde kurulan Fransa liderliğindeki terörle mücadele koalisyonlarına katılmayı da reddetmişti.

Cumhurbaşkanı Tebbun’un Paris ziyareti ertelendi

Cezayir Cumhurbaşkanlığı, 15 Ocak’ta Cumhurbaşkanı Tebbun’un mayıs ayında Fransa’ya resmi bir ziyarette bulunacağını duyurdu.

Ancak aktivist Buravi meselesi sonrası iki ülke arasında gerilen ilişkiler nedeniyle bu ziyaret gerçekleştirilmemiş ve daha sonra haziran ayına ertelendiği bildirildi.

Buna rağmen Cumhurbaşkanı Tebbun, 17 Haziran itibarıyla sırasıyla Katar, Çin ve Türkiye’ye resmi ziyaretler gerçekleştirerek böylece, Paris ziyaretini de rafa kaldırmış oldu.

Cezayir Milli Marşı'ndaki Fransa’ya atıf geri getirildi

Cezayir Cumhurbaşkanı Tebbun, 12 Haziran’da ülkesi ile Fransa arasındaki siyasi ve tarihi rekabet ortamının dikkate değer bir kriz yaşadığı dönemde Cezayir Milli Marşı’nda Fransa’ya karşı yapılan atfın geri getirilmesi yönünde karar aldı.

Cezayir Cumhurbaşkanlığından yapılan yazılı açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Tebbun, 1986 yılında marştan çıkarılan ve Fransa'ya atıfta bulunulan bölümü tekrar marşa ekletmek için kararname yayımladı.

Milli marşın Fransa ile ilgili kısmında, "Ey Fransa, serzeniş vakti geçti, biz o günleri kitap gibi kapattık. Ey Fransa, bugün hesap günüdür, hazırlan ve cevabı bizden al. Devrimimizde karar kesin. Cezayir'in yaşaması için kararlıyız." ifadeleri yer alıyor.

Yeni bir kriz

Tüm bu gelişmelerin yanı sıra Cezayir resmi ajansı APS’nin, bir Fransız kanalına ve ardından Paris yönetimine bu kadar yoğun saldırısı, Tebbun ve Macron'un ikili ilişkileri normalleştirmeye yönelik mükerrer girişimlerine rağmen Cezayir-Fransa ilişkilerinin bozulduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

APS’nin sert eleştirisinin Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna'nın haziran ayında, Cezayir Milli Marşı’ndaki Fransa’ya karşı yapılan atfın geri getirilmesine ilişkin eleştirisiyle başlayan krizin ardından gelmesi, ikili ilişkilerin yeniden çıkmaza girdiğini gösteriyor.

Cezayir Dışişleri Bakanı Ahmed Attaf, Fransız mevkidaşı Colonna'nın eleştirisine alaycı bir tavırla, "Belki milli marşın müziğini de eleştirebilir. Belki müzik de ona uymuyordur. Bazı Fransız partileri veya politikacılar, Cezayir adının siyasi amaçlarla kullanılmasının kolaylaştığını görüyor." demişti.

"APS’nin mesajı sadece kanala değil Elysee Sarayı’naydı"

Cezayir Yükseköğretim ve Bilimsel Araştırmalar Bakanlığı’na bağlı Cezayir Siyasal Bilgiler Yüksek Öğretim Enstitüsü Öğretim Üyesi Hussam Hamza AA muhabirine yaptığı açıklamada, APS’nin yayımladığı protesto mesajının sadece France 24’e değil, Fransa yönetimine de olduğunu söyledi.

Hamza, Cezayir-Fransa ilişkilerinin, Cezayir Milli Marşı'ndaki Fransa’ya atıf yapılan bölümü geri getirmesiyle de gerildiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"Fransa her fırsatta Cezayir’in dışa yönelik yeni vizyonunu kabul etmediğini çeşitli vesilelerle ortaya koymaya çalışıyor. Cezayir de bu bağlamda Fransa’dan sadır olan her tavrı hassas bir şekilde takip ediyor. Dolayısıyla APS’nin mesajı sadece kanala değil Elysee Sarayı’naydı."

Cezayir’in sadece Fransa’ya değil, tüm ülkelere egemen ve bağımsız bir vizyon izlediğini ispat etmeye çalıştığına vurgu yapan Hamza, “Özellikle Fransa, Cezayir başta olmak üzere Afrika ülkelerinin bağımsız kararlar almasına hala alışmış değil. Ancak Cezayir bu konuda çok kararlı bir tavır sergilemekten geri durmayacaktır." değerlendirmesinde bulundu.

Hamza, Fransa’nın özellikle Kabail bölgesine odaklandığına ve bunun üzerinden Cezayir’in istikrarını hedef aldığına dikkati çekerek, Cezayir’in de APS üzerinden Fransa’ya böylesi bir duruma kalkışmaması konusunda uyarı mesajı verdiğini vurguladı.

"Yeniden kriz tüneli"

Cezayir Vergala (Ouargla) Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Profesör Mebruk Kahi de "Cezayir ve Fransa yeniden kriz tüneline girdi." dedi.

Kahi, APS'nin söz konusu protestosunun, Fransa'nın yeni Cezayir Büyükelçisi'nin kabul mektubunu Cezayir Dışişleri Bakanlığı'na sunmasından saatler sonra geldiğine dikkat çekerek şunları söyledi:

"İki ülke arasındaki ilişkilerin her zaman karmaşık olduğu kanıtlanmıştır. Tebbun ve Macron, 'Fransız sağcı ve aşırı sağcı partilerin iki ülke arasındaki işbirliğini ilerletmeye yönelik her girişimi engellediği' konusunda hemfikirdir."

Kahi, mevcut krizle birlikte yakın bir iyileşme olasılığının olmadığını belirterek, iki ülke arasındaki ortak komitelerin ikili çıkarların selameti için bu krizi çözmek için seferber olacağını kaydetti.

“Basın değil saldırı aracı”

Cezayir Üniversitesi İletişim Bölümü Öğretim Üyesi Abdülhakim Buğrara ise "France 24, bir basın aracı değil, Fransa'nın yörüngesinden uzaklaştığına inandığı ülkelere karşı kullandığı bir saldırı aracıdır." ifadelerini kullandı.

Söz konusu kanalın, Fransa Dışişleri Bakanlığı ve Dış Güvenlik Müdürlüğü'nün yetkisi altında olduğuna dikkati çeken Buğrara, şunları kaydetti:

"Bu kanal, Cezayir'e ve ondan önce Mali ve Burkina Faso'ya özellikle de Cumhurbaşkanı Tebbun’un Katar, Çin ve Türkiye gezisinden sonra Cezayir'in dış düzeyde yakaladığı ivmeye karşı psikolojik savaş yürütmek için kullanılıyor."

Buğrara, France 24’ün özellikle Cezayir’in Kabail bölgesine (Amaziğ-Berberi halkının yoğun olarak yaşadığı kuzey doğu bölge) odaklandığına işaret ederek, bu bölgede "siyasi fitne" çıkararak Cezayir yönetiminin egemenliğini ve ülkenin istikrarını hedef aldığını savundu.