"İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşme" BM'de 1984'te kabul edildi ve 26 Haziran 1987'de yürürlüğe girdi. Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden 10 yıl sonra 26 Haziran 1997'de, BM Genel Kurulu işkencenin tamamen ortadan kaldırılması ve işkence mağdurlarına destek amacıyla 26 Haziran'ı "İşkence Mağdurlarıyla Uluslararası Dayanışma Günü" ilan etti.
Söz konusu sözleşmenin yanı sıra BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 5'inci maddesinin "Hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı veya onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez." ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 3'üncü maddesinin "Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz." hükümlerine karşın özellikle savaş, iç savaş ve ayrımcılığın sebep olduğu darp, kötü muamele, cinsel saldırı ve tecavüz gibi ihlaller engellenemiyor.
Birçok konuda olduğu gibi işkencenin önlenmesi hususunda alınan kararların uygulanması hususundaki yetersizlik, BM'de reform ihtiyacına yönelik bir örnek olarak gösteriliyor.
BM Genel Kurulu tarafından ilan edilen "İşkence Mağdurlarıyla Uluslararası Dayanışma Günü"nün yıl dönümü dolayısıyla başta İsrail'in Filistinlilere yönelik insanlık dışı uygulamalarının sonuçları olmak üzere, sistematik işkenceye ilişkin bazı örnekleri derledi.
İsrail'in 76 yıldır Filistinlilere yaptığı işkence
İsrail'in kurulduğu 1948 yılından bu yana Filistinliler zorla yerinden edilme, öldürülme, gözaltına alınma ve işkence ile karşı karşıya kaldı. Özellikle 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail'in Filistinlilere yönelik keyfi gözaltılar ve alıkoyduğu esirlere uyguladığı işkenceler arttı.
Sivil toplum kuruluşlarının (STK) ve resmi kurumların bu konuda hazırladığı raporlar, 7 Ekim'in İsrail'in Filistinlilere yönelik insanlık dışı muamelelerinin başlangıcı olmadığını ortaya koydu. İsrail tarafından yargısız infaza ve insanlık dışı muamelelere maruz bırakılan Filistinlilere, tekrarlanan bir şekilde ellerin ve ayakların bağlanması, gözlerin uzun süre bağlanması, elektrikle idam, sistematik şekilde aç ve uykusuz bırakma, zincirlerle asma ve vücudun keskin aletlerle delinmesi gibi çeşitli işkenceler yapıldı.
İşkenceye Karşı Komiteye göre, 2001 yılından bu yana İsrail Adalet Bakanlığına 1400'den fazla işkence şikayeti sunuldu ve tüm davalar, iddianame hazırlanmadan kapatıldı.
Filistinli STK Addameer'in 2023'ün başında yayınladığı rapora göre, 1967-2023 yıllarında İsrail işgali altındaki Filistin'de 233 Filistinli mahkum hayatını kaybederken gözaltına alınan 73 Filistinli de sorgulama esnasında yapılan işkenceyle öldü.
İsrail, 2022'de Batı Şeria, Kudüs ve Gazze Şeridi'nden yaklaşık 7 bin Filistinliyi gözaltına aldı. İsrail hapishanelerinde 2023'ün başında 29'u kadın ve 150'si çocuk olmak üzere 4 bin 700 Filistinli mahkum bulunurken bu sayı 7 Ekim 2023 itibarıyla hızla artmaya başladı.
Batı Şeria ve Kudüs'te 7 Ekim'den sonra 9 bine yakın Filistinli tutuklanırken İsrail'in Filistinlileri 1-6 yıllığına alıkoymasına olanak tanıyan "idari tutukluluk" kapsamında yaklaşık 6 bin gözaltı emri çıkarıldı. Bu süreçte söz konusu bölgelerdeki hapishanelerde 18 Filistinli mahkum, gördükleri ağır işkenceden dolayı hayatını kaybetti.
Gazze'de ise Filistinlilerin zorla kaybetmeye maruz kalması nedeniyle gözaltına alınan, tutuklanan ve işkence nedeniyle hayatını kaybedenlerin tam sayılar bilinememekle birlikte Addameer yetkililerinin paylaştığı bilgiye göre, 3 ila 5 bin Filistinlinin İsrail tarafından zorla alıkonulduğu tahmin ediliyor. Buna karşın İsrail işkencesinin boyutları gerek hazırlanan raporlarla gerekse de İsrail tarafından alıkonulan ve daha sonra serbest bırakılan Filistinlilerin ifadeleriyle ortaya çıkıyor.
İsrail ordusu, yakın zamanda Gazze Şeridi'ne yönelik kara saldırıları sırasında alıkoyduğu 33 Filistinliyi serbest bırakmış, Aksa Şehitleri Hastanesine getirilen Filistinlilerin son derece zayıf düştükleri ve vücutlarında işkence izleri olduğu görülmüştü.
Haaretz gazetesinin 4 Haziran tarihli haberine göre, İsrail ordusu, 36'sı Necef (Negev) Çölü'ndeki Sde Teman gözaltı merkezinde olmak üzere Gazze'de alıkonulan 48 Filistinlinin öldürülmesine ilişkin soruşturma yürüttüğünü iddia etmişti.
Gazze'deki Filistin hükümetine bağlı Esirler ve Serbest Bırakılanlar Bakanlığı da İsrail'in Gazze'ye saldırılarını başlattığı 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail tarafından alıkonulmalarının ardından toplam 54 Filistinlinin öldüğünü ve bunlardan 36'sının işkenceyle hayatını kaybettiğini duyurmuştu.
Suriye, işkence kaynaklı ölümlerde zirvede
İç savaşın başladığı Mart 2011'den bu yana en fazla insan hakları ihlali yaşanan ülkelerin başında gelen Suriye'de başta rejim olmak üzere silahlı gruplar ve terörist gruplar, muhaliflerine karşı işkenceye sıklıkla başvuruyor.
Suriye İnsan Hakları Ağının (SNHR) açıkladığı verilere göre, 2011 öncesinde de insan hakları ihlallerinin sıklıkla yaşandığı bilinen Suriye'de iç savaşın başlangıcından bu yana işkenceden ölenlerin sayısı 15 bin 334'e ulaştı. 199 çocuk ve 115 kadın ağır işkenceler sonucunda hayatını kaybetti.
Mart 2011'den bu yana Suriye rejiminin hapishanelerinde 95'i kadın ve 190'ı çocuk olmak üzere toplam 15 bin 74 kişi işkence altında can verirken "Suriye Demokratik Güçleri (SDG)" adını kullanan terör örgütü PKK/YPG 2'si kadın ve 3'ü çocuk olmak üzere toplam 100, Heyet Tahrir Şam (HTŞ) 1'i kadın ve 2'si çocuk olmak üzere toplam 41, DEAŞ 14'ü kadın ve 1'i çocuk olmak üzere 32 kişinin işkence ile ölümüne sebep oldu. 3'ü kadın ve 3'ü çocuk olmak üzere 87 kişi ise diğer silahlı grupların işkencesi altında can verdi.
Ülkede iç savaşın başlamasından bu yana, Suriye'de 156 bin 757 kişi keyfi olarak tutuklandı. Bunların 5 bin 235'i çocuk ve 10 bin 205'i kadınlardan oluşuyor. Suriye rejimi, 8 bin 497'si çocuk ve 3 bin 696'sı kadın toplam 136 bin 192 kişiyi keyfi olarak tutuklarken DEAŞ 8 bin 684, SDG 5 bin 51, HTŞ 2 bin 587 ve diğer silahlı gruplar 4 bin 243 kişiyi tutukladı.
Suriyeli muhalif kaynaklar, ülkede halihazırda 400 bin civarında kişinin hapishanelerde işkence altında olduğunu belirtiyor.
İşkencenin sembol hapishanesi: Guantanamo
Dönemin ABD Başkanı George W. Bush tarafından sözde "Teröre Karşı Küresel Savaş" sırasında, terör zanlısı olduğu iddia edilenleri tutmak ve sorgulamak için 11 Ocak 2002'de açılan Guantanamo, dünya genelinde işkencenin sembol hapishanesi kabul ediliyor.
Açıldığı günden itibaren Guantanamo'da tamamı Müslüman, 779 tutuklu işkence gördü. Tutukluların çok küçük bir kısmı haricindekiler hiçbir suç isnat edilmeden işkenceyle ve yargısız infazla karşı karşıya kaldı.
Uluslararası Af Örgütünün paylaştığı rakamlara göre, hapishanede 22 senedir hakim karşısına çıkmak için gözaltında tutulan 30 Müslüman bulunuyor. Bunlardan 16'sı, ABD ulusal güvenlik kurumlarının Guantanamo dışına nakledilme önerisine rağmen kaderlerine terk edilmiş durumda.
Hapishanede resmi rakamlara göre bugüne kadar 9 tutuklu hayatını kaybetti.
BM Özel Raportörü'nün geçen yıl tesise yaptığı ziyaretle "geliştirilmiş sorgulama" kisvesi altında sistematik işkence yöntemlerinin hala kullanıldığı ortaya çıktı.
Guantanamo'dan nakledilen ve "yeniden yerleştirme" sürecine alınan tutuklular ise adaletsizlik ve ayrımcılık ile karşılaşmaya, transfer edildikleri yabancı ülkelerde en temel insan haklarından mahrum bırakılmaya devam etti. Hapishaneden tahliye edilen bazı mağdurlar zaman zaman maruz kaldıkları işkenceleri ve gördükleri fiziksel işkenceye ek olarak psikolojik işkencenin de sürdüğünü dile getirdi.
Irak'taki Ebu Gureyb başta olmak üzere, farklı ülkelerde işkence merkezi olarak kullanılan hapishaneler inşa ettiği bilinen ABD Başkanı Joe Biden hem Barack Obama döneminde başkan yardımcılığı yaptığı sırada hem de 2020 başkanlık yarışında Guantanamo'nun kapatılması gerektiğini vurgulamasına rağmen başkanlık süresi sona ererken Guantanamo hakkında herhangi bir adım atmadı.