Muhit Kitap'tan çıkan eserde, İzgi'nin Filistin konusunda kaleme aldığı yazılar okuyucunun beğenisine sunuldu.
Geçmişten bugüne İsrail'in Filistin'de yaptıklarını ve Filistin meselesinde insanlığın üzerine düşen görevleri değerlendiren İzgi, "Herkesin bir Filistin defteri vardır" diyerek, Filistin defterini, hayatın farklı anlarını kaydettiği ve kendini aradığı bir eser olarak tanımladı.
İzgi, Filistin defterini çok önceden tutmaya başladığını ve bu kitapla o sayfaların bir araya geldiğini belirterek, şunları kaydetti:
"2008-2009 yıllarında yine Gazze'deki çatışma sürecinde kendi kendime yazdığım, bir yerlere kaydettiğim notlar vardı. Gazze'nin saldırı altında olduğu, Filistin'in acısını benzer şekilde içimizde duyduğumuz zamanlarda, Türkiye aynı gündemleri yaşıyordu. Aynı şeyleri farklı şekillerde yaşamaya devam etmişiz sürekli. Acılar yaşanmaya devam edilmiş. Bunlardan çıkarabildiğimiz ders ise sınırlı. Soren Kierkegaard'ın bir lafı var: 'Hayat geçmişe bakarak anlaşılır. İleriye doğru yaşanır'. Geçmişe doğru gerçekten ortak acılar, ortak problemler neler? Bunların kaydı bir defterde tutulabilirse, geleceğe yönelik çözümler üretilebilir düşüncesiyle hayata geçirdim."
"Medya illüzyonlarıyla baskılanan dünya, kendi sesini duymaya başlıyor"
Filistin'deki insani dramın yıllar içinde fazlalaşarak arttığına vurgu yapan İzgi, geçen yıllarda Filistin Davası'nın kitlelere mal edilmesi anlamında da önemli bir eşiğin atlandığını söyledi.
Halil İbrahim İzgi, önceden İsrail'in yaptıklarını meşru kılmaya çalışan küresel bir medya gücünün olduğuna dikkati çekerek, "Tam bu noktada Filistinli şairler, dünyadaki sanatçılar bir araya geldi ve seslerini yükseltmeye başladı. Özellikle Hollywood starları seslerini yükseltti. Çok kıymetliydi bütün bunlar. Bunlar bir günde olmuyor. Birçok insan emek veriyor, kararlılıkla duruyor. Durdukları yerde defterlerini açıyor, defterlerine sayfalar yazıyor. Sayfa sayfa yazılıyor bu süreç. Ben de böyle mütevazı bir katkıyla bu sürecin içinde olmak istedim." ifadelerini kullandı.
Özellikle Türkiye'de ana akım medyanın bugüne kadar Filistin Davası'nı sürekli olarak "savunma" pozisyonunda bir anlayışla anlattığına işaret eden İzgi, sözlerini şöyle sürdürdü:
"'Durun bir dakika, bu sorunun sorulduğu yer çok yanlış bir yer. Siz şu anda katilsiniz. Siz şu anda soykırım yapıyorsunuz. Bu konuştuğunuz şeyleri bu mindere taşıyamazsınız. Başka bir şey konuşmamız gerekiyor.' Dünya tam olarak bunu dedi aslında. İnanılmaz bir şey oldu. Şehit edilen Filistinli bir şairin şiirini bir İskoç aktör seslendiriyor, ses veriyor ona. Hikayesi anlatılmaya devam ediyor. Filistin meselesinin sadece Müslümanlara veya Araplara ait bir mesele olmanın ötesinde, bir insanlık meselesi olduğu hatırlatılıyor. İnsanlar bunu gürül gürül, İspanya'da, Amerika'da, Almanya'da söylüyor. Kendine yönelik o medya illüzyonlarıyla baskılanan dünya kendi sesini duymaya başlıyor."
"Birisi Zeytindağı'nı beklerken diğeri Kafkasya Dağları'nda..."
İnsanlığın ihtiyaç duyduğu şeyin "Kudüs Ruhu" olduğunun altını çizen İzgi, Filistinli Osmanlı subayı Arif el-Arif'e işaret ederek, şu bilgileri verdi:
"Özgüvenli bir şekilde Kudüs'ü hayatımızın içine dahil etmek gerek. Tarihini bilmek gerek mesela. Geçenlerde Rusya'da yazılmış bir esir mektubuyla karşılaştım. Bir Osmanlı subayının yazmış olduğu mektup. Yazan kişinin adı Arif el-Arif, Filistinli bir Osmanlı subayı... Kafkasya Cephesinde Ruslara esir düşüyor. Bunu bildikten sonra bakışımız değişmeye başlıyor. Bu adam daha sonra Gazze hakkında kitaplar yazıyor. 1950'lerde Doğu Kudüs'ün Belediye Başkanlığını yapıyor. Hikayenin can alıcı tarafı Mercan İdadisi'nden mezun oluyor. İstanbul'da Mülkiye'yi bitiriyor. İstanbul Üniversitesi mezunu Filistinli bir subay Rusya içlerinde esir düşüyor. O Mercan İdadisi'nden Falih Rıfkı Atay da mezun. Birisi Zeytindağı'nı beklerken diğeri Kafkasya Dağları'nda... Bu hikayeler dururken Filistin Defteri'nin kapanması mümkün değil. Aksine genişleyecek."
Kötü günleri iyileştirmek için bir şeyler yazdığını aktaran İzgi, iyi günler geldiğinde, kötü günler gelmesin diye bu defterleri açık tutacaklarını vurguladı.
Yazar İzgi, Osmanlı'nın, hüküm sürdüğü şehirleri "Kudüsleştirme"ye (Üç dinin barış içinde yaşadığı yerlere çevirmek) çalıştığına vurgu yaparak, "Barışın yaşanabildiği yerde hem medeni hem ticari anlamda insanlar daha müreffeh hale geliyor. Dolayısıyla Filistin defterini açık tutmak sadece Türklerin veya Arapların değil, bütün insanlığın vazifesidir." ifadelerini kullandı.
Filistin Defteri'nden sonra Üsküp'e dair yazdığı notları da bir araya getirmek istediğini aktaran İzgi, Muhit Kitap ile şair İbrahim Tenekeci'ye kitabın ortaya çıkmasındaki katkılarından dolayı teşekkür etti.