Hollanda'nın idari başkenti Lahey'deki Barış Sarayı'nda faaliyetlerini yürüten UAD’de İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarının ele alındığı duruşmalar başladı.

Dışişleri Bakanı Riyad el-Maliki'nin başkanlık ettiği Filistin heyetinde Filistin'in Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Riyad Mansur da yer aldı.

Lübnan Sağlık Bakanlığı, İsrail saldırılarında 3 bin 645 kişinin öldüğünü açıkladı Lübnan Sağlık Bakanlığı, İsrail saldırılarında 3 bin 645 kişinin öldüğünü açıkladı

Bakan Maliki'nin duruşmanın başındaki konuşmasının ardından söz alan Filistin’in avukatlarından Potsdam Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Andreas Zimmermann, İsrail’in işgale ve çatışmalara son verecek müzakereleri ısrarla reddettiğini söyledi.

İsrail'in, uyuşmazlıkları barışçıl yolla çözme yükümlülüğüne aykırı davrandığının altını çizen Zimmermann, BM’nin onlarca kararını uygulamadığını, uluslararası hukuka ve BM Şartı'na aykırı hareket ettiğini belirtti.

"Mahkemenin tespitleri hem acil hem de önemlidir"

Avukat Zimmermann, mahkemenin talep edilen görüşü vermeyi reddetmesi için hiçbir zorlayıcı nedenin bulunmadığını vurgulayarak, "İsrail'in her gün devam eden ve yoğunlaşan uluslararası hukukun emredici normlarını ihlali göz önüne alındığında, mahkemenin tespitleri hem acil hem de önemlidir. Mahkeme, açıkça talep edilen görüşü sunma yetkisine sahiptir." dedi.

İsrail'in, uluslararası hukuk temelinde Filistin'le anlamlı müzakerelere girmeyi defalarca reddettiğini anımsatan Zimmermann, "Dolayısıyla, gelecekteki müzakerelerin sadece varsayımsal olasılığı, uluslararası hukukun uygulanmasından kaçınmak için bir bahane olarak kullanılamaz." değerlendirmesinde bulundu.

"Uluslararası hukuka göre bu işgale tamamen ve koşulsuz son verilmeli"

Duruşmada söz alan avukatlardan Paul S. Reichler de İsrail'in Filistin topraklarını uzun süredir devam eden işgali ve ilhakının yasa dışı olduğunu vurgulayarak, uluslararası hukuka göre bu işgale tamamen ve koşulsuz son verilmesi gerektiğini geçerli ve tartışmasız gerçeklere dayanarak anlatacağını belirtti.

Reichler, uluslararası hukuka göre işgalin sadece geçici durum olabileceğinin "çok açık" olduğunun altını çizerek, işgalin nihai amacının ise "en az sayıda Filistinliyle en fazla miktarda Filistin toprağının kalıcı ele geçirilmesi" olduğunu söyledi.

"Sadece ABD ve Fiji, İsrail’in ihlallerini savunuyor"

Avukat Reichler, davaya katılan diğer devletlerin sundukları yazılı beyanlarda Fiji ve ABD haricinde işgali açıkça savunan hiçbir devletin bulunmadığına dikkati çekti.

Danışma görüşüne beyanlarını sunan tüm devletler benzer şekilde İsrail'in tüm ihlallerine karşı çıkarken Fiji ve ABD'nin ise genel eğilimden farklı olarak İsrail'i destekleğini kaydeden Reichler, "İsrail, hangi uluslararası hukuk ihlalini yaparsa yapsın ABD, İsrail'i hesap vermekten korumak için öne çıkıyor." dedi.

Reichler, bu bağlamda, eski ABD Başkanı Barack Obama'nın "İsrail'in işgaline karşıyız ve hukuka aykırı. Diplomatlarımız, İsrail'i savunmak ile hukuken karşı çıktığımız şeyler arasında ikilemde kalıyor.” şeklindeki ifadelerini hatırlattı.

UAD'de İsrail'in Filistin'i işgalinin hukuki sonuçlarına ilişkin duruşmalar başladı

Duruşmalar kapsamında aralarında Türkiye'nin de yer aldığı 52 devletin yanı sıra Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Afrika Birliği, 19-26 Şubat tarihlerinde, İsrail'in Doğu Kudüs dahil işgali altındaki Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki neticelerine ilişkin beyanlarda bulunacak.

Başta İsrail olmak üzere, işgalin devletler ve BM açısından sonuçlarının da ele alınacağı 6 gün sürecek duruşmalarda her bir devlet ve kuruluş, otuzar dakika sunum yapacak.

Filistin tarafının sunumuyla başlayan duruşmalarda Türkiye'nin Dışişleri Bakanlığının sunumu, son gün olan 26 Şubat'ta TSİ 12.00'de gerçekleştirilecek.

Hollanda'nın idari başkenti Lahey'deki Barış Sarayı'nda faaliyetlerini yürüten UAD'de halka açık duruşmalar canlı yayımlanıyor.

Sözlü sunumlarda sadece Filistin'e 3 saat süre tanınıyor.

Sözlü beyanda bulunacak devletlerin arasında ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa, Almanya, İran, Kanada, Mısır, Güney Afrika, Japonya, İspanya, Suudi Arabistan, Malezya, Pakistan, Hollanda’nın yanı sıra AB, Orta Doğu ve Asya-Pasifik bölgesinden çok sayıda ülke yer alıyor.

Divan önünde danışma görüşünde ilk defa bu kadar çok sayıda devletin yazılı ve sözlü beyanda bulunduğu görülürken yazılı beyanda bulunan İsrail’in sözlü duruşmalarda yer almaması dikkati çekiyor.

Aralarında Türkiye'nin de olduğu 57 ülke ve uluslararası kurum, danışma görüşü verilecek sorular hakkındaki kendi tutumlarını içeren yazılı beyanlarını UAD'ye sunmuştu.

BM Genel Kurulu, Uluslararası Adalet Divanından görüş istemişti

BM Genel Kurulu, 30 Aralık 2022 tarihli kararında UAD'ye, Divan Statüsü’nün 65. maddesine dayanarak 1967'deki savaştan bu yana İsrail'in Filistin'deki işgalinin hukuki neticelerine ilişkin iki soru yöneltti.

BM Genel Kurulunun Divandan cevaplarını talep ettiği sorular şu şekilde:

"1- İsrail'in, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını sürekli olarak ihlal etmesinin, işgali sürdürmesinin, 1967’den bu yana Filistin topraklarındaki yerleşim ve ilhak faaliyetlerinin, Kudüs’ün demografik yapısını, karakterini ve statüsünü değiştirmeye yönelik faaliyetlerinin ve ilgili ayrımcı mevzuat ve tedbirleri kabul etmesinin hukuki sonuçları nelerdir?

2- İsrail'in, ilk soruda belirtilen uygulamaları, işgalin hukuki statüsünü nasıl etkilemektedir ve bu durumun tüm devletler ve Birleşmiş Milletler için doğurduğu hukuki sonuçlar nelerdir?"

Danışma görüşü talebi, 17 Ocak 2023'te BM Genel Sekreteri tarafından UAD'ye ulaştırılırken Divan, BM üyesi devletlere ve Filistin'e danışma görüşü istenen sorular hakkında yazılı ve sözlü beyanda bulunma haklarına ilişkin bildirim yaptı.

Danışma görüşünün etkisi nedir?

UAD'nin verdiği danışma görüşleri, her ne kadar bağlayıcı olmasa da birçok devlet ve kuruluş tarafından dikkate alındığı ve verilen görüşe uygun hareket edildiği belirtiliyor.

Divanın, İsrail'in Filistin topraklarında inşa ettiği duvara dair 2004'te verdiği danışma görüşünde duvarın hukuka aykırı olduğunu tespitinin ardından birçok devlet ve şirketin, söz konusu duvarın inşasına katkı sunmaktan imtina etmesi, İsrail'e sattıkları inşaat malzemelerinin duvarın yapımında kullanılmaması şartını koyması dikkati çekiyor.

Yine UAD'nin 22 Temmuz 2010'da uluslararası hukukta bir devletin tek taraflı bağımsızlık ilan etmesinin yasaklanmadığı yönünde verdiği danışma görüşünün ardından, Kosova'nın bağımsızlığının meşruiyeti arttı ve bağımsızlığını tanıyan devlet sayısı çoğaldı.

UAD'nin görüşünün, işgalin uluslararası hukuka aykırılığı yönünde olması durumunda, bunun İsrail ve diğer ülkeler açısından getirdiği sonuçları da tespit etmesiyle, İsrail üzerindeki baskının artması ve ona açıkça destek veren ülkelerin uluslararası toplum tarafından tutumlarını gözden geçirmeye zorlanmaları muhtemel.