Anadolu Ajansının (AA) "Gazze'de Yaşanan Soykırımın 6 Farklı Yüzü" başlıklı dosyasının ikinci haberinde, AA muhabiri, Uluslararası Adalet Divanında (UAD) soykırımla yargılanan İsrail'in ayrım gözetmeksizin ve sistematik olarak gerçekleştirdiği saldırıların kadın ve çocuklar üzerindeki etkilerini ele aldı.
Gazze Sağlık Bakanlığı verilerine göre, Gazze'de İsrail'in saldırılarında hayatını kaybedenlerin 17 bin 841'i çocuk, 12 bin 298'i kadın oldu.
Bu rakamlar, sistematik imhanın en ağır bedelini ödeyenlerin kadın ve çocuklar olduğunu gözler önüne sererken, hukukçular ve aktivistler, bu vahşeti tanımlamak için "soykırım" kavramının yanı sıra daha spesifik tanımlamalara gidilmesi gerektiğini ifade ediyor.
Uzmanlara göre, Gazze’de kadınlar "sırf Filistinli ve kadın oldukları için öldürülmeleri" nedeniyle bu eylemler için "kadın soykırımı (femi-genocide)" ifadesi kullanılmalı.
"Kadınların öldürülmesi ve üreme sağlığına yönelik şiddet, soykırım aracı olarak kullanılıyor"
BM'nin Kadın ve Kız Çocuklarına Yönelik Şiddet Konularındaki Özel Raportörü Reem Alsalem, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Gazze'deki durumun modern tarihte görülmemiş boyutlara ulaştığını belirtti.
Alsalem, İsrail'in Filistinli kadınlara yönelik saldırılarının sistematik bir soykırım stratejisinin parçası olduğunu vurgulayarak, "Sırf Filistinli ve kadın oldukları için öldürülmeleri, savaş suçu ve insanlığa karşı suç teşkil ediyor. Kadınların öldürülmesi ve üreme sağlığına yönelik şiddet, bir soykırım aracı olarak kullanılıyor." dedi.
İsrail'in eylemlerine bakıldığında, tüm parçalar bir araya geldiğinde, özellikle de Filistinlilerin üreme kapasitesine yönelik saldırısında bu amaca hizmet ettiğinin açık olduğunun altını çizen Alsalem, BM Soykırım Sözleşmesi'nin soykırım eylemlerinin bir grup içinde doğumları engellemeye hizmet eden eylemleri de yasakladığına işaret etti. Alsalem, "Tüm parçaları bir araya getirdiğinizde, sağlık sektörünün yok edilmesi, yeni doğan bebeklerin terk edilmesi, hamile ve emziren kadınlar için insan eliyle yaratılan korkunç koşullar, Filistinlileri tamamen ya da kısmen yok etmek için neslin devamına yönelik soykırımsal şiddetin kasıtlı olarak araçsallaştırıldığını görüyorsunuz." diye konuştu.
Sistematik yıkımın boyutları
Özel Raportör Alsalem, saldırıların kadın ve çocuklar üzerindeki yıkıcı etkisini UNFPA verileri üzerinden de dile getirerek, "800 bin kadın evlerinden zorla yerinden edildi. Yaklaşık 1 milyon kadın ve kız çocuğu ciddi gıda güvensizliği yaşıyor. Üreme çağındaki 700 bin kadın, en temel hijyen ürünlerine dahi erişemiyor. Yetersiz tıbbi bakım, psikolojik travma ve sürekli bombardıman nedeniyle düşük oranlarında yüzde 300 artış kaydedildi." şeklinde konuştu.
Alsalem, Filistin Sağlık Bakanlığına göre İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki saldırılarıyla en az 1410 Filistinli ailenin nüfus kayıtlarından tamamen silinmesine neden olduğuna işaret etti.
Gazze'de bir ailenin 138 üyesinin öldürüldüğünü, bunlardan 35'inin kadın, 62'sinin çocuk olduğunu anlatan Alsalem, "Gazze'nin tek tüp bebek kliniğinin bombalanması, hamile kadınların acil obstetrik hizmetlere erişememesi, sağlık altyapısının tahrip edilmesi, su, yakıt, elektrik ve tıbbi malzemelerin kesilmesi, İsrail'in Filistinli kadınların üreme kapasitesini ve Filistinlilerin yaşam ve devamlılık kaynağı olarak hedef alan sistematik saldırılarının kanıtıdır." ifadesini kullandı.
"Filistinli kadınlar hem Filistinli hem de kadın oldukları için öldürülüyor"
Alsalem, İsrail'in önce Gazze'de, daha az ölçüde Lübnan'da uyguladığı ve şimdi Batı Şeria'ya taşıdığı saldırganlığın, yakın modern tarihte görülen her türlü şiddeti geride bıraktığını kaydetti.
Akademisyenlerin, "soykırım", "insanlığa karşı suç" gibi suçların ve mevcut yasal terminolojinin yaşanan bu trajediyi tanımlamak için yeterli olmadığı konusunda hemfikir olduğunu aktaran Alsalem, hukuk profesörü Rob Howse’nin kendisinin de katıldığı şu yorumunu aktardı:
"Bu sadece soykırımla ilgili değil. Bu aynı zamanda hukuk-kırım (legicide) ve savaşta yasal sınırlar kavramını tamamen yok etmek anlamına geliyor."
Alsalem, İsrail'in Gazze'de aylarca gerçekleştirdiği eylemlerle başta kadınlar, çocuklar ve savaş esirleri olmak üzere "çatışmalarda sivillerin korunması" gibi yükümlülüklerin ve diğer "kırmızı çizgilerinin" anlamını ortadan kaldırdığını kaydetti.
Başka bir örnek olarak kadınlara yönelik şiddeti tanımlamak için kullanılan "femicide" (kadın kırımı) kavramının da Gazze'deki durumu açıklamakta yetersiz kaldığını belirten Alsalem, "Bunu, bir kadın kırımı (femicide) olarak tanımlamak yerine, bazı akademisyenlerin de belirttiği gibi kadın soykırımı (femi-genocide) olarak ifade etmek daha doğru. Çünkü Filistinli kadınlar hem Filistinli oldukları hem de kadın oldukları için öldürülüyor ve bu, Filistinlileri bir grup olarak kısmen veya tamamen yok etme amacı taşıyor." dedi.
BM Raportörü, "Aynı şey 'üremeye yönelik uygulanan şiddet' için de geçerlidir. Bunun, çatışma ve savaş zamanlarında kadınlara karşı ayrımcılık yapmanın bir yolu, bir savaş, şiddet, boyun eğdirme ve kontrol aracı olarak kullanıldığını her zaman biliyorduk. Ancak Gazze'deki sivil nüfusa, özellikle de kadınlara uygulanan sistematik, büyük ölçekli ve kasıtlı şiddetin bir benzeri henüz görülmedi." diye konuştu.
Alsalem, dolayısıyla bu durumu "neslin devamına yönelik soykırımsal şiddet" (genocidal reproductive violence) olarak tanımlamanın daha uygun olacağına işaret etti.
Alsalem, İsrail'in işgalci güç olarak uluslararası hukuk ve BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) kapsamında kontrol ettiği topraklarda, Filistinliler dahil hiçbir kadına ayrımcılık yapmamasını zorunlu kıldığını vurguladı.
BM Filistinli Mülteciler Yardım Kuruluşu’nun (UNRWA) dağılma tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna dikkati çeken Alsalem, "ABD yönetiminin Gazze'deki Filistin nüfusunu başka yere transfer etme planları, ki bu da bir savaş suçudur, soykırımın devam ettiğini gösteriyor." ifadelerini kullandı.