İsrail, 7 Ekim 2023'te başladığı soykırımın ilk faslına 19 Ocak'ta varılan ateşkesle ara verdi, 18 Mart'ta ise yeniden ve daha güçlü bir şekilde saldırılara başladı. Soykırımın ikinci faslında 10 gün gibi kısa bir sürede çoğunluğu yaşlı, kadın ve çocuk olmak üzere 855'den fazla Filistinli hayatını kaybetti, 1869'u aşkın kişi yaralandı.
Bombardımanların oluşturduğu güvensizlik ortamının yanı sıra 2 Mart'tan bu yana da sınır kapıları kapatılarak sıkı bir abluka uygulandı ve Gazzeliler açlık ve susuzluğa terk edildi.
Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini dün yaptığı açıklamada, Gazze'ye 3 haftayı aşkın bir süredir hiçbir insani yardım girmediğini ve bunun, savaşın başından bu yana yardım girişi olmadan geçen en uzun süre olduğunu belirtti.
Bayrama iki gün kala karın doyurmak için çarşı pazarın yolunu tutan Gazzeliler, AA muhabirine, yaşadıkları zorlukları, korkuları, üzüntüleri, maddi sıkıntıları ve bayram sevincinden uzak oluşlarını anlattı.
Felaketin olduğu yerde bayram olmaz
Bayram hazırlığı yapmak için değil sadece bir poşet ekmek alıp iftar edebilmek için Gazze'nin güneyindeki Han Yunus kentinde bir fırının yolunu tutan Ummu Rami, çocuklarını çadırda yalnız bırakarak sabah 08:00'den itibaren kuyruğa girdiğini, 8-9-10 yaşlarında ve oruçlu olan çocuklarının iftar edecekleri ekmeği ise bir hayırseverin verdiğini söyledi.
Ummu Rami, yaşadığı hüznü ve çaresizliği, "Ne ramazan ne de bayram havası var. Kalpte hüzün var, elde avuçta para yok. Çocukları sevindirecek bir şeyler alacak paramız yok. Kızlarıma bırakın kıyafet almayı terlik bile alamıyorum." diyerek anlattı.
İftar için çarşıya yemek bulmaya çıkan bir başka Filistinli Mahmud el-Ahras ise, "Bu yaşadığımız hayat, hayat değil. Savaşın bitmesini bekliyoruz yenisi başlıyor. Bu, ne zamana kadar sürecek?" dedi.
Ahras, "Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar evsiz barksız kaldı. Yiyecek yemek aş evlerinden temin ediliyor. Eskiden insanlar (vatana) dönüşten bahsederdi şimdi ise göç etmekten. Denklemin nasıl değiştiğine bir bakın. Bayram da yok seyran da. Her evde bir felaket var." diyerek insanların hayatta kalma mücadelesi verirken bayramı kutlamalarının zor olduğuna işaret etti.
İnsanların gözleri ve kalpleri ağlıyor, cepleri ise boş
Ummu Ahmed ise savaş ve yıkımın olduğu, insanların başlarını yastığa koyup güven içinde uyuyamadığı bir yerde bayram kutlamanın imkansız olduğunu dile getirdi:
"Dün bizim yaşadığımız yerde yine gözümüzün önünde katliam işlendi. İnsanların gözleri değil kalpleri kan ağlıyor, bayramı nasıl kutlasınlar."
Halid Lafi de yanı başında insanlar ölürken mutlu olamayacağını ve bayram hazırlığı yapamayacağını söyledi. Lafi, çarşıya çıkan insanların da bir şey satın almadığını birbirlerine bakıp geri döndüklerini aktardı.
Başlarına bombalar yağdığını, yiyecek yemek ve içecek suları olmadığını ve üstelik oruçlu olduklarını kaydeden Mahmud Cerbu ise "Araplar ve Müslümanlar nerede? İnsan gibi güven içinde bir lokma yemek dahi yiyemeyecek miyiz? Bu pazarda giden gelen insanların cebinde para yok. Birbirlerine bakıp duruyorlar sadece." dedi.
İntisar el-Berim de her evde hasta, engelli ya da yaşlı olduğunu, İsrail uçakları havadan vururken bir yerlere gitmelerinin mümkün olmadığını ifade etti.
Berim, sabahtan akşama kadar bir poşet ekmek için bekleyip bazen alamadan döndüklerini, aşevlerinden aldıkları mercimek çorbası ve makarna ile karın doyurduklarını ve korku içinde yaşadıklarını sözlerine ekledi.