İSTANBUL (AA) - Güven Çayyolu Cerrahi Tıp Merkezi, Beyin ve Sinir Cerrahisi Bölümü'nden Prof. Dr. Mehmet Nur Altınörs, beyin tümörlerinin günümüzde korkulan bir hastalık olmaktan çıktığını vurgulayarak, tedavi yöntemleri hakkında bilgiler verdi.
Hastaneden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Prof. Dr. Altınörs, beyin tümörlerinin nedenleri hakkında değişik görüşlerin öne sürüldüğünü aktararak, 'Bugün oluşum mekanizmalarının kesin olarak bilindiğini söylemek mümkün değildir. Öne sürülen nedenlerden bazıları kafa travması, virüsler ve beyine yapılan ışınlama (radyasyon) tedavisidir.' ifadelerini kullandı.
Altınörs, beyin tümörlerinin temelde iyi ve kötü huylu olarak iki ana gruba ayrıldığını aktardı. Tümörün geliştiği hücre grubu, yerleştiği beyin bölgeleri ve yaş gruplarına göre ayrıca sınıflandırıldığına dikkati çeken Altınörs, iyi huylu tümörlerin genel özelliklerinin beyin dokusundan net ve görülebilir bir sınırla ayrılmaları, yavaş büyümeleri ve tümörün tekrarlama riskinin düşük olması olduğunu kaydetti.
Altınörs, 'Bu tümörlerin çoğunluğu ameliyatla tamamen çıkarıldığında hastanın tam olarak şifa bulması büyük olasılıktır. Kötü huylu tümörler ise hızlı büyüme eğilimindedirler. Bu tümörlerde tekrar riski yüksektir. Kötü huylu tümörler beyin dokusundan geliştiği için radyolojik tetkiklerde ve ameliyat sırasında normal beyin dokusu ile tümör arasında net bir sınır görülmez. Beyine vücudun başka yerlerinden sıçrayan tümörler de kötü huyludur.' değerlendirmelerinde bulundu.
- 'Beyin tümörleri iki ana grupta inceleniyor'
Belirtilerin iki grupta incelendiğinin altını çizen Altınörs, beyin tümörlerinin belirtilerinin iki ana grupta incelendiğini ifade etti. Birinci grupta kafa içi basınç artışına bağlı olarak baş ağrısı, bulantı, kusma, bilinç bozukluğu gibi şikayetlerin sayılabileceğini belirten Altınörs, her baş ağrısının tümör belirtisi olmadığını vurguladı.
Altınörs, baş ağrısına neden olan çok değişik rahatsızlıkların ve faktörlerin var olduğuna değinerek, 'Beyin tümörleri baş ağrısı yapan nedenlerin arasında az oranda yer alır. İkinci grup belirtiler tümörün bulunduğu beyin bölgesinin işlevine göre değişkenlik gösterir. Kol ve bacakta kuvvetsizlik, sara nöbetleri, konuşma bozukluğu, denge kusuru, kişilik bozukluğu, görme ve işitmede sorunlar bu gruptadır.' açıklamalarında bulundu.
- 'Tanı için hekimin öncelikle iyi bir tıbbi hikaye alması gerekiyor'
Belirtilerden bir ya da birkaçını yaşayanların mutlaka uzman bir beyin cerrahına başvurmasının hayati önem taşıdığının önemine vurgu yapan Altınörs, tanı için hekimin öncelikle iyi bir tıbbi hikaye alması ve tam bir nörolojik muayene yapması gerektiğini kaydetti.
Altınörs, 'Beyin tümörü şüphesi varsa yapılacak radyolojik tetkikler bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntülemedir (MRG). Bu incelemelerde tümör saptanırsa seyrek olarak tümörün kanlanmasını görmek ve tümörün önemli damarlarla ilişkisini belirlemek amacıyla anjiyografi eklenebilir. Az sayıdaki tümörlerde kan veya beyin-omurilik sıvısında (BOS) belirteçlere bakmak gerekebilir.' ifadelerini kullandı.
Beyin tümörlerinde uygulanan tedavi yöntemleri hakkında da bilgi veren Altınörs, tedavide cerrahinin ilk seçenek olduğunu aktardı. Altınörs, ameliyatta temel hedef hastaya zarar vermeden tümörün tamamının çıkarmak olduğunu ifade ederek şu değerlendirmelerde bulundu:
'Cerrahinin yararları, tümörün yaptığı bası etkisini ortadan kaldırmak, kafa içi basıncını düşürmek, hastanın şikayetlerini ve nörolojik bulgularını düzeltmek ve patolojik tanı koymaktır. Patolojik tanıya bağlı olarak bazı tümör türlerinde ameliyat sonrası ışın tedavisi (radyoterapi) veya tümöre özgü ilaç tedavisi (kemoterapi) uygulamak gerekebilir. Işın tedavisinin klasik ışın tedavisi, gamma-knife ve cyber-knife gibi farklı türleri vardır. Işın tedavisi tümör hacmi ne kadar küçükse o oranda daha etkin olmaktadır. Ameliyatın bir başka yararı tümörün bütünüyle çıkarılmadığı durumlarda tümör hacminin küçültülmesi, böylece ışın tedavisinin etkinliğinin artırılmasıdır.'
İleri yaşlarda görülebilen beyin tümörlerinde ise farklı bir yol izlendiğini aktaran Altınörs, ileri yaşta, genel sağlık sorunları olan ve ameliyatın yüksek risk taşıdığı olgularda kapalı yöntemle (stereotaksik sistem) parça (biyopsi) alarak patolojik tanı konulduğunu belirtti. Altınörs, metastatik tümörlerin çoklu olma eğilimi olduğunu ve böyle durumlarda her tümöre ayrı seanslarda gamma-knife tedavisi uygulamanın başarılı sonuçlar verdiğini kaydetti.