Analiz

Irak’ta nüfus sayımı: Yeni bir kaos mu?

AA Akademi Müdür Yardımcısı Dr. Bilgay Duman, Irak'ta yapılan nüfus sayımının demografik açıdan önemini ve ülke içi çatışma alanlarını nasıl tetikleyebileceğini AA Analiz için kaleme aldı.

Abone Ol

Irak’ta detaylı sonuçları kamuoyuna açıklanan son nüfus sayımı 1957'de yapılmıştı. Daha sonra her 10 yılda bir nüfus sayımı tekrarlansa da sonuçları detaylı olarak paylaşılmadı. Örneğin, son nüfus sayımı 1997'de Irak'ın devrik lideri Saddam Hüseyin döneminde gerçekleştirildi, ancak bu sayımın da sonuçları kamuoyuyla paylaşılmadı. Ve 37 yıl sonra geçtiğimiz hafta Irak’ta yeni bir nüfus sayımı yapıldı.

2003 yılı öncesi Irak’ta yapılan nüfus sayımlarında etnik, dini ve mezhepsel kimlikler belirlenmeye ve diktatoryal dönemin politikaları bu süreç üzerinden yürütülmeye çalışılıyordu. 2003’te Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) Irak'ı işgal etmesiyle ülkede kurduğu yeni düzen, Saddam Hüseyin’in kurduğu diktatoryal yapıyı bile aratır bir hal aldı.

ABD tarafından kurgulanan bir Irak demografisi

Etnik, dini ve mezhebi kimlikler üzerinden inşa edilen siyasal ve yönetimsel yapı, ABD’nin öngördüğü nüfus oranları üzerinden kurgulandı. ABD’nin işgal döneminde kurduğu Irak Geçici Yönetim Konseyi’nin üyeleri bile ABD’nin öngördüğü nüfus oranları üzerinden seçilerek oluşturuldu. Ancak bu yapı Irak’ın gerçek sosyal yapısını yansıtmadığı için ülkede kaosa, çatışmalara ve bunun sonucunda da demografik bozulmalara yol açtı. Bu demografik yapı da ülkedeki kaosu ve krizleri tetikledi. Böylece ülkede demografi üzerinden siyasi kriz ve çatışmaların yaşandığı bir kısır döngü oluştu.

Bu kısır döngü içerisinde ülkenin demografik yapısını etkileyecek göçlerin yaşandığı büyük krizler meydana geldi. Irak'ta ABD işgali nedeniyle yaşanan yoğun göçler ve ülke içi yer değiştirmelerin yanı sıra, 2006-2009 yılları arasında bir de mezhep savaşı yaşandı. Bunun hemen ardından, 2014-2017 yılları arasındaki terör örgütü DEAŞ’ın ülke topraklarındaki kontrolü ve DEAŞ’la mücadele döneminin ortaya çıkardığı yıkım Irak'ı daha da karıştırdı. 2017 Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) referandumu ve sonrasında Irak merkezi hükümeti, IKBY’nin anayasal sınırları dışındaki başta Kerkük olmak üzere Musul, Diyala, Selahaddin gibi bazı vilayetlerde yeniden kontrolü sağladı. 2019’da ise ilk kez bir başbakanın istifasına neden olan protesto gösterileri gerçekleştirildi. Bu gibi olaylar ülkede sürekli bir demografik hareketliliği, yani ülke içi yer değiştirmeyi ve dış göçü tetikledi.

Nitekim bu olaylar sonucu ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 25’i yer değiştirdi. Sadece terör örgütü DEAŞ’ın ortaya çıkardığı etki ve yıkım nedeniyle 1,5 milyondan fazla kişi eski yerlerine dönemedi. Bunların büyük bir kısmı ülke içinde yerinden edilen kişiler olmakla birlikte bir kısmı da ülke dışına göç eden Iraklılardır. Bu noktada 2024’te gerçekleştirilen nüfus sayımı her ne kadar ülkenin normalleşmesi için atılan önemli bir adım olsa da başta Kerkük olmak üzere sorunlu alanlarda yeni krizler doğuracak gibi duruyor.

Bu nüfus sayımı, ABD tarafından etnik, dini ve mezhepsel temel üzerine kurgulanan federal yönetim yapısını ve ülkedeki kırılganlıkları tekrar gün yüzüne çıkarması açısından önem taşıyor. Her ne kadar nüfus sayımında etnik, dini ve mezhebi kimliğe dair sorular sorulmasa da vilayet nüfusları üzerinden yönetimsel yapıdaki kırılganlıklar artabilir. Zira Irak’taki federal yapı içerisinde merkezi yönetimi şekillendiren parlamentodaki vilayetlere ilişkin milletvekilleri, vilayetlerin nüfus oranları üzerinden seçilirken, vilayet meclislerinin sandalye sayıları da vilayet nüfuslarına göre belirleniyor. Daha da önemlisi vilayetlerin merkezi hükümetten alacağı bütçe de bu rakamlar üzerinden dağıtılıyor.

Bütçe meselesi de özellikle Irak merkezi hükümeti ve IKBY arasındaki en önemli çekişme noktalarından bir haline geldi. Hemen her ay bütçenin dağıtımı konusunda yaşanan sıkıntılar dikkate alındığında, her ne kadar nüfus sayımı ile vilayetlerin nüfusları ortaya çıkacağından bütçe sorununun çözüleceği düşünülse de meselenin sayısal olmaktan daha çok siyasal bir düzlemde ele alınması yeni tartışmaları da beraberinde getirebilir. Nitekim Kerkük merkezli yaşanan gelişmeler bunun en önemli göstergesidir.

Kerkük'ün demografik yapısı korunmalı

Sayımın yapıldığı günlerde Irak Kürdistan Bölgesinden (IKB) Kerkük’e yönelik yaşanan büyük nüfus hareketliliği, kamuoyuna yansıdı. Hatta bu durum Türkiye’nin de tepkisini çekerek, bizzat Dışişleri Bakanı Hakan Fidan tarafından dile getirildi. Halihazırda Kerkük’te bir yönetim krizi yaşanırken ve konu Irak İdare Mahkemesi tarafından değerlendirme aşamasındayken, son derece hassas dengelere sahip Kerkük’te yeni bir demografik yapı oluşturacak şekilde nüfus sayımı bahanesiyle dengenin tek bir taraf lehine bozulması, ilerleyen süreçte yeni gerginlik ve çatışma dinamikleri ortaya çıkarabilir.

Tarihsel süreç içerisinde Kerkük’ün idari sınırlarında yaşanan değişimin yanı sıra, Saddam Hüseyin dönemindeki Araplaştırma politikası, 2003-2017 arasında Kürtlerin yönetimsel hakimiyeti sırasında Kerkük’e dışarıdan yerleştirilen Kürt nüfus, 2017’deki merkezi hükümetin operasyonu sonrası yaşanan göç hareketliliği ve daha sonra Kerkük’e yerleşen yoğun Arap nüfus, vilayetteki dengeleri bozduğu gibi Türkmenlerin aleyhine bir durum da oluşturdu.

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli de “Irak’la aramızda dostluk köprüsü teşkil eden ve Kerkük’te yoğun bir nüfusa sahip olan Türkmen soydaşlarımızın huzur ve güvenlikleri, bu ülkeyle ikili ilişkilerimizdeki temel önceliklerimizdendir. Kerkük’teki temel beklenti ve hassasiyetimiz, vilayette tarih boyunca oluşan demografik yapıyla oynanmaması ve Kerkük halkının, vilayetin asli bileşenlerinin üzerinde mutabık kaldığı biçimde yaşamaya devam etmesidir” açıklamasını yaparak durumun Türkiye açısından hassasiyetini ortaya koydu.

Buradan hareketle bölgesel denklemde yaşanan çatışma ortamının oluşturduğu dış baskının yanı sıra, Irak’ta 2025’te yeni bir parlamento seçimi yapılması söz konusuyken Kerkük gibi hassas dengelere sahip alanlar üzerinden ortaya çıkacak yeni gerginlikler, Irak’ın 2021’den sonra Muhammed Şiya es-Sudani ile elde ettiği görece ilerleme ve istikrarı sekteye uğratabilir ve ülkeyi yeniden kaotik bir ortama sürükleyebilir.

[Dr. Bilgay Duman, AA Akademi Müdür Yardımcısıdır.]

Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Orta Doğu Haber editoryal politikasını yansıtmayabilir.