İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın Meclis'teki yemin törenine katılan Hamas Siyasi Büro Başkanı Heniyye'nin, 31 Temmuz'da ülkede resmi misafir olarak bulunduğu konutunda suikasta uğraması "bölgeyi ateşe atacak" bir savaşın fitilini ateşleyebileceği endişelerine yol açtı.
Filistin, Lübnan, Suriye ve son olarak Yemen'e saldırılar düzenleyen İsrail, Heniyye suikastıyla bu kez saldırılarını doğrudan İran'a taşımış durumda. Bu hamle, İsrail'in İran'a meydan okuma girişimi olarak değerlendirilebilir. İsrail, İran topraklarında gerçekleştirdiği saldırıyla Tahran'ın kırmızı çizgilerini tanımadığını ortaya koymuş oldu ve ABD'nin verdiği açık desteğe güvenerek tamamen bölgeyi tehdit eder duruma geldi. Bu söylemler, Tel Aviv'deki yetkililer tarafından açıkça dile getiriliyor.
İran'da Hamaney'in özel misafiri Heniyye'ye suikastta istihbarat ve güvenlik zafiyeti
İran ile İsrail, son yıllarda artan şekilde, birbirlerine karşı "gölge savaşı" olarak adlandırılan strateji izledi. İran, bu strateji kapsamında bölgedeki vekilleri vasıtasıyla İsrail'i yıpratmaya çalıştı. İsrail de İran'ın nükleer programını engellemeyi ve bölgedeki etkisini azaltmayı hedefleyen girişimlerde bulundu. İran'daki suikastlar ve hassas tesislere sabotaj eylemleri bu stratejinin bir parçası. Özellikle, Kasım 2020'de İran'ın önde gelen nükleer bilim insanı Muhsin Fahrizade'ye suikast, İsrail'in İran'daki eylemlerinin en ses getireniydi. Bu suikast sonrasında ülkede istihbarat zafiyeti ciddi olarak tartışıldı ve hatta İran'ın farklı istihbarat kurumları olayla ilgili sorumluluğu birbirlerinin üzerine atmaya çalıştı.
Hamas lideri Heniyye'ye Tahran'da düzenlenen suikast ise benzeri görülmemiş bir eylem. Bu suikast sonrasında durum "gölge savaşı" stratejisinden doğrudan savaşa evrilebilir. Heniyye gibi İsrail'in en önemli hedeflerinden bir ismin İran lideri Ali Hamaney'in özel misafiri olduğu halde suikasta uğraması, Tahran için büyük bir prestij kaybı olarak görülüyor. Burada büyük bir istihbarat ve güvenlik zafiyeti olduğu açık. Bu konu "şok havası" atlatıldıktan sonra ilerleyen günlerde ülkede tartışılacaktır.
İran'ın doğrudan ancak kontrollü bir saldırıya hazırlandığı anlaşılıyor
Bundan sonra zaten İsrail'in saldırganlığından kaynaklı gerilimler yaşanan bölgeyi daha zor günler bekliyor. Bu eylemin önemli sonuçları olacağı aşikar. Öncelikle Gazze'de ateşkes imkanı ortadan kalktı. Bununla birlikte Hizbullah ile İsrail arasındaki çatışmaların da artarak devam etmesi hatta kontrolden çıkarak "topyekün savaşa" dönüşebileceği endişeleri arttı.
İranlı yetkililerin açıklamalarına bakıldığında Tahran'ın İsrail'e doğrudan ancak kontrollü bir saldırıya hazırlandığı anlaşılıyor. İran, güçlü bir tepki vermezse İsrail'e karşı caydırıcılığını tamamen yitireceğini hissediyor.
Benzer durum İsrail'in nisan başında İran'ın Şam'daki konsolosluğuna saldırı sonrası da yaşandı. İran kamikaze insansız hava aracı ve balistik ve seyir füzeleriyle doğrudan İsrail'i hedef aldı ancak bu daha çok sembolik saldırıydı. İsrail'de önemli bir hasara yol açmadı. İran, bu saldırıyı, İsrail'in Suriye'de Devrim Muhafızları Ordusuna karşı saldırılarıyla aşınan caydırıcılığını yeniden tesis etmek için yaptı.
Bu kez ise durum daha ciddi çünkü İsrail, İran'ın özel yabancı misafiri Heniyye'yi hedef alarak Tahran yönetiminin imajına ağır zarar verdi. İsmail Heniyye'nin Tahran'da suikasta uğraması İran'ın İsrail'e karşı caydırıcılığını tesis etme konusunda pek başarılı olamadığını gösteriyor.
İran, bu suikasta yanıt olarak İsrail'e doğrudan askeri saldırılar düzenlemeyi tercih edebilir. Bu saldırılar, Hizbullah başta olmak üzere İran'a bağlı bölgedeki grupların eş zamanlı hareket etmesiyle gerçekleşebilir. İsrail'deki hedefler vurulabilir ve bunun sonucunda bölgede büyük bir çatışma tetiklenebilir.
ABD'nin İran'ın vereceği yanıta karşı tutumu çatışmanın sınırını belirleyebilir
İran'ın balistik füze kapasitesi, İsrail'in stratejik noktalarını vurabilecek potansiyeli elinde bulundursa da ABD'nin bölgedeki güçlerinin bu füzelerin en azından bir kısmını savunma sistemleriyle önleyecek kapasitesi mevcut.
ABD, İsrail'e yönelik bir saldırıya karşı Tahran'a doğrudan askeri bir yanıt verebilir ancak ABD'nin Irak, Bahreyn, Katar ve Suudi Arabistan'daki üsleri ve askeri varlığı ile bunların İran füzelerinin menzilinde olduğu göz önüne alındığında, böyle bir saldırının büyük bir bölgesel savaşa yol açabileceği de ortada.
O yüzden İsrail'in en büyük müttefiki ve kayıtsız şartsız destekçisi olarak görülen ABD'nin, bu durumda İran'a karşı saldırıya geçip geçmeyeceği veya yalnızca savunmada kalıp İsrail'e saldırıları savuşturmaya mı çalışacağına dair tutumu çatışmanın sınırını belirleyebilir.
İran nükleer stratejisini değiştirebilir
İran, uzun vadeli stratejik bir yanıt olarak nükleer programını hızlandırabilir ve nükleer silahlara sahip İsrail'e karşı caydırıcılık için kendisi de nükleer silah üretimine yönelebilir. Bu, bölgesel dengeleri yeniden şekillendirebilir, bölgede nükleer silahlanma yarışını tetikleyebilir. Bu durum şüphesiz bölgede tek nükleer silah sahibi olan İsrail'in bu imtiyazını kaybetmesine neden olur.
Bunu yakın zamanda İran lideri Hamaney'e bağlı Dış İlişkiler Stratejik Konseyi Başkanı Kemal Harrazi, İran'ın Şam'daki konsolosluğuna İsrail tarafından düzenlenen saldırı sonrasında dile getirdi. Hamaney'in kitle imha silahlarının üretilmesini ve kullanılmasını yasaklayan fetvasının değişebileceğine işaret eden Harrazi, ülkesinin nükleer silah sahibi İsrail tarafından tehdit edilmesi halinde Tahran'ın nükleer silah üretimiyle ilgili stratejisini değiştirmek zorunda kalacağını söyledi.
Sonuç olarak İran'da şu anda caydırıcılığın korunması için İsrail'e gecikmeden güçlü tepki verilmesi isteği hakim görünüyor ancak İran'ın İsrail'e yanıt stratejisi, bölgedeki güç dengelerine, ABD başta olmak üzere uluslararası baskılara ve ülke içindeki siyasi duruma göre şekillenecektir.