7 Ekim 2023’ten itibaren İsrail’in Gazze'de soykırıma denk gelen askeri müdahalesi ve yaşanan insanlık dramı sonrasında Avrupa ülkelerinden bazıları küresel vicdanın sesi olarak Filistin devletini tanıdı. Özellikle İspanya bu sürece öncülük ederken İrlanda ve Norveç, İspanya’yı yalnız bırakmadı. Peki İspanya’yı bu konuda öncü kılan nedir? Başka bir ifadeyle İspanya neden bu konuda diğer Avrupa ülkelerinden farklı bir pozisyon alıyor?

Alman halkı ülkesinin aşırı İsrail yanlısı politikasına karşı Alman halkı ülkesinin aşırı İsrail yanlısı politikasına karşı

İspanya’yı Filistin konusunda öncü kılan nedir?

Öncelikle 2 hususu net olarak ortaya koymak gerekir. Birincisi, İspanya’da 1975 yılında General Francisco Franco'nun ölümü ve demokrasiye geçiş sonrasında ortaya çıkan sağ veya sol bütün siyasal partiler Filistin konusunda aynı derecede olmasa bile önemli bir hassasiyet gösterdi. Bu ilgi sol eğilimli siyasal partilerde net bir şekilde Filistinlilerin haklarının korunması ve yaşadıkları hukuksuzluğa adil bir çözüm bulunması üzerine yoğunlaştı. Sağ siyasal partiler ise İsrail’in yaptığı her uygulamaya diğer Batı ülkelerindeki siyasal partiler kadar destek vermedi. Batı Şeria’daki yerleşimcilerin artmasından Filistinlilerin günlük yaşamının her anlamda zorlaştırılmasına kadar birçok konuda İspanya’daki siyasal partiler farklı seviyelerde de olsa Filistin’e daha “normal” yaklaştılar. İkincisi, yine aynı şekilde İspanya’da genel halk kitleleri Filistin konusuna son derece duyarlı olduklarından bu durum siyasal iktidarların Filistin konusuna pozitif yaklaşımı konusunda baskı oluşturdu. Bu kitlesel destek de genel anlamda siyasal partilerin yaklaşımlarıyla da benzerlik gösterdi.

İşte bu yüzden Filistin konusu her zaman İspanya’nın gündeminde oldu. 1991 Madrid Barış Konferansı, 1995 Barcelona süreci, 2002 yılında Filistin için kurulan dörtlünün (quartet) ilk toplantısını Madrid’de yapması en temelde İspanya’nın Filistin konusuna ilgisinin ve çözüm bulma iradesinin göstergeleri olarak okunabilir. Tüm bu süreçlerde İspanya kendi gücünün ötesinde bir şey yapmak istedi fakat başarılı olamadı. Bugün için de İspanya’nın yine hem devlet olarak hem de toplum olarak kendi gücünün ötesinde bir sürece öncülük ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Mevcut hükümet Filistin hususunda en net duruş sergileyen İspanya hükümeti

İspanya’daki bu genel yaklaşıma rağmen hiçbir İspanya hükümeti Filistin'e destek hususunda bugünkü iktidar kadar ileri gitmedi. İspanya bu adımıyla, Avrupa'da Filistin devletini tanıyan ilk devletlerden biri oldu. Hatta 2014 yılında İspanya Parlamentosuna Filistin devletinin tanınmasına yönelik olarak bir öneri geldi fakat o dönem mecliste kabul görmeyerek reddedildi. Bu tarihsel duruma rağmen bugünkü İspanya hükümetinin pozisyon değiştirmesini sağlayan temel etken 7 Ekim sonrasında Gazze’de yaşanan soykırımın artık savunulamaz hale gelmesidir. Bu durum bütün dünyada, bugüne kadar süregelen ve çeşitli devletler tarafından da özellikle desteklenen “İsrail eleştirilemez” algısını yıkmakla kalmadı, aksine onun artık cezalandırılması ve durdurulması gerektiğiyle alakalı genel kanaati de pekiştirdi.

İspanya'nın özellikle Yahudilerle karmaşık bir ilişkisi bulunuyor. 1492 yılında Elhamra Fermanı ile Yahudilerin ülkeden “gitmesi ve bir daha asla geri dönmemesi” istenmişti. Bu durum Yahudilerin tarihindeki en kritik anlardan, dönüm noktalarından birisi oldu. Daha sonra özellikle Franco'nun ölümü sonrası İsrail-İspanya ilişkileri giderek normalleşmeye başladı ve hatta 15. yüzyılda ülkeden çıkarılan Yahudilerin ailelerine İspanyol vatandaşlığını veren siyasal ve toplumsal düzenlemeler yapıldı. Bu yaklaşım bir nevi geçmişte yapılan tarihsel yanlışın düzeltilmesi ve yaşananlardan dolayı resmi düzeyde bunun kabul edilip bir tür siyasi jest yapılması olarak okunabilir.

İspanya’nın İsrail-Filistin meselesine bakışını etkileyen bir diğer faktör Mağrib bölgesine yakınlığı ve tarihsel olarak Araplarla kurduğu ilişkidir. Bu ilişki ve etkileşim sonucunda İspanyollar, Araplara ve genel olarak Müslümanlara diğer Avrupa ülkelerinde olduğu kadar “negatif” ve “şüpheci” bir yaklaşımla bakmıyor, aksine Arap dünyası ile kurduğu ilişkileri göçmen meselesinden güvenliğe kadar çeşitli ve karmaşık konulara rağmen kaçınılmaz bir gerçeklik olarak görüyor.

İspanya’nın Filistin yaklaşımını belirleyen ana etkenler arasında tarihi tecrübe, sol siyaset, kültürel etkileşim ve birikim, Franco döneminden gelen şiddet ve gaddarlığa yönelik hassasiyet gibi konular öne çıkıyor. Bunlarla beraber, İsrail'e yönelik yer yer sert ve eleştirel söylemin hakim olmasının en temel sebebi ise Yahudilerle yaşadıkları tarihsel geçmişin etkisinden kendilerini çıkarabilmeleridir. Bu açıdan İspanya 1492'de yaşananlar için bir suçluluk psikolojisiyle günümüze bakmadan güncel siyaset okumalarını kimi ülkeler gibi tarihsel suçluluk refleksiyle yapmıyor. İşte bugünkü İspanya’nın Filistin konusundaki hem öncü hem de kendi gücünün ötesindeki rolünü ancak bu şekilde anlamlandırabiliriz.

[Prof. Dr. Mehmet Özkan, Milli Savunma Üniversitesi Müşterek Harp Enstitüsü Öğretim Üyesidir.]

*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Orta Doğu Haber'in editöryal politikasını yansıtmayabilir.