Uluslararası Adalet Divanı (UAD) 26 Ocak 2024 tarihli Güney Afrika ve İsrail davasına ilişkin ön kararında, işgal edilen Filistin topraklarında "telafisi mümkün olmayan gerçek ve yakın bir zarar riski" bulunduğunu ortaya koydu. İsrail'in UAD kararına uyup uymayacağı önemli bir soru, zira İsrail hükümetinin 30 gün içinde ön tedbirleri uygulamak için attığı adımlar hakkında mahkemeye rapor vermesi gerekiyor. Gazze'deki mevcut durum değerlendirildiğinde, İsrail'in kararı uygulamak için adımlar attığını gösteren bir raporu mahkemeye nasıl sunacağı merak konusu. İsrail'in mahkemeye ve hukukun üstünlüğüne karşı yaptığı saygısızlık utanç vericidir.
İsrail UAD'nin kararlarını yok sayıyor
UAD'nin aldığı karar, İsrail'in soykırıma varan şiddetini önlemeye, cezalandırmaya ve Gazze'ye insani yardımın artırılmasını sağlamaya yöneliktir. Davaya ilişkin ön kararın alındığı tarihten bu yana İsrail'in saldırılarını yoğunlaştırdığı inkar edilemez. İsrail ayrıca Nasır Hastanesi de dahil olmak üzere Gazze'deki birçok tıbbi tesisi hedef aldı. İsrail'in askeri operasyonları, Soykırım Sözleşmesi kapsamında soykırım teşkil edebilecek eylemleri durdurmak yerine, siviller için güvenli bölge olarak tanımlanan Refah'a doğru genişledi.
Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA), insani yardıma giden gıda konvoylarına İsrail güçleri tarafından ateş açıldığını bildirdi. İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze'ye yönelik saldırılarında en az 27 bin kişi öldü, 66 binden fazla kişi yaralandı. Üst düzey hükümet yetkilileri, Filistinlilerin Gazze'den çıkarılması için kamuoyu önünde çağrıda bulundu.
İsrail'in Gazze'deki kümülatif eylemleri, mahkemenin sivillere insani yardımın ulaşmasına yönelik açık emrine doğrudan aykırıdır. UAD bir ateşkes emri vermemiş olsa da saldırıların sonlandırılması ve Gazze'ye insani yardım erişiminin açılması yönünde bir beklenti bulunuyor. Ancak bunun tam tersi bir durum söz konusu. İsrail, verilen karar doğrultusunda mahkemeye rapor verdiğinde bu durum çok ciddi bir sorun teşkil edecektir.
Üçüncü devletlerin etkisi
UAD'nin kararının etkisi İsrail'in yanı sıra üçüncü devletler tarafından da hissediliyor. Devletler, İsrail'e her türlü yardımı sağlamaya devam edip edemeyeceklerini düşünmek zorunda kaldılar. Yapılacak herhangi bir yardım, Soykırım Sözleşmesi'ni ihlal ettikleri anlamına gelebileceği için "suç ortaklığı" olarak görülebilir. Sözleşme açısından, sözleşmeye taraf olan devletlerin soykırım ihlallerine yardım etmeme ve destek olmama yükümlülükleri vardır. Sözleşmeye taraf devletlerin diğer taraflara yardım ve yataklık etmeme yükümlülüğünün yanı sıra soykırım suçunun işlenmesini aktif bir şekilde önleme yükümlülüğünün de bulunduğunu belirtmek önemlidir. Bu ciddi ve ağır bir yükümlülüktür ve bu yükümlülükleri yerine getirmeyen devletler de UAD önüne çıkarılabilir ve bir dizi yaptırımla karşı karşıya kalabilirler.
Aralarında Türkiye, Bahreyn ve Ürdün'ün de bulunduğu en az 10 ülke İsrail'le diplomatik ilişkilerini askıya aldı. İspanya halihazırda İsrail'e tüm silah satış ve ihracatını durdurdu. İsrail bu eylemleriyle küresel toplumda kendisini yalnızlaştırdı. Onu desteklemeye devam eden üçüncü devletler de benzer eylemlerle karşı karşıya kalabilir.