İsrail’in Refah Sınır Kapısı’na doğru yoğunlaşan saldırıları, Mısır için ciddi bir çıkmaza dönüştü. Bu saldırılar, bir yandan İsrail’in askeri operasyonları ile itilen Filistinliler diğer yandan Sina’da artması muhtemel güvenlik riskleriyle birlikte derinleşen ekonomik sorunları da beraberinde getirdi. Savaştan önce yaklaşık 300 bin kişinin yaşadığı Refah kentinin nüfusu 4 katından fazla artarak 1,4 milyona ulaştı. İsrail güçleri, Refah kentini sık sık hava saldırılarıyla hedef alıyor ancak Mısır’ı son günlerde asıl endişelendiren şey, İsrail'in Refah'a kara saldırısı başlatması ve sivillerin Gazze Şeridi'nden Sina içlerine doğru zorla itilmesidir. Bu nedenle Mısır, Gazze sınırında güvenliği [1] önemli ölçüde artırdı. Mısır’ın bu ek önlemleri arasında, kuzeydoğu Sina'ya yaklaşık 40 tank ve zırhlı personel taşıyıcının konuşlandırılması ve yerden 6 metre derinliğe kadar inen dikenli tellerle kaplı beton bir sınır duvarı inşası da yer alıyor.
Riskli senaryolar
Mısır'ın asıl kaygısı, Filistinlilerin Gazze Şeridi’nden sürülerek kalıcı olarak Sina’ya yerleşmeye zorlanmalarıdır. Bu hiç de uzak bir ihtimal değil. Zira 1948 Arap-İsrail savaşı sürecinde çok sayıda Filistinli ülkelerini terk etmeye zorlandı ve geri dönmelerine izin verilmedi. İsrail'in Refah kentine kara saldırısı başlatması olasılığı da çok uzak bir ihtimal gibi görünmüyor. Ekim 2023’te eski savunma ve güvenlik görevlileri tarafından kurulan ve yönetilen İsrailli düşünce kuruluşu Misgav Ulusal Güvenlik ve Siyonist Strateji Enstitüsü, mevcut çatışmalara dair bir çalışma yayınladı. [2] Yayınlanan bu çalışmada, çatışmanın "Gazze Şeridi'nin tamamını boşaltmak için eşsiz ve nadir bir fırsat" olduğu ve Gazze Şeridi’nin İsrail'e ilhak edilip yeniden inşa edilmesi gerektiği ifadeleri yer aldı. Hemen hemen aynı dönemde sızdırılan bir belgeye göre, [3] İsrail İstihbarat Bakanlığı, Gazze'deki 2,2 milyon Filistinlinin Kuzey Sina'ya zorla yerleştirilmesini ve geri dönüşlerini önlemek için İsrail sınırı boyunca bir tampon bölge inşa edilmesini tavsiye etti. İngiliz Financial Times gazetesinde yayınlanan bir haberde de [4] İsrailli siyasetçilerin Avrupalı mevkidaşlarından sınırları açması için Mısır'a baskı yapmalarını talep ettiği belirtiliyor.
Mısır'ın kırmızı çizgisi
Kahire’nin gündemini meşgul eden bir diğer mesele ise İsrail’in Philadelphia Koridoru'nun (Selahaddin Koridoru) kontrolünü ele geçirme ihtimalidir. Gazze-Mısır sınırı boyunca, Akdeniz'den başlayıp Kerem Ebu Salim Sınır Kapısı'na kadar uzan 14 kilometrelik bir şerit olan Philadelphia Koridoru, stratejik ve jeopolitik kaygıların merkezinde yer alıyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu pek çok kez koridorun tamamen İsrail’in kontrolüne geçmesinin İsrail'in güvenliği için gerekli olduğunu belirten açıklamalarda bulundu. İsrail, Gazze'nin güney sınırının kontrolünü kısa vadede Gazze kuşatmasını tamamlama, uzun ve orta vadede ise bölgeyi askersizleştirme hamlesi olarak görüyor. [5] İsrail Gazze'deki askeri operasyonunun yeni aşamasını, Filistin topraklarının Mısır'la olan güney sınırını kontrol etmek olarak belirlemiş görünüyor. İsrail’in Refah'a girmesi halinde Mısır, Philadelphia Koridoru üzerindeki etkisini ve dahası Gazze'yle olan bağlantısının bölgesel ve küresel rolünü yitirmiş olacak. Bu ihtimal ise Kahire açısından istenmeyen bir sonuçtur. Mısır, bu koridor üzerinden Filistin topraklarının dış dünyaya çıkış noktasını kontrol etme imkanına sahip. Gazze ile bağlantısı Mısır'a hem İsrail ile ilişkilerinde, hem bölgede, hem de küresel ölçekte siyasi ve stratejik ağırlık ve konum sağladı. Bu nedenle Mısır, koridorun statüsünde herhangi bir değişikliği reddettiğini ve Filistinlileri zorla yerinden etme politikasının Mısır için müzakere edilemez bir kırmızı çizgi [6] olduğunu vurguluyor.
Ekonomide çoklu krizler
Kahire’yi kaygılandıran bir diğer husus ise Filistinli göçünün halihazırda bir dizi sorunla karşı karşıya olan Mısır ekonomisini daha da zorlama ihtimalidir. Gazze’de savaş başlamadan önce, Mısır’ın en büyük önceliği ekonomisindeki çoklu krizleri aşabilmekti. Mısır, içinde bulunduğu ekonomik krizi hem Uluslararası Para Fonu (IMF) hem de Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez’deki müttefiklerinden gelen yapısal reform taleplerine karşılık vererek aşmayı planlıyordu. Bu yapısal reform baskılarına, içerde yüksek enflasyon, aşırı dış borç ve düşük istihdam sorunları da eşlik etti. Gazze’deki savaş ile birlikte, Kızıldeniz’deki güvensizliğin artmasıyla ticaret gelirleri ve bölgedeki turizm de büyük bir darbe aldı. Şubat başında yayınlanan bir habere göre [7] Mısır IMF ile 12 milyar dolarlık bir finansman anlaşması imzalamanın eşiğinde. Fakat bu, Mısır için ancak geçici bir rahatlama sağlayabilir. IMF finansmanına ek gelebilecek Batı finans yardımları ise ne Mısır’ın bu konudaki yaklaşımını değiştirmesini ne de mevcut kaygılarını bertaraf etmesini sağlayabilir.
Mısır için büyük çıkmaz
Her şeyden önce, Mısır’ın Filistinlilerin zorla göç ettirilmesinden kaynaklanabilecek siyasi ve güvenliğe dair riskleri dengeleme konusunda zorlamalarla karşılaşması kaçınılmazdır. Ayrıca Mısır için bu zorlamalar karşısında olası başarısızlıkların maliyeti de çok yüksektir. Mısır ne Filistinlilerin Gazze’deki askeri operasyonlarda sıkışmışlığına ve giderek ağırlaşan insani dramlarına gözünü kapayabilir ne de İsrail ile anlaşarak Gazze’de yaşayan Filistinlilerin Sina’ya sürülmesine müsaade edebilir. Her ikisinde de içerdeki toplumsal öfkeyi kontrol edebilmesi zor görünüyor. Mısır’ın İsrail'in Gazze sakinlerini kalıcı olarak yerinden etmesi konusunda yardım ettiği yönündeki bir algı hem Filistinlilerin hem de Mısırlıların tepkisini çekecektir. Aynı zamanda Filistinliler arasındaki öfkenin Mısır yönetimine yönelmesi ihtimali potansiyel güvenlik risklerini beraberinde getirebilir. Ayrıca Sina'nın güvenlik sorunlarının yeniden patlak vermesi ve bölgede bir kez daha radikalizmin alevlenmesi ihtimali söz konusudur. Son yıllarda Mısır, İslam emirliği kurmaya çalışan DEAŞ'ın Sina kolu [8] sebebiyle, bölgede ciddi güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya kaldı. Riskler sadece içerisi ile sınırlı değil. Her halükarda Filistinlilerin Mısır’a itilmesi, İsrail’in askeri operasyonlarını Sina’ya taşıması riskini de artıracaktır. Önceki yıllarda İsrail, Mısır’a Gazze ile sınırın daha etkili kontrolü için ortak devriye önerisinde bulunsa da bu öneri Mısır tarafından reddedildi.
Tüm bu riskler ve olasılıklar Mısır açısından büyük bir çıkmaz, çünkü siyasi müzakerenin olmadığı ve Kahire’nin ancak gelişmeler karşısında reaktif bir politika izleyebildiği bir bağlam mevcut. Dahası, Mısır için reaktif politikalar, bir dizi opsiyonla sınırlanmış durumda. Mısır’ın İsrail’le olan ilişkisini, güvenlikle sınırlı kalacak şekilde kısıtladığı basına yansıdı. Bunun devamında Mısır, saldırıya devam etmenin Mısır ile İsrail arasındaki diplomatik ilişkilerin gözden geçirilmesine ve gerilemesine yol açabileceğini belirten açıklamalarda bulundu. Bu baskı devam ederse, Mısır Camp David Barış Anlaşmasını askıya alabilir ama bu ihtimal bile, askeri yardımlar başta olmak üzere Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) desteğini riske atacak bir adım olacağı için Kahire’yi zorlayacaktır. Mısır şu an için, kara operasyonunu durdurması ve çatışmaya barışçıl bir çözüm bulması için İsrail'e diplomatik baskı uygulamak üzere ABD, Avrupa Birliği (AB) ve Arap Birliği ülkelerini ikna etmeye öncelik veriyor. Mısır’ın manevra alanının genişlemesi ise büyük oranda bölgesel ve küresel yaklaşımın değişimine bağlıdır.