"Ölüyoruz. Suyumuz yok ve telefonlarımızın şarjı yakında bitecek. Lütfen bize yardım edin." Bu sözler yetkililerin; Tunus, Libya ve Cezayir arasındaki askeri tampon bölgelerinde mahsur kalan yüzlerce göçmenle iletişimini kesmeden önce aldığı son mesajlardan sadece biriydi.
GÖÇMENLERİN SINIR DIŞI EDİLMESİ
3 Temmuz'dan bu yana, Tunuslu güçlerin 800'ü aşkın göçmeni ve sığınmacıyı, çocukları ve hamile kadınları Tunus-Libya askeri bölgesi Ben Guerdane'ye sınır dışı ettikleri bildirildi. Diğer otobüslerin Cezayir-Tunus sınırına doğru hareket ettiği ve çöl alanına diğer göçmenleri bıraktığı belirtildi.
CİNSEL SALDIRI VE ÖLÜM VAKALARI
Human Rights Watch (HRW), keyfi sınır dışı etme sürecinde cinsel saldırı ve ölüm vakalarının kaydedildiğini söyledi. En az iki göçmenin cesedi, Tunus ve Cezayir arasındaki sınırda bulundu.
YARDIM ÇAĞRISINA YANITSIZLIK
Alarm Phone isimli sivil toplum örgütü, durumu Tunus makamlarına ve BM'nin mülteciler ve göçmenlerle ilgili kuruluşlarına bildirdi. Ancak, bir yanıt alamadılar.
İNSAN HAKLARI İHLALLERİ İDDİALARINA RED
Tunuslu yetkililer, çölde mahsur kalanlara insani yardımın ulaştırılabilmesi için göçmen ve sığınmacıların toplu sınır dışı edilmesini durdurma çağrısında bulunan HRW'a kulak vermedi.
Tunus Cumhurbaşkanı, ülkesinin sınır dışı politikası yoluyla göçmenlerin insan haklarını ihlal ettiği iddialarını reddetti ve "Tunus, insana dair ders verme konusunda yabancılara örnek olabilir" dedi.
GERİYE DÖNÜŞ VE KAMPLAR
Eleştirilere maruz kalan Tunuslu yetkililer, Salı günü göçmenleri çölden Ben Guardan ve Tetaouine'deki kamplara geri göndermeye başladı.
100'ü aşkın göçmen, geçici olarak barınacakları bir eğitim kurumu olan Ben Guardan enstitüsüne nakledildi.
Ancak, Çarşamba günü Tunuslu Eğitim Birliği, Sahra altı Afrikalıların konaklamasını protesto ederek enstitüden hemen sınır dışı edilmelerini talep etti.
SİYAH GÖÇMENLERİN TUNUS'TAN ÇIKIŞ İSTEĞİ
3 Temmuz'da, Tunuslu bir adamın, güneydeki Sfax şehrinde Sahra altı göçmenlerle yaşanan ırkçı çatışmalar sırasında bıçaklanarak ölmesinin ardından göçmenlerin krizi patlak verdi.
Tunuslu adamın ölümü, silahlı yerel halkın sokaklara dökülerek göçmenlerin sınır dışı edilmesini talep etmesinin ardından, Sahra altı göçmenlere karşı büyük bir tutuklama ve sınır dışı etme kampanyasına yol açtı.
GERİ GÖNDERİLMEK DAHA İYİ
"Evimize geri gönderilmek, şu anda yaşadığımız koşullardan daha iyi." diye anlattı Kylian, Fildişi Sahilli bir göçmen.
Kylian, 23 yaşında, geçen yıl Avrupa'ya gitmek üzere bir göçmen teknesinde yer bulma umuduyla Tunus'a geldi. Ancak, şimdiye kadar bu girişimleri başarısız oldu.
Bugün, Kylian, diğer göçmenlerle birlikte, çocuklar, kadınlar ve yaralılarla birlikte, Sfax'taki bir parkta yaşıyor. Evlerinden zorla çıkarıldılar ya da yerel halkla çatışma korkusuyla kaçtılar.
GÜVENLİ BİR KAÇIŞ İSTİYORUZ
"Yalnızca güvenli bir kaçış istiyoruz." diye ekledi Kylian. Ancak, hayatta kalma konusunda çok az umudu olduğunu söylüyor. "Avrupa'dan her istediklerini yapma onayları var. Kimse onları durduramaz." dedi.
Birçok göçmen ve aktivist, AB'nin Tunus'taki göçmen krizine ilişkin sessizliğini, Saied'in göçmen karşıtı politikasına devam etmesi için bir "serbest kart" olarak yorumluyor.
Avrupa liderlerinden son dönemde peş peşe ziyaretlerin ardından, Tunus, sınır kontrol önlemlerini artırması ve yüzlerce teknenin Avrupa'ya geçmeye çalışmasını engellemesi için AB'den artan baskı görüyor.
KUZEY AFRİKA DEVLETİ VE AB
Kuzey Afrika devleti, yaklaşan günlerde göçle ilgili daha fazla terim içeren bir başka anlaşmayı AB ile imzalaması bekleniyor. Bu durum, Tunus'un kendi topraklarındaki göçmen kriziyle birlikte artan dış baskıları dengede tutmak zorunda kalacağı anlamına geliyor.
SIĞINMACILARIN ZORLU YOLCULUĞU
Bu arada, göçmenlerin zorlu yolculukları ve hayatta kalma mücadeleleri devam ediyor. İşin içinde insan hakları ihlalleri, ırkçılık, zorlu çöl koşulları ve varoluşsal korkular var. Kısacası, bu, tüm dünyanın dikkatini çekmeyi hak eden acı verici bir durum.