Baas Partisi'nin genel başkanı ve bir önceki başkan Hafız Esed'in oğlu olan Beşşar Esed, 11 Eylül 1965 tarihinde dünyaya gözlerini açtı.
Şam Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden 1988 yılında mezun olduktan sonra, bir süre Suriye ordusunda göz doktoru olarak çalıştıktan sonra, göz hastalıkları alanında eğitimini ilerletmek için 1992 yılında İngiltere'ye gitti.
Esed ailesi, Suriye toplumunun tahminen %12'lik bir kısmını oluşturan Nusayri azınlığa mensuptur. Abisinin 1994'te yaşamını yitirmesinin sonrasında Esed ailesinin en büyük oğlu olarak Suriye'ye döndü. 2000 yılında üst düzey bankacı Esma Ekras'la evlendi. Aynı yıl babasının ölümüyle boşalan cumhurbaşkanlığı makamına seçildi.
Aslında Hafız Esed başkanlık için dört oğlunun arasında en uygun adayı büyük oğlu Basil olarak görüyordu ve Basil’i ona göre yetiştiriyordu. Ancak, 1994 yılında 33 yaşındaki Basil’in Şam’da geçirdiği trafik kazası sonucu ölmesi iktidara kimin getirileceği denklemini temelden değiştirdi.
Hafız Esed'in ikinci oğlu Beşşar, ülkeyi yönetmektense “göz hastalıkları” alanında uzmanlaşmayı tercih etmişti. En küçük kardeş Mecid ise başkanlık için uygun bir aday olarak görülmüyordu. Zira depresyonda ve madde bağımlısı olduğuna ilişkin söylentiler vardı. Ancak Mahir’in değişken ruh haline bir de gençliği eklenince, siyasi alanda Beşşar’ın karşısında aday olması söz konusu değildi. (2009 yılında 43 yaşındaki Mecid nedeni açıklanamayan “kronik bir hastalık” sonucu yaşamını yitirdi.)
Diğer bir aday ise orduda görev yapan Mahir idi ve söylenenlere göre hırslı bir kişiliğe sahipti.
“Suriye’nin Varisi Olmak – Beşşar’ın Zorlu Sınavı” adlı kitabında Flynt Leverett’in yazdığı üzere bu durum “pek çok sıradan Suriyelinin Beşar’ın doğru kişi olduğuna inanmasına olanak sağladı”.
Hariri suikastı
Esed’in başkanlığının ilk yılları, Suriye’nin uluslararası sistem tarafından zorlandığı bir dönemdi. ABD, 2003'teki işgalinden sonra Amerikan güçleriyle savaşmak üzere Irak'a giden El Kaide üyelerine Şam'ın destek verdiğini öne sürüyordu.
Arkasından 2005’te, dönemin Lübnan Başbakanı Refik Hariri öldürüldü. Gerek Lübnan'da gerekse de dünyada infial yaratan suikasttan Suriye rejimi sorumlu tutuldu. Şam yönetimi, uluslararası toplumun önemli bir kesiminin baskısına maruz kaldı.
Hariri suikastını incelemekle görevlendirilen Birleşmiş Milletler Araştırma Komisyonu, açıkça Suriye rejimini suçladı.
Acemi yöneticilikten diktatörlüğe
Beşşar Esed’in en başarılı biyografilerinden olan Şam'ın Yeni Aslanı (The New Lion of Damascus, 2005) kitabını yazan Amerikalı akademisyen David Lesch, Esed'in iktidarda geçirdiği dönüşümü dramatik şeklide özetler:
İktidarının ilk yıllarında reform arayışlarına girmekle birlikte; karar almakta zorlanan, etrafındaki herkesi dinleyen ve kendisini ailesine ispat etmeye çalışan biriydi. Ancak bilhassa 2007’de yapılan referandumda halkın yüzde 97’sinin onayını aldıktan sonra, tam anlamıyla diktatörleşti.
Arap dünyasını sarsan halk ayaklanmaları 2010 sonunda başladığında Esed, bu isyanların ülkesine uğramayacağından emindi. 31 Ocak 2011’de Amerikan Wall Street Journal gazetesine verdiği demeçte; Mısır ve Tunus’taki yönetimlerin halklarındaki reform taleplerini görmezden geldiğini ve onlardan kopuk yaşadıklarını, reform yapmak için geç kaldıklarını söyleyip ekliyordu: “Suriye’de istikrar var. Neden? Çünkü halkın inanışlarına gönülden bağlı olmalısınız. İşin aslı budur. Bu bağ yoksa, kargaşa ortaya çıkar.”
İç savaşa dönüşen ayaklanma
Bu demeçten kısa bir süre sonra Suriye’de ayaklanma çıktı. İsyana katılanlar başlangıçta Esed’den reform talep ediyorlarsa da onun şahsını kitleler halinde hedef almıyorlardı. Göstericilere şiddetle yanıt verilmesi, bu durumu kısa sürede değiştirdi. Suriye’deki ayaklanma iç savaşa dönüştü.
Muhalefete karşı tutumu: ‘’Armut dibine düşer’’
Hafız Esed iktidarının sona ermesi, ülkede demokratik reformlar için umut doğurdu ve yoğun sosyal ve politik tartışmaların yaşandığı "Şam Baharı" adıyla anılan bir süreci ortaya çıkardı.
Temmuz 2000 tarihinde başlayan Şam Baharı, pek çok politik forum ve salonun ortaya çıkması ile ülkenin geleceğinin özgürce tartışıldığı bir ortam doğurdu. Fakat bu siyasi hürriyet ortamı, özgür ve adil seçimler ile politik özgürlük talep eden pek çok aktivistin tutuklanması üzerine Ağustos 2001 tarihinde sona erdi.
Esed ailesinin 2011 yılının Mart ayında başlayan ve aylardır devam eden protestolara verdiği bu cevap, uluslararası eleştirilerin hedefi oldu.
10. yıldönümüne yaklaşan Suriye iç savaşında yaşanılan onlarca vahşet ve yıkıma bakınca Beşşar Esed’in ayaklanmalarla başa çıkma tarzı, 1980’lerde Müslüman Kardeşler ile mücadele eden Hafız ve Rıfat kardeşler ile benzerlik göstermesinin de ötesinde adeta ülkeyi yok olma tehlikesinin kıyısına getirdiği söylenebilir.
Fiilen parçalanmış bir ülke
Suriye'deki iç savaşla birlikte 6 milyondan fazla kişi ülke içinde yerini değiştirdi. En az 8 milyon Suriyeli ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Suriyeli göçmenlerin yaklaşık 4 milyonu Türkiye'de yaşıyor. 1 milyon kişi ise Lübnan'da. Ürdün, Mısır, Irak, Sudan ve Almanya ise 250 binden fazla göçmene ev sahipliği yapıyor. Bunun dışında yüz binlerce Suriyeli de dünyanın değişik yerlerine dağıldı.
Beşşar Esed, Arap Baharı'nın Mart 2011’de ülkeye sıçramasıyla başlayan gösteriler ve demokratik talepleri, babası Hafız Esed gibi kanla bastırdı. O tarihten sonra da ülkede kan gövdeyi götürdü. Yurtlarından edilip Türkiye ve çevre ülkelere sığınan milyonlarca Suriyeli, Avrupa’ya mülteci olarak ulaşma umuduyla yollara döküldü. Bunun sonucu olarak Akdeniz adeta mülteciler mezarlığına dönüştü.
Yaşanan yıkımın, iç savaşın, ekonomik krizin ve istikrarsızlığın adeta değişmez bir kadere dönüştüğü Suriye şu anda fiilen bölünmüş durumda:
- Rusya ve İran'ın desteğiyle ülkenin büyük kentlerinde kontrolü ele geçiren rejimin bulunduğu bölge.
- ABD'nin desteğiyle PKK'nın Suriye kolu YPG'nin yönetimi altındaki Kuzey ve Doğu Suriye.
- Ülkenin kuzeydoğusundaki muhalefetin elinde kalan en büyük kara parçası olarak İdlib.
Türkiye ise operasyonlarıyla kendi güneyindeki terör tehdidini azaltmış durumda.
Yokolmuş bir ülke
Ülkede artık can kayıpları sayılamaz durumda. Suriyeli insan hakları kuruluşlarına göre, 500 binden fazla kişi hayatını kaybetti. Ölenlerin 100 binden fazlası ise sivil. On binlerce masum çocuk da Suriye iç savaşında can verdi. Aslında Suriye'de yaşanan vahşette hiçbir rakam net değil. Ülkedeki dramı net şekilde ortaya koyan da bu… ‘’Hiçbir şeyin net olmaması’’. Bundan sonraki süreçte de bir diplomatın söylediği gibi, "Esed rejimi savaşı kazanmış görünüyor ama barışı kazandı mı?"
Son dönemde dünya, Suriye rejiminin eski bir askeri polisi olan Sezar kod adlı kişinin deşifre ettiği on binlerce fotoğraf sayesinde Beşşar’ın da tıpkı babası Hafız Esed gibi muhaliflerine yönelik tutuklama ve sistematik işkence uyguladığına şahit oldu.
Suriye rejiminde 2,5 yıl adli fotoğrafçı olarak görev yaptığını ve Esed rejiminin uyguladığı insanlık dışı işkence ve uygulamalara yakından şahitlik ettiğini vurgulayan askeri polis, rejim hapishanelerinde hala 250 bin küsur Suriyelinin tutuklu bulunduğunu belirtti. Bu tutuklulardan birçoğunun gördüğü işkenceler ve açlık sebebiyle ölümle burun buruna olduğunu belirten Sezar, başta ABD olmak üzere uluslararası kurumlardan acilen müdahalede bulunmasını istedi.
Beşşar Esed iç savaş sırasında, muhalif kesimi bastırmak için Rusya’dan aldığı muazzam askeri ve teknolojik destekle ilk başlarda kendi aleyhine seyreden savaşın seyrini –kimyasal silah kullanmak pahasına- kendi lehine değiştirmeyi başarmış olmasına rağmen defaatle uluslararası toplumun gündemine insanlık suçu işlediği suçlamasıyla gelmiştir.
Esed’in geleceği
17 Temmuz'da iktidarda 20. yılını doldurdan Esed hakkında son dönemde, bilhassa Rusya merkezli düşünce kuruluşlarında iktidarı bırakması gerektiğine dair çok sayıda analiz yayınlanması dikkat çekti. Kremlin'e yakınlığı ile bilinen Rusya'nın en etkili düşünce kuruluşlarından Rusya Dış İlişkiler Konseyi ise, mayıs ayında yayınladığı bir analizde Esed'in gitmesi ve geçiş hükümeti kurulması için Moskova, Ankara ve Tahran'ın anlaşabileceğini öne sürmüştü. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed, 2021 yılında ülkesinde seçim olacağını ve isteyen herkesin aday olabileceğini söyledi.
Esed, 2014 yılında Suriye'deki seçimlerde iki rakibe karşı yarışmış ve seçimleri uzak ara (yüzde 88 oyla) önde tamamlamıştı.
Rusya basınına konuşan Esed, "Daha önce 2014'teki seçimde üç aday seçime girdik. Şimdi isteyen herkes aday olabilir. Gelecek seçimlerde birçok aday olacak" diye konuştu.
Bütün bu söylentilerin ötesinde Esed, görünen o ki 2021 yılında yapılacak olan seçimlerde de aday olacak ve büyük ihtimalle devlet başkanlığı görevini sürdürecek.