Her ikisi de Wall Street Journal yazarı olan Bradley Hope ve Justin Scheck, Kan ve Petrol’ü kaleme aldı. Kitap, Prens Selman'ın iktidara gelme eğilimi hakkında bilgi sahibi olan önde gelen Suudi figürleriyle ve Beyaz Saray personeli ile yapılan röportajları içeriyor.
Röportaj verenlerin birçoğu, isminin gizli kalması kaydıyla yazarlarla işbirliği yaptı.
Bir NPR köşe yazarı olan Jackie Northam, bu kitapla ilgili bir inceleme yazısı yazdı:
Mart 2015'te Prens Salman, krallığın en üst düzey askeri generallerini Suudi Savunma Bakanlığı'nda toplantıya çağırdı. 29 yaşındaki tombul prens, askeri eğitimi olmamasına rağmen babası Kral Selman tarafından yeni Savunma Bakanı olarak seçildi.
Gündemde Husilerin toprağına el koyduğu komşu ülke Yemen vardı. Masanın etrafında toplanan tecrübeli generaller, Muhammed bin Selman'ın onlarca yıllık oyunun usulüne sadık kalacağına ve ABD'nin yardımına gelmesini bekleyeceğine inanıyordu. Bunun yerine, veliaht prens, "F-15'leri gönderme emri" vererek askeri şefleri şaşırttı.
Genç kraliyetin cüretkâr, yüksek riskli kumarı geri tepti. Üstün yüksek teknolojili silahlara sahip olmasına rağmen, Suudi silahlı kuvvetleri askeri yetenekleri konusunda bir hayli zayıf olmasıyla tanınıyor. Yemen'i hedef almak Suudiler için tamamen gündem dışı bir gelişmeydi. Yer telsizleri çalışmadığında, Suudi pilotları kontrol kulesiyle iletişim kurmak için cep telefonlarını kullanabilecek kadar alçaktan uçmak zorunda kaldı. Muhammed bin Selman, babasına ve ABD'li yetkililere Yemen operasyonunun birkaç ay içinde biteceğine dair güvence vermişti. Beş yıdır Suudi liderliğindeki Yemen hava harekâtı hala devam ediyor. Hava saldırıları binlerce sivili öldürdü ve Yemen şu anda dünyada yaşanan en büyük insani felaket olarak kabul ediliyor.
Veliaht Prens'in Yemen'deki tehlikeli yanlış hesaplaması, Muhammed bin Selman'ın sıradışı yükselişi ve acımasız para ve güç arayışı hakkında merak uyandıran yeni bir kitap olan Kan ve Petrol kitabının başlarında karşımıza çıkıyor. Her ikisi de The Wall Street Journal muhabirleri olan Bradley Hope ve Justin Scheck, Suudi kraliyet sarayındaki ihanet ve iktidarı ele geçirmelerinin canlı bir portresini sunuyor. Ayrıca genç kraliyet ailesinin, Yemen’de olduğu gibi, kendi vatandaşlarının da hayatlarını çoğu zaman umursamadan karar verme süreçlerini okuyucusuna bir nebze de olsa anlatmaya çalışıyor.
Hope ve Scheck, haberleştirme becerilerini kullanarak gizli devlet belgelerinden, mali dosyalardan ve halk arasında MBS olarak bilinen Veliaht Prens'in büyük ölçüde başarısız iş aktivitelerinden bilgi topladılar. Yazarlar, büyük ölçüde isimleri gizli tutulan kaynaklar olmasına rağmen, Veliaht Prens ile etkileşime giren insanlarla röportaj yaptılar çünkü insanlar onun hakkında açıkça konuşamayacak kadar korkutulmuş durumdalar. Kitabı okumaya başlayınca, korkularının ne denli tehlikeli gerekçelere dayandığını açıkça anlayabilirsiniz.
Hope ve Scheck, MBS'nin, McDonald's zevkine sahip, odaklanmamış, kilolu bir çocuktan, tahtın varisi olduktan sonra gözü giderek daha acımasız bir genç adama dönüşmesini anlatıyor. Babası Selman kral olduktan kısa bir süre sonra, MBS o zamanki veliaht prens Muhammed bin Nayef de dâhil olmak üzere rakip kraliyet üyelerini devirmeye veya etkisizleştirmeye başladı. Henüz 30’una bile basmamışken nefes kesici bir hızla, muazzam bir güç topladı, etkin bir şekilde savunmanın, ekonominin ve sonuçta dünyanın en büyük ve en kârlı şirketlerinden biri olan Aramco'nun başına geçti. Her ne kadar ‘’veliaht’’ denilse de, bir nevi ‘’fiili kral’’ oldu diyebiliriz.
2017'de babası Kral Salman geleneği bir kenara attı, hiyerarşiyi değiştirdi ve en sevdiği oğlu MBS'yi veliaht prens yaptı.
MBS, müsamahakâr babasının kendisine bu jestini, ülkenin ekonomisini "petrole bağımlılık" dediği şeyden uzaklaştırmayı ve filizlenen genç nüfus için daha açık bir topluma izin vermeyi içeren Suudi Arabistan vizyonuna dayanak yapmış olabilir. Adil olmak gerekirse, Veliaht Prens, tecrit krallığının çaresizce modernizasyona ve önemli yabancı yatırıma ihtiyacı olduğunu fark etti. MBS, pahalı olmayan Batılı danışmanları topladı, onlara zengin tablolar için on milyonlarca dolar ödedi ve sonunda kadınların araba kullanmasına izin vermek de dâhil olmak üzere bazı yeni reformları da gerçekleştirdi.
Bu, Veliaht Prens'in Suudi Arabistan'ı, 21. yüzyıla taşımak için sabırsız genç ve dinamik bir reformcu kraliyet ale mensubu olarak, dış dünyada imajının parlamasına yardımcı oldu. MBS, yüksek profilli köşe yazarları ve ABD Başkanı Trump dâhil, Batılı politikacılar tarafından karşılandı. Kitapta, Trump'ın göreve gelmesinden kısa bir süre sonra, kararlaştırdığı Suudi Arabistan ziyaretini düzenlemeye çalışan Beyaz Saray görevlilerinin arasında yaşanan trafiğe dair oldukça keyif veren diyaloglar da var. Uluslararası bankacılar, eğlence devleri ve iş adamları, petrol parasına boğulmuş vaziyette olan krallıkla işbirliğine geçebilmek için ‘’Çölde Davos’’ adlı ışıltılı bir yatırım konferansına katılmak üzere Ekim 2017'de Riyad'a uçtular. Oldukça başarılı olan konferans, MBS'nin geldiğini söylüyor gibiydi.
Ancak Hope ve Scheck'in açıkladığı gibi, bir reformcu cilasının altında bir otokratın yüreği yatıyor. Çölde Davos'tan birkaç gün sonra MBS, paralarını yasadışı yoldan kazandıklarını iddia ettiği güçlü işadamları, kıdemli kraliyet mensupları ve dini figürler dâhil yüzlerce zengin Suudiyi toplamaya başladı. Abartılı ve pahalı zevk sahibi Veliaht Prens, parayı kendinde toplamak istiyordu. Bu tuhaf olay hakkında çok şey yazıldı. Kitabın yazarları da Selman’a milyarlarca dolara el koymasını sağlayan bu tutuklamalar sonrası gelen lüks harcamalar hakkında, birçok ilginç ayrıntı sunuyorlar: Özel terzilerce evde dikilen yüzlerce beyaz cübbe, el konulan yüzlerce lüks özel yerleşim, nakit ve hesaplardaki on milyarlarca dolarlar…
Veliaht Prens'in bu toplu tutuklamalarını, eski Lübnan Başbakanı Saad Hariri'yi kaçırması ve komşu Basra Körfezi devleti Katar'ı ablukaya alması gibi diğer plansız ve cüretkâr hareketleri izledi çünkü MBS, her ikisinin de İran'a karşı yumuşak davrandığını düşünüyordu. Veliaht Prens ve yakın danışmanları; muhalifleri, MBS'yi ya da krallığı eleştiren herkesi izlemeye başladı, onları tehdit etti, baskı altına aldı ya da daha kötüsü katliama bile başvurmaktan imtina etmedi.
Buna, küresel güçlü bağlantıları olan, uluslararası üne sahip bir gazeteci ve Veliaht Prensi eleştiren Cemal Kaşıkçı da dâhildi. Hope ve Scheck kitaplarında, Kaşıkçı'nın bir Suudi "imha" ekibinin elinden ölümünün dehşetini dikkatle işliyor. Kitabın bu bölümü, ekibin Kaşıkçı'nın İstanbul'daki Suudi konsolosluğuna girmeden önce bir cesedin nasıl parçalanacağı hakkında hazırlık yaptıkları konuşmaların gizli kayıtlara yakalanması, MBS ve diğer kraliyet mensuplarının açıktan inkârları, değişen ve çelişen ifade ve beyanatlar, cinayet sonrası Kraliyet mahkemesi üzerinde oluşan güvensizlik gibi hususları da kapsıyor.
Northam, incelemenin sonunda, Kral Selman'ın pek çok dürtüsel ve yıkıcı karardan sonra oğluna el koymama kararının arkasındaki nedeni sorguluyor. Elbetteki bu sorunun cevabı, Beyaz Saray’dan Veliaht Prens'e dair herhangi bir kısıtlama açıklaması gelmemesinin altında yatıyor.
Başkan Trump, krallığın önemli bir iş ortağı olduğunu söyleyerek, MBS'nin Kaşıkçı'nın öldürülmesinde rol oynadığına ilişkin ABD istihbarat kurumlarının raporlarını dikkate almadı ve hepsini sümen altı etti..
*Kapak fotoğraf: Veliaht Prens, öldürtüp cesedini parçalara ayırttığı Cemal Kaşıkçı'nın oğlu Salah ile tokalaşırken. Salah Kaşıkçı babasının katillerini tazminat, maaş ve villa karşılığında affettklerini açıklamıştı.
*İran menşeli Mehrnews Haber Ajansı’nda yayımlanan bu haber aslına sadık kalınarak Hasan Nurhan Çelik tarafından, ortadoguhaber.com adına tercüme edilmiştir.