Türkiye yerli ve milli savunma sanayiinde çok başarılı işlere imza atıyor. Yerli ve milli savunma sanayii dendiğinde ilk akla gelenler SİHA’lar, silahlar, mühimmatlar ve füzeler olsa da başarılar bunlarla sınırlı değil.
Kaşif insansız su altı araçları bu değerli projelerden biri. Türkiye’nin derin deniz sondaj faaliyetlerinin başrol oyuncularından biri olan Kaşif, aslında bir su altı işçisi. Onun ismini Fatih ve Kanuni sondaj gemilerinin çalışmalarında sıkça duymuştuk. Kendisine verilen komutları robotik kollarıyla yüzlerce hatta binlerce metre derinlikte çok zorlu şartlar altında dahi başarıyla gerçekleştirebilen Kaşif’in 3. serisi göreve başlamak için gün sayıyor.
Hatırlanacağı üzere Türkiye’nin 4. sondaj gemisi 19 Mayıs’ta Taşucu Limanı’na yanaştı. Yeni sondajlar için hazırlıklar başladı. Öte yandan yeni gemide görev alacak uzaktan kumandalı su altı robotundaki çalışmalar da tüm hızıyla sürüyor.
ELDE ETTİĞİ BİLGİLER VE GÖRÜNTÜLER 'DEVLET SIRRI' NİTELİĞİNDE
Kaşif-3 ile ilgili sürece geleceğiz ama öncesinde kısa bir hatırlatma yapmakta fayda var… Aslında bu araçları Türkiye’nin SİHA yolculuğuna benzetmek mümkün. Nasıl ki Türkiye başka ülkelerin insansız hava araçlarını kullanırken çok ciddi zorluklar yaşadıysa bu alanda da yabancı ülkelerin insansız su altı araçları da benzer riskleri barındırıyor.
Çünkü söz konusu araçlar arama-tarama faaliyetleri yapılan alanları net şekilde görüntülüyor, elde edilen sonuçları gemiye bildiriyor. Bir nevi sondaj faaliyetlerinin en hassas bilgilerine erişebiliyor. Eğer böyle bir operasyonu tamamen yerli ve milli araçlarla yapmazsanız haliyle kritik bilgilerin sizden başka ülkelerin eline geçmesi de kaçınılmaz oluyor. İşte bu nedenle Kaşif aslında çok önemli görevleri yapmakla kalmıyor, Türkiye’nin sondaj faaliyetlerinde belki de ‘devlet sırrı’ niteliğindeki bilgi ve görüntülerin de 'içeride' kalmasını sağlıyor.
3 BİN METRE DERİNLİKLE VİDA SIKIYOR
Türkiye’nin yerli ve milli savunma sanayii yolculuğunda Armelsan çok önemli sorumluluklar üstlenen firmalardan biri. Sadece Kaşif ile sürece destek olmuyorlar. Aynı zamanda mayın avlama gemisinden denizaltı harbi savunma sonarına, TCG Anadolu’da kullanılan dalgıç tespit sonarından denizaltı kurtarma cihazına kadar çok farklı alanlarda kritik işlere imza atıyorlar.
Armelsan Genel Müdür Can Emre Bakım ile Kaşif-3’ü konuşmak üzere bir araya geliyoruz… Kaşif’i “Sondaj faaliyetlerinin eli, ayağı, gözü, kulağı” olarak tanımlıyor Bakım. Kaşif’in 3 bin metre derinlikte dahi çalışabildiğini, sondaj gemisine canlı olarak görüntü aktardığını, sondaj gemisinden gelen talimatlar çerçevesinde conta değişimi, kuyu başı temizliği, kesme-biçme faaliyetlerini tek başına yapabildiğini öğreniyoruz.
Faaliyetlerini 24 saat esasıyla yürütebilen Kaşif, işler istenmeyen bir yere evrilirse de sorumluluk alan bir platform. Can Emre Bakım bu süreci, “Eğer aksi bir olay yaşanır ve bazı riskler nedeniyle platform bölgeden ayrılmak zorunda kalırsa Kaşif kuyunun kapatılması görevini de üstleniyor” cümlesiyle anlatıyor.
“BU ARAÇLARI YAPABİLEN 3-4 ÜLKEDEN BİRİYİZ”
Can Emre Bakım, Kaşif-3’ün hibrit motora sahip olduğunu söylüyor ve dünyada bu platformu hibrit olarak üretebilecek 3 ya da 4 ülke olduğunun altını çiziyor. Kaşif-3 ile Türkiye’nin de bu lige yükseldiğini öğreniyor ve Bakım’ı dinlemeye devam ediyoruz:
“Yakın zaman önce su altı robotlarında teknolojik bir kırılma yaşandı… Geçmişte bu sistemler hidrolikti. Haliyle çok sayıda ülke üretebiliyordu. Ancak otomotiv sektöründekine benzer bir dönüşüm su altı araçlarında da yaşandı. İnsansız su altı robotlarında hibrit dönem başladı. Yakın zaman sonra tamamen elektrikli sistemleri göreceğiz.
Hibrit modeline geçişle beraber dünyada bu teknolojiyi yakalayabilen ülke sayısı bir anda azaldı. Hali hazırda 3 ya da 4 ülke bahsettiğimiz hibrit platformları üretebiliyor. Türkiye de bu ülkelerden biri oldu.”
MİLLİ YAZILIMI SAYESİNDE AMBARGOLARDAN ETKİLENMİYOR
Doğu Akdeniz’deki arama-tarama faaliyetleri sırasında bazı ülkelerin Türkiye’ye karşı nasıl birleştiğini görmüştük. Hatta o dönemde kimi doğrudan kimi örtülü çok farklı ambargolara da maruz kalındı. Bakım’a bu süreci soruyor ve Kaşif’in yerlilik oranı merak ediyoruz.
Kaşif 1’de yüzde 53 yerlilik oranı ile kolları sıvadıklarından bahsediyor Bakım ve devam ediyor:
“Kaşif 3 ile yüzde 70 yerlilik oranının üzerinde çıktık. Önümüzdeki yıllarda bu oran daha da artacak. Bizim öncelikle hedefimiz sistemin beyninin yerli olmasıydı. Bu kapsamda cihaz üzerinde kullanılan tüm elektronik kartları ve bu kartların yazılımlarını tamamen yerli olarak geliştirdik.
Bu neden önemli? Siz yazılımı yerli yapabilirseniz diğer ülkelerden aldığınız ek parçaları istediğiniz gibi sisteme entegre edebiliyorsunuz. Eğer yazılımınız yerli değilse ve bir ambargo ile karşı karşıya kalırsanız sistemi kullanma imkanınız yok denecek kadar az oluyor.
Kaşif tamamen yerli ve milli bir yazılıma sahip. İstediğimiz bir parçayı A ülkesinden alamazsak B ülkesinden temin edip hemen sisteme entegre edebiliriz. Bu da muhtemel ambargolara karşı elimizi çok rahatlatıyor.”