Hamas'ın silahlı kanadı Kassam Tugayları 7 Ekim 2023'te Aksa Tufanı saldırısını gerçekleştirdiğinde neredeyse bütün dünya İsrail'in sözde her şeyi duyan ve her şeyi gören istihbarat teşkilatının bu saldırıdan nasıl haberdar olmadığını ve önleyemediğini tartışmıştı. Gazze gibi dört tarafı çevrili ve sadece 365 kilometrekare olan bir toprak parçasında hayata geçirilen Aksa Tufanı saldırısının; havadan, karadan, denizden sızmalarla ve İsrail'in sınır koruma birliklerini de sağır ederek gerçeklemesi hasebiyle uzun bir hazırlık gerektirdiği tahmin edildi. Bu sebeple, hazırlıkların mutlaka izlemeye veya dinlemeye takılmış olabileceği ileri sürüldü.
Bu soru işaretleri İsrail'in tüm güvenlik ve istihbarat birimlerine büyük bir gölge düşürdü. Hatta askeri istihbarattan sorumlu olan Askeri İstihbarat Dairesi (AMAN) Şefi Tümgeneral Aharon Haliva, Nisan 2024'te 7 Ekim'deki başarısızlığını kabul ederek istifa etti. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve aşırı sağcı hükümeti ise 7 Ekim ile ilgili olarak hiçbir sorumluluğu kabul etmediği gibi bu konunun tek muhatabının ordu ve istihbarat birimleri olduğunu ileri sürerek devletin kurumlarını halkın önüne atmayı tercih etti.
Tüm bunlar olup biterken iç istihbarattan sorumlu olan Şin-Bet teşkilatının, 7 Ekim saldırılarıyla ilgili olarak bazı hükümet yetkililerini de içine alan bir soruşturma yürüttüğü ileri sürülmüş ancak bu konuda net bir bilgi verilmemişti.
Bunun yanı sıra yükselen eleştirilere daha fazla dayanamayan İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi, Ocak 2025'te istifa edeceğini açıkladı ve mart başı itibarıyla da görevinden ayrıldı. Bu gelişme, muhtemel yeni bir istifa haberi için gözlerin Şin-Bet'e çevrilmesine yol açtı. Ancak Şin-Bet Şefi Ronen Bar görevinin başında olduğunu ve istifa etmeyeceğini açıkladı. Ronen Bar'ın bu açıklamaları üzerine Netanyahu, Şin-Bet şefi ile arasında güven eksikliği olduğunu ileri sürerek Bar'ı görevden alacağını açıkladı.
Şin-Bet Şefi Ronen Bar neden görevden alındı?
İşte ne olduysa bundan sonra oldu ve "Katargate" adı verilen kriz patlak verdi. Zira Netanyahu tarafından görevden alınmak istenen Bar, Netanyahu ve danışmanlarını, gizli bilgileri yabancı medyaya sızdırmak ve Hamas'ı mali olarak destekleyen Katar'dan para kabul etmek gibi ulusal güvenlik ihlalleri iddiaları nedeniyle soruşturduğunu ve bu koşullar altında başbakanın kendisini görevden almasının uygun olmayacağını açıkladı.
Şin-Bet şefinin ileri sürdüğü iddialar üzerine başsavcılık makamı da konuyu değerlendirdi ve İsrail kanunlarına göre başbakanın Şin-Bet şefini görevden alma yetkisinin olduğunu ancak mevcut koşullarda bu ikili arasında bir çıkar çatışması olduğunu belirtti. Başsavcılık bu nedenle, Netanyahu'nun Bar'ı doğrudan görevden almak yerine, bu konuda karar vermek üzere bir hukuki komite kurmasının ve komitenin raporuna göre hareket etmesinin uygun olacağını açıkladı.
Başsavcılığın mütalaasına rağmen Netanyahu kararında ısrar etti ve Bar'ın görevden alınmasını güvenlik kabinesine de getirerek hükümetin tam desteğini aldı. Bunun üzerine Bar, kabinedeki bakanlara hitaben bir mektup gönderdi ve ülkenin savaş koşullarında olması nedeniyle görevden almanın uygun olmayacağını, ayrıca Şin-Bet'in başbakan ve ofisi hakkında yürüttüğü soruşturmada önemli delillere ulaşıldığını yazdı. Ayrıca Bar, başbakanla arasındaki çıkar çatışması olduğunu, kendisinin kişisel olarak Netanyahu'ya değil devlete bağlı olduğunu ve ileri sürülen güven eksikliğinin söz konusu olamayacağını belirtti. Kısacası Şin-Bet Şefi görevden alınmasının hem hukuki hem de etik bakımından uygun olmadığını ileri sürdü.
İsrail iç siyasetinde bunlar yaşanırken Netanyahu 18 Mart'ta Gazze'ye saldırı emrini vererek 19 Ocak'tan beri devam eden ateşkesi bozdu ve Hamas'ın elinde kalan rehinlerin hayatını riske attı. Ateşkesin bozulması üzerine rehine yakınları tekrar sokaklara çıkarak Netanyahu ve hükümetini protesto etmeye başladı. Hatta bu sürece muhalefet partileri ve sivil toplum kuruluşları (STK) da dahil oldu ve tıpkı iki yıl önceki yargı reformu tartışmalarında olduğu gibi genel grev ve sivil itaatsizlik çağrıları yapıldı.
Sadece protestolara katılmakla yetinmeyen bazı muhalefet partileri ve STK'lar yüksek mahkemeye başvurarak Netanyahu'nun Bar'ı görevden alma kararı hakkında yürütmenin durdurulmasını talep etti. Yüksek mahkeme ise 21 Mart'ta açıkladığı kararla görevden almayı durdurdu ve 8 Nisan'da yapılacak duruşmaya kadar Bar'ın görevinin başında kalacağına, yerine herhangi bir atama yapılamayacağına hükmetti.
Netanyahu köşeye sıkışıyor
31 Mart'a gelindiğinde Netanyahu'nun danışmanları Eli Feldstein ve Yonatan Urich, "Katargate" soruşturması kapsamında sorgulandıktan sonra tutuklandı. Netanyahu da bu kapsamda ifadeye çağrıldı ve avukatı marifetiyle ifade verdi. Şu an için Netanyahu şüpheli durumunda değil ancak ortaya çıkacak yeni delillerin ve ifadelerin soruşturmaya dahil edilmesiyle vatana ihanetle suçlanması söz konusu olabilir.
Netanyahu, sokak protestoları, genel grev ve sivil itaatsizlik çağrıları, başsavcılığın mütalaası ve yüksek mahkemenin yürütmeyi durdurma kararından sonra danışmanlarının tutuklanmasına rağmen geri adım atmadı. İsrail Başbakanı daha önce Bar'ın 10 Nisan'a kadar görevinin başında kalacağını söylemesine rağmen 1 Nisan'da eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Eli Sharvit'i Şin-Bet şefi olarak atadığını açıkladı.
Sonuç olarak, Netanyahu'yu hakkındaki yolsuzluk davalarına ek olarak "Katargate" soruşturması kapsamında da uzun bir yargılama süreci bekliyor. Tıpkı yolsuzluk davaları sürecinde olduğu gibi bugün de ordu, polis ve istihbarat gibi devlet kurumlarını suçlayan Netanyahu'nun, başbakanlık koltuğunda kalabilmek için devlet kurumlarıyla çatıştığı, yüksek mahkemenin kararını uygulamadığı ve toplumun taleplerini göz ardı ederek sadece kendi koltuğunu garanti altına almaya çalıştığı görülüyor.
Netanyahu hükümetinin bugün itibarıyla mecliste çoğunluğu elinde bulundurması hasebiyle kısa sürede düşmesi beklenmese de 2026 sonunda yapılacak seçimde yeniden iktidar olması zor gözüküyor. Ancak Netanyahu'nun o tarihe kadar Şin-Bet şefini usulsüz şekilde görevden alarak, yargıç seçim komitesinin yapısını değiştirerek ve belki de en önemlisi rehinlerin hayatını önemsemeden Gazze'ye yönelik saldırılara devam ederek muhtemel bir iç savaşı tetiklemeye gayret ettiği ve bu sayede iktidarını sürdürme hesapları yaptığı anlaşılıyor.
[Haydar Oruç, Orta Doğu Uzmanıdır.]
Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Orta Doğu Haber editoryal politikasını yansıtmayabilir.