Gazze sahilleri, uzaktan çalışan Filistinliler için yeni bir çalışma alanına dönüşüyor Gazze sahilleri, uzaktan çalışan Filistinliler için yeni bir çalışma alanına dönüşüyor

Irak’ta, Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) vilayetleri dışındaki 14 vilayette 10 yılın ardından etnik açıdan ülkenin minyatürü olarak bilinen Kerkük’te ise 18 yıl sonra seçimler nihayet 18 Aralık'ta düzenlenebildi. Nihai olmayan seçim sonuçlarına göre, Kerkük Vilayet Meclisi'nde Kürtler 7, Araplar 6, Türkmenler 2, Hristiyanlar ise 1 üye kazandı. Irak Vilayet Meclis Seçimi Yasası’na göre, petrol zengini Kerkük için 15 ve azınlıklar yani Hristiyanlar için 1 kota sandalyesi olmak üzere toplam 16 sandalye tahsis ediliyor.

Tüm tarafların farklı siyaset güttüğü Kerkük’teki güç dengesini altüst etmesinin muhtemel olduğu sonuçlar, Kerkük’te yerel yönetimi hiçbir etnik grubun tek başına kuramayacağı anlamına geliyor. Zira Kerkük’e tahsis edilen 16 sandalyenin en az 9’uyla yani yüzde 50 + 1'iyle yerel meclis belirlenebiliyor ve meclis de 1 ay içerisinde valiyi seçebiliyor. Bu tablo etnik gruplar arasında koalisyon yönetiminin kurulması konusunda ciddi zorluğa işaret ediyor. Bu nedenle, vilayet meclisi için optimum seçenek bulunamaması halinde IKBY’nin 2017’deki bağımsızlık referandum girişiminin ardından güvenlik ve siyasi anlamda yakalanan nispi istikrar bozulabileceği gibi kimlik temelli gerilimler tekrar tırmanabilir.

Yerel meclis için muhtemel ittifaklar

Kerkük’te herhangi bir grubun tek başına yerel hükümeti kuracak gücünün olmaması, ittifak seçeneğini zorunlu kılıyor. Kürtler, 2003-2017 yılları arasında Kerkük Vilayet Meclisi'nde Türkmen ve Arapların kararlarını ve görüşlerini göz ardı ederek siyasi çıkarları doğrultusunda şehri yönetmişti. Yani il meclisindeki denge Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından Kürtlerin lehine kurulmuştu. Bu nedenle, bağımsızlık referandumdan sonra Türkmen ve Araplar daha yakın ilişkiler kurmuştu. Bu yakınlaşmanın son seçimin ardından sürmesi, yerel hükümetin kurulmasına katkı sunabilir. Araplar; mevcut Vali Vekili Rakan Said el-Cuburi liderliğindeki Arap Koalisyonu 3, Irak Başbakan Yardımcısı ve Planlama Bakanı Muhammed Ali Temim'in listesinden Kiyade 2, ve Kerkük Arap Milletvekili Vasfi el-Asi’nin desteklediği Urube listesinden 1 olmak üzere toplam 6 üye kazandı. Araplar vilayet meclisinde çoğunluğu elde edemese de 2 sandalye alan Türkmenlerin de desteğiyle çoğunluğu elde edebilir. Ancak daha önceki dönemde de olduğu gibi Kürtler Hristiyan sandalyesini yanlarına alarak sayıyı eşitleyebilir. Ancak bu kez Hristiyan kotasından seçilen Emil Butrus’un Kürtlere uzak bir tutum içerisinde olması Kürtler için bir zorluk olabilir.

Zira 2005 seçimlerinin aksine son seçime ayrı listelerle giren Kürtler, Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) 5 ve Kürdistan Demoktarik Partisi (KDP) 2 olmak üzere toplam 7 üye kazandı. Kürtlerin de Araplar veya Türkmenlerle birlikte hareket etmeden hükümeti kurma çoğunluğunu sağlaması söz konusu değil. Irak’ın yakın tarihi boyunca Türkmenlerin ve Kürtlerin ilişkilerindeki milli hedeflerin farklılığından kaynaklanan gerilimler, iki toplumun yararına yapılabilecek stratejik anlaşmalara engel teşkil ediyor.

Hristiyan kotası her ne kadar koalisyon hesaplamalarında dikkate alınmasa da Kerkük’te kurulacak yerel hükümette önemli rol oynayabilir. Hristiyan kotasını kazanan Emil Butrus’un, Kerkük’e bağlı Arapların yoğun yaşadığı Havice ilçesinde 15 yıl öğretmenlik yaptığı biliniyor. Kiyade listesini destekleyen Muhammet Timim’e de yakın olduğu düşünülüyor. Bu senaryoda Arap, Türkmen ve Hristiyanların birleşmesi halinde toplam 9 sandalyeyle çoğunluğu elde ederek Kerkük’te yerel hükümeti kurabilir ve bu koalisyon Kerkük valisini de belirleme hakkını elde edebilir. Dolayısıyla Türkmenlerin, Kerkük vilayet meclisi seçimlerinde az sandalye elde etmelerine rağmen, yerel hükümetin kurulmasında kilit rol oynayabileceklerini söylemek yanlış olmaz.

Ancak, Kürtlerin de Araplarla anlaşarak vilayet meclisini kontrol etme ihtimalini dışlamamak gerekiyor. Özellikle KYB lideri Bafel Talabani’nin Bağdat’taki siyasi aktörlerle ve İran yanlısı gruplarla yakınlığı ve seçim sonuçlarıyla siyaseten güçlenen Kürtlerin denklem dışı bırakılmasının riskleri hesaplandığında bu seçeneğin zorluğu dikkat çekiyor. Kürtler arasında ayrışma söz konusu olsa da milli konularda bir araya gelme potansiyelinin yüksek olduğunu da söylemek yanlış olmayacaktır. Kerkük’teki KYB valiliğine karşı KYB’nin Musul’da KDP’yi destekleyeceğine yönelik bir anlaşmaya dair dikkate değer iddialar bulunuyor.

Seçimlerin yapılmasından kısa bir süre önce Irak’ta Sünni kutbunun önde gelen isimlerinden Muhammed Ali Timim ile Kerkük Vali Vekili Rakan Said el-Cuburi , Irak Türkmen Cephesi (ITC) ve Birleşik Irak Türkmenleri Cephesi (BITC) Başkanı Hasan Turan’ın evine bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaret siyaset arenasında Türkmen-Arap ittifakı ve valilik pozisyonunun Türkmenlere verilmesi tartışmaları konusunda arka kapı diplomasisi olarak değerlendirildi. Türkmenler uzun süredir Kerkük valisinin bir Türkmen olması gerektiğini savunuyor. Cuburi, seçim sonuçları açıklandıktan bir gün sonra ITC Kerkük Milletvekili Erşat Salihi’nin evini de ziyaret etti. ITC’nin 11 yıl başkanlığını yürüten Salihi, BITC listesinde en yüksek oyu alarak vilayet meclisine giren Ahmet Remzi’yi destekledi. Bu bağlamda, Arap-Türkmen ittifakının Türkiye tarafından da desteklenebileceği söylenebilir. Nitekim Cuburi ile Türkiye arasında da sıcak bir diyalog olduğundan bahsedilebilir.

Valinin en fazla oyu alan KYB’den seçilme ihtimali hem Türkmenlerin hem de Ankara’nın endişelerini perçinliyor. Ankara, KYB’nin PKK’ya yakınlığı nedeniyle Süleymaniye’ye hava sahasını kapattığı düşüncesi gibi baskılarını sürdürüyor. 2017 yılından sonra Cuburi’nin Kerkük Valisi olmasıyla kısmen güvenlik istikrarı yaşayan Kerkük’te Türk şirketlerinin yatırımıyla inşa edilen hastane, havaalanı, alışveriş merkezleri ve otoyolları gibi birçok yatırım yapıldı. Ankara, burada söz konusu istikrarın sürmesini destekliyor.

Kürtlerle müzakere kapıları açık tutulmalı

Türkmen-Arap ittifakının kurulma ihtimalinin yüksek olacağının bir başka göstergesi de Şubat 2019’da Birleşmiş Milletlerin (BM) desteğiyle Kerkük’ün yönetimiyle ilgili oluşturulan “Kerkük Müzakereleri” toplantılarıdır. Söz konusu toplantılarda Kerkük’ün güvenlik dosyasının akıbeti, tarım arazilerin statüsü, üst düzey idari görevlerin yüzde 32 oranla paylaşılması ve valilik pozisyonunun Kerkük bileşenleri arasında dönüşümlü olarak üstlenilmesi maddeleri tartışıldı. Türkmenler ile Araplar, Kerkük’ün güvenlik dosyasının Irak Federal Polis güçlerinin kontrolünde kalması, üst düzey idari görevlerin yüzde 32 oranla paylaşılması ve valilik pozisyonunun dönüşümlü olarak üstlenilmesi maddelerinde mutabık kaldı. Buna karşın, Türkmenlerle Kürtler bu toplantılarda sadece tarım arazilerin statüsü maddesi üzerinde mutabık kaldı. Bu görüşmelerde Kerkük’ün geleceği ve yönetimiyle ilgili Türkmenlerle Arapların birçok konuda mutabık kalması vilayet seçimleri sonrası kurulacak yerel hükümette de ittifak içerisinde olmaları ihtimalini artırıyor. Ancak Kerkük yerel hükümetinin kurulmasında Türkmenler, Kürt gruplarıyla da müzakere kapılarını açık tutmalıdır. Zira IKBY Şubat 2024’te parlamento seçimlerine hazırlanıyor ve Erbil ile Sülaymaniye’de ciddi oranda Türkmen nüfusu yaşıyor. Dolayısıyla Türkmenler, IKBY’deki siyasi temsillerinin zarar görmemesi için dikkatli bir siyaset takip etmelidir.

2008 yılı 21 sayılı Irak İller Yasası’nın 7. Maddesinin 1. Bendine göre, vilayet meclisi seçim sonuçları onaylandıktan 15 gün sonra mevcut valinin, vilayet meclisinin yeni üyelerini toplantıya davet etmesi, toplantıya yeni seçilen yaşça en büyük üye başkanlık etmesiyle meclis başkanı ve 2 yardımcısının seçilmesi gerekiyor. Bu maddede yeni meclisin 30 gün içerisinde vali ve 2 yardımcısını seçebilme hükmü de yer alıyor.

Türkmenlerin mevcut 2 üyesinden 1’inin vilayet meclis heyetine dahil olması halinde yerel hükümette temsil düzeyi 3’e çıkabilir. Zira, başkan ve 2 yardımcısından oluşan meclis başkanlık heyeti seçilen üyelerden olması şartı vardır. Bu durumda boşalan sandalyeye listeden en çok oy alan aday oturur.

Kerkük’ün “kardeşlik şehri” olduğunu en güçlü Türkmenler savunuyor. 2003-2017 yıllarında Kürtlerin, 2017-2023 yıllarında ise Arapların sahip olduğu valilik makamını yeni dönemde Türkmenlerin üstlenmesi, “kardeşlik şehri” tezine hizmet edecek olsa da bu ihtimal zor görünüyor. Bu çerçevede, uzun süredir istikrarsızlık ve kaosla dillerden düşmeyen Kerkük için en gerçekçi senaryo bütün bileşenlerin dahil olduğu bir meclis kurulmasıdır. Nitekim 8 Mayıs 2023’te yayımlanan Irak Parlamento ve Vilayet Meclisleri Seçim Yasası’nın 13. Maddesinin 3. Fıkrasında “Kerkük vilayetindeki idari görevlerin, vilayetin bileşenleri arasında seçim sonuçlarını gözetmeksizin eşit bir şekilde dağıtılması” ifadesi yer alıyor. Bütün bileşenlerin içinde olduğu meclis formülü, kimlik siyaseti temelli gerginliğin minimize edilmesi, birlikte yaşam kültürünün güçlenmesi ve vilayetin normalleşmesini hızlandırabilir.

Ancak Irak genelinde seçimlere katılım oranı yüzde 41 iken, Kerkük’te yüzde 65’le ülkedeki en yüksek katılım oranı olması gösterilen iradeden ziyade tedirginliğin göstergesi. Seçim öncesi Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani’nin “Kerkük’te yerel seçimlerin bileşenler arasında milli bir seçim olacağı” ifadesi hatırlandığında seçimlere tüm tarafların hayati önem atfettiği anlaşılıyor. Bu durum rakip tarafların etnik temelli bir siyaset savunduğunu da gösteriyor. Bu nedenle, Kerkük bileşenlerinin etnik kimlik siyasetinden ziyade bir üst kimlik olarak “Kerküklü kimliğini” temel alan yeni bir model ortaya çıkarması kentin geleceğine hizmet edecektir. Kerkük’te bu modelin başarılı olması, ülke geneline de yansıması ve "Iraklılık” üst kimliğine örnek olabilir. Aksi senaryolar Kerkük’te ve dolayısıyla Irak’ta kaosun bitmeyeceği anlamına geliyor.