7 Ekim 2023’ten bu yana devam eden Gazze krizi bir yandan uluslararası hukuk tartışmalarını tekrar alevlendirirken diğer yandan Avrupa ülkelerinin çifte standardını yeniden gün yüzüne çıkarmıştır. Hatırlanacağı üzere Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) önünde görülen Filistin soruşturmasıyla ilgili olarak I. Ön Yargılama Dairesi 21 Kasım 2024’te İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve birkaç kişi hakkında yakalama emrine hükmetti. Bu tarihten sonra UCM’yi kuran Roma Statüsü'ne taraf 125 devletin hangi yönde hareket etmesi gerektiği ise tartışma konusu oldu. Zira bazı devletler UCM’nin kararına saygı duyacaklarını ve uygulayacaklarını açıklarken bazı devletler ise devlet başkanlarının yargı bağışıklığına ilişkin uluslararası hukuk kuralı ile UCM kararının çeliştiğini ileri sürdü. Bu devletlere göre, İsrail Roma Statüsü'ne taraf olmadığından İsrail Başbakanı’nın da yargı bağışıklığı devam etmektedir.

Bu durum bazı taraf devletlerin UCM'nin kararını uygulamayacağı şüphesini doğurdu. Yakalama emrinin açıklanmasının hemen ardından en radikal çıkış ise Macaristan Başbakanı Viktor Orban’dan geldi. 22 Kasım 2024 tarihinde yaptığı açıklamada Orban, UCM’nin devam eden bir uyuşmazlığa müdahil olduğunu ve yakalama emrinin kabul edilemez olduğunu ifade etti ve Netanyahu’yu Macaristan’a davet etti. Yaptığı açıklama ile Netanyahu’ya yakalanmayacağı garantisi veren Orban esasen bu açıklaması ile Roma Statüsü yükümlülüklerine de aykırı davrandı.

Filistin'in bütün kentlerinde genel grev yapılıyor Filistin'in bütün kentlerinde genel grev yapılıyor

Zira UCM’nin kurucu antlaşması olan Roma Statüsü'ne taraf olan 125 devlet, Statü’nün 27. maddesine de rıza göstermişlerdir. Bu anlamda Statü’nün 27. maddesine göre, normalde yargı bağışıklığından istifade eden devlet başkanı, hükümet başkanı ya da dışişleri bakanı gibi üst düzey yetkililer UCM yükümlülükleri karşısında bağışıklık iddiasında bulunamayacaktır. Aşağıda izah ettiğimiz Putin kararında görüleceği üzere UCM, hakkında yakalama emri verilen kişinin devletinin Statü’ye taraf olmasının ya da olmamasının durumu değiştirmediğini ifade etmiştir.

Macaristan’ın Netanyahu’yu yakalama yükümlülüğü

Netanyahu'nun beklenen Macaristan ziyareti 3 Nisan 2025 tarihinde gerçekleşti. Macaristan Başbakanı aynı gün Roma Statüsü'nden çekileceklerini açıkladı. Ancak belirtmek gerekir ki sadece açıklama ile Roma Statüsü'nden çekilmek mümkün değildir. Zira Statünün 127. maddesi çekilmenin usulünü düzenlemektedir. Bu maddeye göre, bir taraf devlet statüden çekilmek istiyorsa Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’ne çekilmeye ilişkin bildirimde bulunur ve bu talep ancak 1 yıl sonra hayata geçirilir. Ancak taraf devlet 1 yıldan daha uzun bir süre öngörmüşse daha uzun süre esas alınır.

Çekilme ile birlikte çekilmeden önceki döneme ilişkin yükümlülükler kendiliğinden sona ermez. Görüldüğü üzere, Macaristan halihazırda Roma Statüsü'ne taraftır ve Statüden kaynaklanan yükümlülükler devam etmektedir. Macaristan’ın BM Genel Sekreteri'ne bir an önce bildirimde bulunması da bu yükümlülükleri ortadan kaldırmayacak, en az 1 yıl daha yükümlülükler devam edecektir. Bu anlamda Macaristan’ın Netanyahu’yu yakalayıp UCM’ye teslim etmesi gerekirdi. Zira Mahkeme’nin emrinde kararlarını uygulatacak bir polis gücü bulunmamaktadır ve taraf devletlerin Mahkeme ile işbirliği yapması gerekmektedir.

Putin kararı ve çifte standart

Netanyahu hakkında çıkarılan yakalama emri, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkında çıkarılan yakalama emrine birçok yönden benzemektedir. Zira hem İsrail hem de Rusya Roma Statüsü'ne taraf değildir. Bu anlamda Putin kararına verilen tepkiler ile Netanyahu kararına verilen tepkileri kıyaslamak Avrupalı devletlerin bu konudaki yaklaşımını görmek için yerinde olacaktır. Hatırlanacağı üzere, 17 Mart 2023 tarihinde UCM, Ukrayna soruşturması kapsamında Putin ve Rusya'nın Çocuk Hakları Komiseri Mariya Lvova-Belova hakkında yakalama emrine hükmetmiştir. Yakalama emri sonrasında biri hariç Roma Statüsü’ne taraf tüm Avrupa devletleri Putin hakkında verilen yakalama emrini uygulayacaklarını ifade etmiştir.

İlginç bir şekilde yine Macaristan Putin hakkında verilen karara da uymayacağını ifade etmiştir. Ancak yakalama emri sonrası dönemde Putin’in Macaristan’ı ziyareti söz konusu olmamıştır. Netanyahu hakkında verilen yakalama emrinde ise Avrupa devletlerinin oy birliği denebilecek düzeyde bir desteği olmamıştır. Avusturya, Macaristan ve Romanya Netanyahu hakkında verilen yakalama emrini eleştirmiş ve kararı uygulamayacağını açıkça ifade etmiştir. Almanya ise net ve kararlı bir yaklaşım ortaya koyamamıştır. Öte yandan Fransa, İsrail ile yakın ilişkilerinin altını çizerek Roma Statüsü’ne taraf olmayan bir devletin başkanı hakkında verilen kararın yargı bağışıklığı kapsamında düşünülmesi gerektiğini vurgulamıştır. Bu anlamda Netanyahu’nun Fransa’yı ziyareti söz konusu olduğunda Fransa’da da yakalanmayacağı aşikardır. Oysa aynı Fransa yine Roma Statüsü’ne taraf olmayan Putin aleyhine verilen yakalama emrine karşı Mahkemeyi desteklediğini ve kararı uygulayacağını belirten açıklamalarda bulunmuştur.

Netanyahu’nun Macaristan ziyareti Putin’in Moğolistan ziyaretine de benzemektedir. Zira her ikisi de hakkında yakalama emri varken Roma Statüsü’ne taraf bir devlete ayak basmıştır. Moğolistan ziyareti esnasında da başta Fransa olmak üzere Avrupa devletlerinin birçoğu Moğolistan’a UCM yükümlülüklerini hatırlatmıştır. Oysa Netanyahu’nun Macaristan ziyaretine karşı aynı tek sesliliğin var olduğunu söylemek mümkün değildir. Hatta Almanya Şansölyesi Olaf Scholz kendisine yöneltilen bir soruda Netanyahu’nun Almanya’yı ziyaret etmesi halinde Almanya topraklarında yakalanmasını beklemediğini ifade etmiş ve kararı uygulamayacaklarının işaretini vermiştir.

Oysa UCM Putin’in Moğolistan ziyareti sonrasında verdiği kararında bu tartışmalara son vermiş ve Roma Statüsü’ne taraf devletlerin Mahkeme’nin kararlarını uygulamak zorunda olduğunu vurgulamıştır. UCM II. Ön Yargılama Dairesi 24 Ekim 2024 tarihinde verdiği kararında Moğolistan’ın, Putin’i kendi topraklarında bulunduğu sırada yakalamaması ve Mahkemeye teslim etmemesi nedeniyle Mahkeme’nin işbirliği talebine uymadığı, Roma Statüsü hükümlerine aykırı davrandığı ve bu nedenle Statü’nün 87 (7). maddesi bağlamında Mahkeme’nin görev ve yetkilerini ifa etmesini engellediği sonucuna varmıştır. Daire, Devlet Başkanları da dahil olmak üzere kişisel yargı bağışıklığının UCM önünde ileri sürülemeyeceğini ve ilgili devlet tarafından bu bağışıklıktan feragat edilmesine gerek olmadığını bir kez daha teyit etmiştir. Daireye göre, Taraf Devletler ile Mahkeme’nin yargı yetkisini kabul eden tüm devletler, resmi statü ya da uyruk fark etmeksizin, UCM tarafından hakkında yakalama emri çıkarılmış kişileri yakalama ve Mahkemeye teslim etme yükümlülüğü altındadır.

Mahkeme’nin Moğolistan hakkında verdiği kararda ifade ettiği yükümlülükler Macaristan’ı da Roma Statüsü’ne taraf diğer devletleri de bağlamaktadır. Bu devletlerin topraklarına ayak bastığı takdirde Netanyahu’nun yakalanarak UCM’ye teslim edilmesi gerekmektedir. Hatta Mahkeme’nin Netanyahu’nun Macaristan ziyareti sonrasında benzer bir karar alarak Macaristan’ın Roma Statüsü’nün ihlal ettiğini vurgulaması da kuvvetle muhtemeldir. Böyle bir kararın diğer Avrupa devletlerini ne kadar caydırabileceği ise tartışmalıdır. Zira Avrupalı devletler, Moğolistan kararı ortadayken ve Putin ile Netanyahu’nun durumu birebir aynı iken her ikisi hakkında farklı açıklamalar yapmış ve çifte standart uygulamıştır. UCM’nin Macaristan hakkında ayrıca karar almasına gerek olmaksızın mesele aşikar bir şekilde ortada durmaktadır. Roma Statüsü’ne taraf devletlerin yükümlülüklerine aykırı davranmayı bırakması ve Mahkeme ile işbirliği yükümlülüğüne uyması gerekmektedir.

[Doç. Dr. Ali Osman Karaoğlu, Yalova Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Milletlerarası Hukuk Ana Bilim Dalı'nda Öğretim Üyesidir.]

Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Orta Doğu Haber editoryal politikasını yansıtmayabilir.