Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve NATO’nun Ağustos 2021’de Afganistan'dan çekilmesi ve önceki hükümetin çökmesiyle birlikte Taliban, Kabil’de yeniden iktidara geldi. Kuşkusuz Taliban’ın eğitimi, silahlandırılması, barındırılması, desteklenmesi ve kısa süre içerisinde yeniden Kabil’i ele geçirmesinde Pakistan önemli bir rol oynadı. Afganistan’daki rejim değişiminde tarihi bir işbirliği yapan bu aktörlerin bugün ise birbirlerine savaş ilan edecekleri tartışılıyor. Peki taraflar bu noktaya nasıl geldi? Pakistan ve Afganistan arasında yaşanan sınır çatışmalarının arkasında tarafların 2022’den bu yana değişen ittifak yapıları ve Ocak 2024’ten bu yana yükselen güvenlik ikileminin büyük payı var. Bu değişen ilişki, tehdit ve hedef algıları, sınır ötesi bir operasyonun yanında çatışmanın bölgeselleşme potansiyelini de barındırıyor.

Yükselen güvenlik ikilemi

Pakistan, Ocak 2024’ten bu yana yeniden büyük bir terör tehdidiyle karşı karşıya olduğunu söylüyor ve bunun bir numaralı müsebbibinin bugünlerde misillemeyle cevap verdiği Afganistan sınırları içerisinde barınan Pakistan Talibanı (TTP) olduğunu iddia ediyor. Ancak Pakistan ve Afganistan arası ilişkilerin kötüleşmesi, eski Pakistan Başbakanı İmran Han’ın görevden alındığı ve rejim değişikliği tartışmalarının ortaya çıktığı döneme dayanıyor. Taliban, Nisan 2022’de İslamabad’daki hükümet değişikliğinden sonra, "Amerika’yı bölgeden çıkarma" ortak davasına ihanet ettiğine inandığı İslamabad ile bağlarını koparma yoluna gitti. Taliban, kendileri için bir tehdit olarak gördüğü Pakistan-ABD ilişkilerine karşı bir denge unsuru olarak, TTP'ye daha fazla yatırım yapmaya başladı. Öte yandan Pakistan, ortak davalarına ilk ihanet edenin TTP ile bağlarını koparmayan Taliban olduğuna inanıyor ve TTP'ye sığınak sağlayarak aşırılıkçı karakterine geri döndüğünü savunuyor. Tarafların bugünkü noktaya savuran güvenlik ikileminin temelini de bu arka plan oluşturuyor.

Karşılıklı tehdit algıları

Pakistan’ın ABD ile yeniden yakınlaşmasının yanında, Afganistan Talibanı kimliğini yeniden çerçeveledi. Ayrıca Afganistan’ın Durand Hattı’nı tanımadığını ve Peştun halkının Afganistan’dan daha fazla Pakistan’da yaşadığını da belirtmek gerekir. Bu iki faktör, geleneksel olarak iki ülke ilişkilerinde hassas bir nokta oldu ve geçmişte farklı Afgan hükümetleri tarafından istismar edildi. Taliban, Amerikan birliklerini ülkeden çıkardıktan sonra kendisini daha ziyade melez bir milliyetçi-dini örgüt olarak görmeye başladı. Bu nedenle milliyetçi kimliklerini güçlendirmek için bu iki sorunun kendi lehlerine çözülmesine öncelik veriyorlar. Ancak bu durum, Pakistan için varoluşsal bir tehdit oluşturuyor ve ABD ile olan işbirliğini de açıklıyor.

Pakistan ise Han’ın düşürülmesinden bu yana her geçen gün büyüyen bir terör sorunuyla karşı karşıya. Aynı zamanda 2 senedir Han taraftarlarının her fırsatta protesto hareketi düzenlemesiyle büyük bir siyasi gerilim içerisinde. En son 2 hafta önce Han taraftarları sokaklara döküldü ve askeri elitler çok sert yöntemlerle protestoları bastırmayı başardı. Pandemi sonrası yoğunlaşan ve her geçen gün daha fazla ağırlığını hissettiren ekonomik kriz ise ülkenin tüm kapasitesini zorlayarak diğer iki krizi daha da derinleştiriyor. Son 1 senedir TTP tarafından yapılan terör saldırıları akıllara 2014’teki Peşaver Katliamı’nı getiriyor ve daha da kötüsü bu defa terör tehdidinin metastaz yaptığı değerlendiriliyor. Başka bir deyişle TTP'nin Beluç Kurtuluş Ordusu gibi diğer terör gruplarıyla ittifak yaparak eyleme gitmesi, terörün ülkenin her yerine yayılma ihtimalini gündeme getiriyor ve devlet üzerindeki baskıyı daha da arttırıyor.

Güncel sınır çatışmaları

Afganistan-Pakistan arasında bugünlerde yaşanan çatışmalar ise Temmuz 2023’e dayanıyor. O tarihlerde Hayber Paştunva’nın Kurram Bölgesi’ndeki Peştun kasabası Paraçınar'da, yerel bir arazi anlaşmazlığı nedeniyle kısa bir süre iç savaş yaşandı. Bu anlaşmazlık, Sünni-Şii mezhepsel boyutlara ulaştı, bölge sakinleri ve ileri gelenler de yaşanılanların önceden planlanan bir TTP provokasyonunun parçası olduğunu iddia etti. Silahlı kuvvetlerin savaşan taraflar arasında bir yıllık barış anlaşmasına aracılık etmesiyle bölgeye barış geri döndü ancak barışın gerçekleşmesinin bir haftadan uzun sürmesi büyük bir sorun olarak değerlendirildi. Sonrasında TTP büyük bir güçle geri döndü ve silahlı kuvvetler eskisi gibi kontrolü sağlayamadı.

Aynı bölgede gerçekleşen son çatışmalarda Afganistan karakollarını kullanarak sınır muhafızlarına ateş eden ve Hayber Paştunva’daki üslere saldıran TTP’ye karşı Pakistan silahlı kuvvetleri hem havadan hem de topçu atışlarıyla karşılık verdi ve karşılıklı zayiatlar ortaya çıktı.

Saldırıların coğrafi kapsamını Peştun nüfuslu Kuzey Belucistan’a genişletme çabası, önce yerel sonra da bölgesel düzeyde mezhepsel çatışmayı körükleme riski barındırıyor. Durand Hattı’nı fiili uluslararası sınır olarak tanımayı reddeden TTP’nin bu görüşünün, başta Süheyl Şahin olmak üzere Afganistan Talibanı’nın birçok yetkilisi tarafından onaylanması ise Kabil’in de ideolojik müttefikleri aracılığıyla bu olayda yer aldığının kabulü olarak yorumlanıyor. Bu durum ayrıca Taliban'ın Pakistan hava sahasından gelebilecek ABD motivasyonlu saldırılara yanıt verebilecek siyasi iradeye sahip olduğunu da ortaya koyuyor.

İyi ve kötü senaryolar

Pakistan bu yılın başından beri Afganistan’dan gelen terör tehdidine karşı sınır ötesi operasyonu dile getirmeye başlasa da tüm paydaşların henüz bu eylem planına tam olarak katılmadığı ve daha çok içerideki siyasi muhalefete odaklanıldığı görülüyor. Ancak son dönemlerde ABD güvenlik elitlerinden yükselen “askeri operasyonlar başlatmaktan başka seçeneğin olmadığı” açıklamaları ve iyi ilişkilere rağmen Pakistan “uzun menzilli füze geliştirme programına” uygulanan yaptırımlar, ABD’nin kararlılığını ortaya koyduğu görüşlerine yol açıyor. Askeri operasyonun bir seçenek olarak ön plana çıktığı böylesi bir senaryoda, sınıra yakın TTP kamplarına karşı yapılacak hava saldırılarıyla eş zamanlı olarak tüm uyuyan hücreleri ortadan kaldırabilmek adına ülke çapında operasyonlar düzenlenmesi beklenebilir. Böyle bir durumda Afgan Talibanı'nın da kendi iç kamuoyu nezdinde “itibarını kurtarmak” için sınır boyunca çatışmalar başlatması sürpriz olmaz.

En kötü ve en az olasılıklı senaryo olarak da olsa Pakistan’ın Afganistan’dan kaynaklanan terör tehditleriyle “bir kez ve herkes için” kara operasyonuyla kesin bir şekilde başa çıkmaya karar vermesi ihtimali var. Bu senaryonun en sınırlı boyutu bugünlerde tartışılmaya başlandığı gibi Afgan sınırının biraz ötesinde bir “tampon/güvenlik bölgesi” oluşturmayı içerebilirken en üst düzeyde TTP'ye karşı rejim değişikliği yapmak için Kabil’e kadar ilerlemesi sonucunu doğurabilir. Böyle bir durumda Pakistan, Afgan kitleleri arasında daha popüler olacağına inandığı sözde bir “bekleyen hükümet” senaryosuyla -ki bugünlerde Özbek ve Tacik muhaliflerden oluşan Afgan Direniş Cephesi fazlasıyla ön plana çıkarılıyor- koordineli olarak Taliban’a karşı bir rejim değişikliği hareketine başvuracaktır. Her iki taraf için de önemli riskler ve yüksek geri tepme olasılıkları içeren bu senaryonun jeostratejik etkilerinin olacağı kesinken Pakistan’ın böyle bir siyasi iradeye sahip olduğu net değil. Ancak ABD’den Çin’e Rusya’dan Hindistan ve İran’a kadar çok sayıda aktörün çıkarlarını yakından ilgilendiren krizde güvenlik ikileminin daha fazla savunulamayacağı ve hızla kırılma noktasına yaklaşıldığı kesin.

[Dr. Hayati Ünlü Milli Savunma Üniversitesi Öğretim Üyesidir.]

2025'te Filistin'in geleceği nasıl şekillenecek? 2025'te Filistin'in geleceği nasıl şekillenecek?

Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Haber Orta Doğu editoryal politikasını yansıtmayabilir.