Orta Doğu

Pakistan, İsrail işgalinin sonuçlarının olması gerektiğini vurguladı

Uluslararası Adalet Divanında (UAD) İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarının ele alındığı duruşmalarda Pakistan, İsrail'in hukuksuz işgalinin sonuçlarının olması gerektiğini vurguladı.

Abone Ol

Hollanda'nın idari başkenti Lahey'deki Barış Sarayı'nda faaliyetlerini yürüten UAD'de, İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarının ele alındığı duruşmalar sürüyor.

Pakistan adına söz alan Adalet Bakanı Ahmed İrfan Aslam, mahkemedeki yargılamaların Gazze halkının tamamı acımasız bombardıman altında hayatta kalma mücadelesi verirken gerçekleştiğini belirterek, Gazze halkının yarım yüzyılı aşkın süredir "günlük zulme katlandığını" dile getirdi.

Aslam, "Yine de bu davalar umut veriyor çünkü bir fırsat sunuyorlar. Bu mahkemeye en temel insan hakkı olan özgürlük, ayrıca onuru koruyan ve geliştiren uluslararası hukukun temel ilkelerini ilerletmek için içtihat geliştirme fırsatı sunuyorlar." ifadelerini kullandı.

Ülkesinin her zaman Filistin halkı ve kendi kaderlerini tayin hakkının savunucusu olduğunu vurgulayan Aslam, Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin hakkının bulunduğunu ve İsrail’in uygulamalarının bu hakka ulaşılmasını engellediğini dile getirdi.

Pakistan Adalet Bakanı Aslam, "İsrail'in işgali artık askeri bir operasyon değil ilhaktır." değerlendirmesinde bulundu.

"İsrail, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki işgaline son vermeli"

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyinin, yasa dışı Yahudi yerleşimlerin "uluslararası hukukun açık ihlali olduğunu" çok sayıda kararında teyit ettiğini vurgulayan Aslam, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İsrail, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te uzun süredir devam eden işgaline son vermelidir. İsrail'in politika ve uygulamaları, sistematik ırk ayrımcılığı ve apartheid anlamına gelmektedir. İsrail, 1967'den bu yana Filistin halkına karşı ırk ayrımcılığı sistemi uygulamaktadır. Bu, ayrımcılık yapan bir sistemdir. Filistinli nüfus ile bölgeye yasa dışı yollarla yerleştirilen İsrailli Yahudi yerleşimciler arasında kasıtlı ve sistematik tahakküm ve baskı, İsrail'in Filistinlilere karşı davranış biçiminden anlaşılabilir. İsrail'in uzun süreli işgali altında Hristiyanlar, ibadetlerini özgürce yerine getirememiş, Müslümanlar da Mescid-i Aksa gibi önde gelen mekanlara erişememiş ve ibadet edememiştir."

Bakan Aslam, Kudüs'ün tarihi statüko kapsamındaki konumunun "derhal iade edilmesi" gerektiğinin altını çizdi.

"İsrail'in işgali hukuksuzdur"

Aslam, Pakistan'ın iki devletli çözümü desteklediğinin altını çizerek, "Mahkemenin tavsiye niteliğindeki görüşü, tarafların uluslararası hukuk ve meşruiyet temelinde ilerleme kaydetmelerini mümkün kılarak adil ve kalıcı iki devlete ulaşılması amacıyla yürütülen müzakerelere yardımcı olacaktır." dedi.

İsrail'in ihlalleri sebebiyle uluslararası sorumluluğunun olduğunu ifade eden Aslam, "İsrail'in işgali hukuksuzdur ve hukuksuzluğun sonuçları olmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.

Aslam, İsrail'in politikaları ve uygulamalarının, Filistin halkının kendi kaderlerini tayin hakkını reddettiğinin, sistematik ırk ayrımcılığını, uluslararası insancıl hukuk ve insan haklarının ciddi ihlallerini içerdiğinin altını çizdi.

BM Genel Kurulu, UAD'den görüş istemişti

BM Genel Kurulu, 30 Aralık 2022 tarihli kararında UAD'ye, Divan Statüsü'nün 65. maddesine dayanarak 1967'deki savaştan bu yana İsrail'in Filistin'deki işgalinin hukuki neticelerine ilişkin 2 soru yöneltmişti.

BM Genel Kurulunun Divan'dan cevaplarını talep ettiği sorular şu şekilde:

"1- İsrail'in, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını sürekli olarak ihlal etmesinin, işgali sürdürmesinin, 1967’den bu yana Filistin topraklarındaki yerleşim ve ilhak faaliyetlerinin, Kudüs’ün demografik yapısını, karakterini ve statüsünü değiştirmeye yönelik faaliyetlerinin ve ilgili ayrımcı mevzuat ve tedbirleri kabul etmesinin hukuki sonuçları nelerdir?

2- İsrail'in, ilk soruda belirtilen uygulamaları, işgalin hukuki statüsünü nasıl etkilemektedir ve bu durumun tüm devletler ve Birleşmiş Milletler için doğurduğu hukuki sonuçlar nelerdir?"

Danışma görüşü talebi, 17 Ocak 2023'te BM Genel Sekreteri tarafından UAD'ye ulaştırılırken Divan, BM üyesi devletlere ve Filistin'e danışma görüşü istenen sorular hakkında yazılı ve sözlü beyanda bulunma haklarına ilişkin bildirim yaptı.

Danışma görüşünün etkisi nedir?

UAD'nin danışma görüşleri, her ne kadar bağlayıcı olmasa da birçok devlet ve kuruluş tarafından dikkate alındığı ve verilen görüşe uygun hareket edildiği belirtiliyor.

Divan'ın, İsrail'in Filistin topraklarında inşa ettiği duvara dair 2004'te verdiği danışma görüşünde duvarın hukuka aykırı olduğunu tespitinin ardından birçok devlet ve şirketin, söz konusu duvarın inşasına katkı sunmaktan imtina etmesi, İsrail'e sattıkları inşaat malzemelerinin duvarın yapımında kullanılmaması şartını koyması dikkati çekiyor.

Yine UAD'nin 22 Temmuz 2010'da uluslararası hukukta bir devletin tek taraflı bağımsızlık ilan etmesinin yasaklanmadığı yönünde verdiği danışma görüşünün ardından, Kosova'nın bağımsızlığının meşruiyeti arttı ve bağımsızlığını tanıyan devlet sayısı çoğaldı.

UAD'nin görüşünün, işgalin uluslararası hukuka aykırılığı yönünde olması durumunda İsrail üzerindeki baskının artması ve ona açıkça destek veren ülkeleri uluslararası toplum tarafından tutumlarını gözden geçirmeye zorlamaları muhtemel olarak değerlendiriliyor.