Rusya'yı, Arktik'teki rekabette öne çıkaracak projeye onay

Abone Ol

Rosneft Başkanı İgor Seçin, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le bir araya gelerek şirketin projeleri hakkında bilgi verdi.

Arktik'teki yatırımları kolaylaştıran yasayı imzalaması nedeniyle Rus lidere teşekkür eden Seçin, "Vostok projesinin fiilen uygulanmaya başladığını size bildirmekten büyük memnuniyet duyuyorum. Tarama ve keşif çalışmaları takvimimize uygun olarak yürütülüyor" dedi.

Seçin, 770 kilometrelik petrol boru hattı ve proje kapsamındaki limanla ilgili tasarım çalışmasının tamamlandığını kaydetti.

2 havalimanı ve 15 'endüstri köyü' içeren proje, 111 milyara mal olacak. 130 bin kişilik istihdam yaratacak proje, yaklaşık 5 milyar tonluk petrol rezervine erişimi sağlayacak.

Arktik bölgesi jeopolitiği

Arktik bölgesinde 90 milyar varil petrol, 48 trilyon metre küp (1,699 trillion cubic feet) doğalgaz ve 44 milyar varil doğalgaz sıvısı olduğu tespit edilmiş durumda.

Bölgenin rekabet alanı haline gelmesini sağlayan iki temel etken enerji kaynakları ve deniz ticaret yolları. Amerika Birleşik Devletleri Jeolojik Araştırma Kurumu’nun (USGS) 2008 tarihli çalışmasına göre, bölgede 90 milyar varil petrol, 48 trilyon metre küp (1,699 trillion cubic feet) doğalgaz ve 44 milyar varil doğalgaz sıvısı olduğu tespit edilmiş. Bu potansiyel, 2018 yılının kanıtlanmış toplam üretilebilir petrol rezervi olan 1,7 trilyon varile ve 193,5 trilyon metre küp doğalgaz rezervine göre değerlendirildiğinde bölge, dünya petrol rezervinin yüzde 6’lık, dünya doğalgaz rezervinin de yaklaşık yüzde 25’lik kısmına sahip görünüyor.

Bölgeyi jeopolitik açıdan önemli kılan ikinci unsur ise buzulların erimesiyle Avrupa-Asya arasında yeni deniz yollarının ortaya çıkması. Aslında Arktik bölgesinin deniz yollarına gösterilen uluslararası ilgi günümüzde başlamış değil. Bölgeyi keşfe ve anlamlandırmaya yönelik çalışmaları milattan önceye kadar götürmek mümkün. Coğrafi keşifler ve sanayi devrimiyle beraber bölgeyi ticaret yolu olarak kullanılma girişimleri buzul engeline takılmış, kalın buzul tabakalarını aşmak kolay olmamıştı. Günümüzde ise buzulların erimesi ticaret yollarını geçmişe kıyasla daha kullanılır hale dönüştürdü. Bu durum da beraberinde yollar üzerindeki mücadeleyi gündemi getirdi. Bu rotalar mevcut yollardan daha kısa olması itibariyle de önem arz ediyor. Örneğin Avrupa’dan Doğu Asya’ya Süveyş kanalı üzerinden gidiş 21 bin kilometreyken, Arktik bölgesinden bu rota 12 bin 800 kilometreye düşüyor.

Hâkimiyet mücadelesi verenler

Dokuz milyon kilometrekarelik kısmı kara alanı olmak üzere, toplamda yaklaşık 27 milyon kilometrekarelik Arktik bölgesi sekiz ülkeden oluşuyor. Bu kıyıdaş ülkeler 1996 yılında Ottawa Deklarasyonu ile çevresel koruma ve sürdürülebilir kalkınmayı desteklemek amaçlarıyla hükümetler arası nitelikteki Arktik Konseyi’ni kuran devletlerdir. Konseye üye devletler Rusya, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Kanada, Danimarka, İzlanda, Norveç, İsveç ve Finlandiya’dır. Aslında Arktik bölgesi bu sekiz devleti kapsamasına rağmen, doğrudan Arktik okyanusuna kıyıdaş olan ülkeler Rusya, ABD, Kanada, Norveç ve Danimarka’dır (Grönland). Bu ülkeler Arktik beşlisi olarak adlandırılıyor. Bunlar dışındaki üç ülke, Arktik okyanusuna doğrudan sınırları olmamalarına rağmen, bölgeyle alakalı temel mekanizma olan Arktik Konseyi’nde bulunuyorlar. Bu ülkeler dışında, bölgeye ilgisi olan ve Arktik Konseyi’nde gözlemci statüsünde yer alan 13 bölge dışı ülke (Çin, Japonya, Güney Kore, Almanya, Fransa, Birleşik Krallık, vb.), 13 hükümetler arası ve parlamentolar arası örgüt ve 12 hükümet dışı örgüt de var. Buradan da anlaşılacağı gibi, “Arktik bölgesi jeopolitiği” denildiği zaman sadece kıyıdaş ülkeler değil, çeşitli şekillerde bölgede etkili olmaya çalışan aktörlerin denklemde olduğunu da hatırlamak gerekiyor.

Bölgede elbette Gazprom’dan Shell’e, Total’den Rosneft’e kadar birçok enerji şirketi bulunuyor. Rus petrol şirketi Rosneft ve Amerikan petrol şirketi Exxon Mobile’in yaptığı gibi, bazı şirketler de ortaklıklar kurmaktalar. Bunlar dışında bazı ilaç ve maden şirketleri de bölgede faaliyet gösteriyor.

Rusya için, okyanus kıyılarının yüzde 65’ine sahip olduğu Arktik bölgesi hayati önem arz ediyor. Bölgede bulunan kaynakların yaklaşık yüzde 80’i Rusya’ya ait bölgede bulunuyor

Arktik beşlisinin bölge politikaları

Bölgeye doğrudan kıyısı olan Arktik beşlisini ve politikalarını ayrıca ele almak gerekiyor. Rusya için, okyanus kıyılarının yüzde 65’ine sahip olduğu Arktik bölgesi hayati önem arz ediyor. Bölgede bulunan kaynakların yaklaşık yüzde 80’i Rusya’ya ait bölgede bulunuyor. Rusya için bölge, özellikle enerji kaynakları ve ticaret yolları açısından çok mühim; bu nedenle bölgeyi kontrolü altına almak istiyor. Rusya 2000, 2008 ve 2013 stratejik belgeleriyle belirlediği bir bölge politikasına sahip. Ayrıca 1997 yılında Birleşmiş Milletler 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesi’ni imzaladıktan sonra, bölgedeki alanını genişletmek için uluslararası hukuku kullanarak meşruiyet kazanmaya yönelik çalışmalar yaptı. Uluslararası hukuku meşruiyet kazanmak için bir araç olarak görmekle beraber Rusya, bölgedeki haklarını korumak için silahlanmakta ve askeri güç kullanma konusunda bir tereddüt etmiyor. Bu durum da doğal olarak bölgede kendi haklarını korumaya çalışan diğer kıyıdaş ülkelerle gerilimlere yol açıyor.

ABD, Alaska sayesinde Arktik bölgesine kıyıdaş

ABD ise 1867 yılında satın aldığı Alaska sayesinde Arktik bölgesine kıyıdaşı olmuştu. ABD 2009 yılındaki “Birleşik Devletler Arktik Politikası” belgesiyle bölge politikasını belirlemişti. 2013 yılındaki “Arktik Bölgesi İçin Ulusal Strateji” belgesiyle de önceliklerini güncelledi. ABD bölgede kendi hâkimiyet alanını artırmaya çalışırken, bir yandan da enerji kaynaklarını keşfetmek için çalışmalar yürütüyor. ABD ve Rusya birbirlerini bölgede silahlanmakla suçluyor. ABD Rusya’yı bölgedeki askeri varlığını artırmakla suçlarken, Rusya da NATO’nun etkinlik alanını kendi sınırlarına doğru genişlettiğini ve Norveç’teki tatbikattan endişe duyduğunu söylüyor.

Kanada’nın bölge politikasına bakarken, öncelikle (Rusya’dan sonra) bölgeye en büyük sınırı olan ikinci devlet olduğunu belirtmek gerekiyor. Kanada’nın bölgedeki önceliği ekonomik haklarını ve münhasır ekonomik bölgesini korumak. Bunun için (tatbikatlar da dâhil olmak üzere) çeşitli askeri ve ekonomik önlemler almaya çalışıyor. Bölgedeki politikasını belirlemek için Kanada 2009 yılında “Kuzey Stratejisi” ve 2010 yılında da “Arktik Dış Politikası” belgelerini yayımladı.

En büyük gerilim: Enerji kaynakları

Bölgedeki en büyük gerilim ise enerji kaynakları üzerinden yaşanıyor. Günümüzde hemen her ülke enerjiye çok büyük ihtiyaç duyduğu için, garanti altına alınmaya çalışılan en mühim unsur enerji güvenliği oluyor. Bu nedenle Arktik bölgesinde bulunan enerji kaynakları bölgeyi jeopolitik bir enerji merkezi haline getirmiş, aktörlerin egemenlik konusunda mücadeleye girişmelerine neden olmuştur. Tüm bunlar değerlendirildiğinde, jeopolitik bir merkez halini alan Arktik bölgesi hakkındaki tartışmaların ve egemenlik mücadelesinin daha uzunca bir süre gündemi meşgul edeceği anlaşılıyor.