Gazze'de kıtlık kapıda. Nüfusun 4'te 1'i açlık çekiyor. Birleşmiş Milletler (BM) sistemindeki diğer bağımsız insan hakları uzmanlarının yanı sıra ben de İsrail'in Gazze'deki Filistin halkına karşı nasıl soykırım uyguladığını gördüm. Kısa bir süre önce Uluslararası Adalet Divanı (UAD), İsrail'in eylemlerinin soykırım anlamına gelebileceğine karar verdi. O zamandan bu yana İsrail ve müttefiklerinin Filistin halkına yönelik şiddeti nedeniyle sivil kayıpları ve acıları artmaya devam etti. UAD'nin kararının açıklandığı gün İsrail, 12 Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu (UNRWA) çalışanının Hamas ile işbirliği yaptığına dair asılsız iddialarda bulundu. İsrail şu anda bu sayının 9 olduğunu iddia ediyor. Bunun üzerine aralarında Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Kanada, İngiltere, Almanya, İsviçre ve Japonya'nın da bulunduğu UNRWA'nın 18 büyük bağışçısı fonlarını askıya aldı. Dolayısıyla UNRWA'nın ay sonuna kadar faaliyetlerini sonlandırması ve Gazzelilerin temel yaşam kaynaklarını kaybetmesi, donör ülkeleri açlığın suç ortağı haline getirecektir. Bu aynı zamanda Filistin halkına karşı toplu bir cezalandırmadır, zira 30 bin UNRWA çalışanı Batı Şeria, Lübnan, Suriye ve Ürdün'de yaklaşık 3 milyon Filistinli mülteciye hizmet veriyor.

Hamas: İsrail'in Gazze'deki Kemal Advan Hastanesi'ni vurması insanlığı aşağılamaktır Hamas: İsrail'in Gazze'deki Kemal Advan Hastanesi'ni vurması insanlığı aşağılamaktır

Bir silah olarak açlık

Olayları küresel bir perspektife oturtmak gerekirse, Gazzeliler şu anda dünya genelinde kıtlık ya da felaket boyutunda açlıkla karşı karşıya olan insanların yüzde 80'ini oluşturuyor. İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana hiçbir sivil nüfusun bu kadar hızlı ve tamamen aç bırakıldığını görmemiştik. Bu nasıl oldu? İsrail sadece evleri ve sivil altyapıyı bombalayarak bölgeyi yaşanmaz hale getirmekle kalmıyor; Gazze'de güvenli hiçbir yer bırakmıyor. İsrail aynı zamanda açlığı Gazze'deki sivillere zarar vermek ve onları öldürmek için bir silah olarak kullanıyor. Hamas'ın saldırısından 2 gün sonra, 9 Ekim'de İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, İsrail Savunma Kuvvetleri'ne Gazze'nin herhangi bir yerine gıda, su, yakıt ve ilaç girişini engelleyen tam bir kuşatma uygulanması emrini verdi. Şu anda bile insani yardım Gazze'ye ancak sızabiliyor. İsrail, BM ya da herhangi bir yardım kuruluşu tarafından bölgeye yardım ulaştırılmasını engelliyor. 5 yaşın altındaki, 335 bin çocuk kıtlık koşulları riski artmaya devam ederken ciddi yetersiz beslenme riski altında. Beslenme yetersizliği nedeniyle bütün bir nesil, doktorların bodurluk olarak adlandırdığı kalıcı fiziksel ve bilişsel bozukluklardan muzdarip olma tehlikesiyle karşı karşıya. Girmesine izin verilen az miktardaki insani yardıma rağmen insanlar hala yemek pişirecek yakıttan yoksun. Çoğu fırında insanlar için ekmek yapmaya yetecek kadar yakıt ya da un bulunmuyor. Ebeveynler, çocuklarını ellerinde kalan az miktarda hayvan yemiyle beslemeye çalışıyorlar. Çiftlik hayvanları açlıktan ölüyor ve besin kaynağı olamıyor. Bu arada güvenli suya erişim de azalmaya devam ediyor. İnsani yardımın engellenmesinin yanı sıra İsrail Gazze'nin gıda sistemini de tahrip ediyor. İsrail ordusunun kara harekatının başladığı 27 Ekim'den bu yana, Gazze'nin kuzeyindeki meyve bahçeleri, seralar ve tarım arazileri de dahil olmak üzere tüm tarım arazilerinin yüzde 22'sinden fazlası İsrail güçleri tarafından yerle bir edildi. İsrail ayrıca Gazze'nin balıkçılık filosunun yaklaşık yüzde 70'ini yok etti ve balıkçıları hedef almaya devam ediyor.

Tek yol: Ateşkes

İsrail yıllardır Gazze'yi boğuyor. 1948'den bu yana Filistinliler, İsrail tarafından evlerinden ve köylerinden kitlesel olarak sürülmenin ve mülksüzleştirilmenin neden olduğu acıya ve ölümlere karşı direniyorlar. 1967'den bu yana Filistinliler, Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki Filistin topraklarının işgaline ve apartheid rejiminin ilerletilmesi zulmüne maruz kalıyorlar. İsrail 2007 yılından bu yana Gazze'ye abluka uygulayarak mal akışını ciddi şekilde kısıtlıyor. Abluka nedeniyle, bu savaştan önce bile Gazzelilerin yarısı gıda güvencesinden yoksundu ve yüzde 80'i insani yardıma muhtaçtı. Bu dehşeti sona erdirmenin tek yolu acil ateşkes ve engelsiz insani yardımdır. Kalıcı barışa ulaşmanın tek yolu Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkının yerine getirilmesidir. İnsanlar Gazze'de yaşanan dehşete tanıklık ediyor ve buna karşı seslerini yükseltiyor. Siyaseten örgütlenen gruplar hükümetlerine baskı yapıyor, ateşkes ve engelsiz insani yardım talep ediyor. Hükümetlerin şimdi bu çağrılara kulak vermesi ve Gazze'deki açlık ve soykırımı sona erdirmek için İsrail ve müttefiklerine karşı gerçek bir siyasi ve ekonomik baskı uygulaması gerekiyor.