Türkiye’nin son yüzyılda uzak kaldığı Afrika’ya D-8’den sonra en güçlü adımı Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan attı. Erdoğan’ın dünya liderleri arasında Afrika’yı en çok ziyaret eden başkan olması Türkiye’nin Afrika sahasında aktör olmak için çabaladığının bir göstergesi olarak yorumlanıyor.

TÜRKİYE GÜVENİLİR BİR ORTAK

Dr. Murat Yiğit, Türkiye’yi Afrika’da diğer ülkelerden farklı kılan etkenin geride bıraktığımız bin yıl içinde sadece son asırda Afrika kıtasından uzak kalması olduğunu belirtti. Ayrıca Afrika’da Türkiye’ye karşı olumsuz bir imajın olmadığını aktaran Murat Yiğit, ‘’Türkiye Afrika için yabancı ve kabul edilmez bir aktör değil. Son 15 yılda artan ilişkilere, Afrika ülkelerinin Türkiye’ye yönelik ilgisine bakıldığında tarihsel-kültürel arka planın önemi anlaşılıyor. Henüz tatmin edici seviyede iş birliği olmamasına rağmen Türkiye ilgi odağı olmuş durumda.” dedi.

Türkiye’nin Afrika ülkelerine yaklaşımının batılı ülkelerden farklı olarak açık olduğunu, tarihinde sömürgenin olmaması ile yaşanan sorunlarda hakemlik yapan bir ülke konumda olmasının önemine değinen Yiğit şunları kaydetti:

“Ayrıca sömürgecilik geçmişine sahip bir ülke olmayışı Türkiye’nin Afrika’da kriz dönemlerinde arabuluculuk faaliyeti için doğal bir aktör olarak belirmesine neden oluyor. Şu durumda kıtada tarafsızlığına inanılan bir partner olarak görüldüğü söylenebilir. Zaten 2010’da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliği oylamasında neredeyse tüm Afrika ülkelerinin destek vermesi Türkiye’nin konumuna ve farkına dair önemli bir işaret.’’ ifadelerini kullandı.”

Türkiye’nin Afrika ülkeleriyle imtiyazlı hukuki anlaşmaları, müzakere koşullarını dengesizleştiren askeri üs ve araçları, ekonomik bağımlılıklarla inşa edilen nüfuz alanlarının olmadığını söyleyen Murat Yiğit, Türkiye’nin Afrika ile ilişkililerini geliştirmesi gerektiğini söyledi.

Dr. Yiğit ayrıca, Tüm bunların eksikliği öncelikle Türkiye’nin Afrika ile ilişkilerinde daha fazla eşitler-arası bir bağ kurmasına neden oluyor diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

‘’Afrikalı devletlerin egemenliğini resmen ve gerçekten tanıyan bir aktörlerin varlığı kıta için her zaman daha adil ve daha çok kazanma vaadi anlamına geliyor. Kendi kaynaklarını ve zenginlik potansiyelini geçmişten gelen bagajlar nedeniyle imkana dönüştüremeyen Afrika adına Türkiye’nin yaklaşımı ve ilgisi çok kıymetli. Türkiye, her şeyden önce tecrübeli olduğu iki sahada Afrika’ya çok şey katabilir: Sürdürülebilir altyapının oluşturulması/inşası ve enerji yatırımları. Genel ticarete ek olarak bu iki alanda Türkiye’nin varlık göstermesi Afrika’nın yaşayacağı dönüşümün lokomotifi haline gelebilir.’’

D-8 İLE KURULAN YAKINLIK

Murat Yiğit, Türkiye’nin Nijerya ve Angola ile, Erbakan hükümetinin 1997’de hayata geçirdiği D-8 projesi kapsamında yakınlaştığını belirtti.

2019 yılında iki ülkenin ticaret hacmi 725 milyon dolara ulaştığını ve Angola ile 2010 yılında siyasi-diplomatik ilişkiler kuran Türkiye 212 milyon dolar dış ticaret hacmine ulaştığını aktaran Murat Yiğit,

‘’Enerji konusunda üst düzey imkanlara sahip bu iki ülke ile mevcut ekonomik ilişkiler, karşılıklı yeteneklerin ve potansiyelin çok gerisinde. Türk şirketlerinin Kuzey Afrika’daki inşaat faaliyetleri ile bazı Batı Afrika ülkelerinde gerçekleştirdiği enerji yatırımlarını Angola ve Nijerya’ya taşıyabilir.’’ dedi.

Ayrıca Dr. Yiğit Angola ve Nijerya’nın Türkiye’nin enerji tedarikinde rol oynayabileceğini belirterek, ‘’ LNG cinsi doğalgaz gibi seçenekler mutlaka değerlendirilmektedir. Angola ve Nijerya, sahip oldukları ekonomik büyüklük nedeniyle komşuları üzerinde büyük nüfuz sahibi ülkeler. Türkiye’nin ilgisini enerji faktörü kadar bu durumla da açıklamak mümkün. Ancak Türkiye için fırsatlar arz eden bu ortaklıkları elde etmesi, bölgedeki büyük aktörlerin rezervleri dikkate alındığında kolay olmayacaktır. Diplomatik adımlara ek olarak iş birliği sektörlerinin çeşitlendirilmesi, savunma ve güvenlik alanlarında kendisini göstermesi gerekebilir. İşbirliğinin çok boyutlu biçimde gerçekleşmesi Afrika’da sürdürülebilir ilişkiler için bir zorunluluk haline geldi.’’ İfadelerini kullandı.

‘’KİMSE KİMSEYE ÇELME TAKAMAZ’’

Afrika’da çok çetin bir rekabetin olduğunu ve kimse kimseye göstere göstere çelme takamayacağını düşünen Dr. Yiğit, Rusya, Çin, ABD ve Fransa Türkiye’nin kıtada var olmasından hoşnut olmadıklarını dile getirdi.

Yiğit, ‘’Bu hoşnutsuzluğu açıkça beyan etmez ya da doğrudan engel olmazlar. Fakat yeni sömürgeci aktörün Afrikalıları mecbur bırakacak araçları var. Bu araçlar yoluyla Türkiye'yi Afrika'nın dışına itmek isterler. Bu nedenle Türkiye'nin Afrika’da askeri ve ekonomik araçlarını artırması ve bu araçları etkin kullanması şart. Askeri üsler, askeri eğitimler, silah ve teknoloji ticareti, teknik ve finansal destekler, yatırımlar, karşılıklı ticaret. Bu kalemler Türkiye'nin Afrika’da kalıcı olması için çok mühim.’’ dedi.