Türkiye

Yazıcı, Türkiye'nin UAD'deki soykırım davasına müdahillik bildirimini değerlendirdi

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, Türkiye'nin, Uluslararası Adalet Divanında (UAD) İsrail aleyhindeki soykırım davasına müdahillik bildiriminde bulunmasıyla ilgili, "Türkiye müdahillik sıfatını aldıktan sonra davacının yanında, bu fiil failinin, İsrail Devleti'nin soykırım suçunu işlediğinin kanıtlanması ve buna göre cezalandırılması için gerekli her türlü katkıyı sağlayacaktır." dedi.

Abone Ol

Yazıcı, AA muhabirine, Türkiye'nin, UAD'ye İsrail aleyhindeki soykırım davasına müdahillik bildirimini değerlendirdi.

UAD'nin Birleşmiş Milletlerin en önemli yargı organı olduğunun altını çizen Yazıcı, UAD'nin soykırım suçlarının önlenmesi ve cezalandırılması gibi uluslararası sözleşmelerde yer almış konuların yargı mercii görevini sürdürdüğünü anımsattı.

Yazıcı, İsrail'in kadın, çocuk demeden sürdürdüğü, bütün savaş kurallarını alt üst eden ve nitelik itibarıyla "soykırım" suçu olarak tanımlanabilecek boyuttaki eylemlerinin yargı önüne taşınmasının önemli olduğunu vurguladı.

Güney Afrika Cumhuriyeti'nin bu davayı 29 Aralık 2023'te açtığını anımsatan ve bu tür davalara müdahillik bildirimine ilişkin bilgi veren Yazıcı, "UAD statüsüne göre bu şekilde açılmış olan davalara müdahil sıfatını kazanabilmek için iki türlü başvuru yöntemi var. Bir statünün 62. maddesi, bir de 63. maddesi." dedi.

Yazıcı, aralarında Kolombiya, İspanya ve Filistin devletinin de bulunduğu bazı ülkelerin müdahillik başvurusuna değinerek, şunları söyledi:

"Türkiye'nin başvurusu önemli. Türkiye bu süreci çok iyi analiz etmiş, değerlendirmiştir. Türkiye de bu davaya, yaşanan bu olayları değerlendirmek suretiyle sözleşmenin 63. maddesi çerçevesinde müdahil olarak yer almak için başvurusunu gerçekleştirmiş bulunuyor. Bunu önce mahkeme prosedürüne göre taraflara tebliğ edecek. Davacı Güney Afrika Cumhuriyeti, davalı taraf da İsrail Devleti. Yani hem davacıya hem davalıya tebliğ edecek. Onların bu başvuruya karşı görüşlerini, varsa diyeceklerini bildirmelerini isteyecek. Ondan sonra da karar verecek. Mahkemenin bu tür talepleri belli bir zaman dilimi içerisinde karara bağlamasını öngören, emredici bir kural şeklinde düzenleme içeren bir norm yok. Tamamen mahkemenin uygulaması, takdirine, yargılama sürecine göre gerçekleşecek."

Türkiye'nin müdahillik bildiriminde bulunmasının önemini yineleyen Yazıcı, "Bu süreçte Türkiye müdahillik sıfatını aldıktan sonra davacının yanında, ona yardım edecek bu fiilin kanıtlanması, ortaya konulması ve bu fiil failinin, İsrail Devleti'nin soykırım suçunu işlediğinin kanıtlanması ve buna göre cezalandırılması için gerekli her türlü katkıyı sağlayacaktır." diye konuştu.

 Dosyanın içeriği

Türkiye'nin başvurusuyla birlikte sunulan dosyanın içeriğine ilişkin bilgi veren Yazıcı, şunları kaydetti:

"Soykırımla ilgili Türkiye temin ettiği bütün doneleri, verileri dosyanın eki olarak düzenlemiş. Dilekçesi de 150 sayfa civarında. Yani hangi sıfatla, hangi nitelemeyle, hangi isnatla müdahil olmak istiyorsunuz? Soykırım suçu işlendiğine ilişkin iddianız ne ve o iddiayı doğrulayan veriler neler? Bunlar hem fiziki veriler hem görseller olmak üzere dilekçenin eki olarak mahkemeye sunuldu. Söylemler de var. Buna ilişkin yöneticilerinin bir takım söylemleri de var. O söylemler de ayrıca bu iddiaların niyet olarak doğrulayıcısı kanıtlar durumundadır."

Filistin'in, statünün, "isnat edilen eylem dolayısıyla doğrudan doğruya zarar gören. Onun yargılanmaması sonucu etkilenecek bir konumda bulunanları niteleyen" 62. maddeyi esas alarak başvurusunu yaptığını ifade eden Yazıcı, "Türkiye'de 62. madde kapsamında da müdahil olmayı haklı gösterecek veriler varsa dilekçesini genişletebilir. Ek dilekçe vermek suretiyle o statü içerisinde de müdahillik sıfatını kazanabilir." dedi.

 "Tarihi bakımından çok ilginç"

Hayati Yazıcı, Filistin'de yaşananlara dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"UAD İkinci Dünya Savaşı sonrası Yahudilere karşı uygulanmış soykırım faillerini yargılamak üzere kurulmuş bir mahkeme, bir divan uluslararası. Bugün kuruluş sebebinin vesilesi olan bir devlet, 2. Dünya Savaşı'nın soykırım mağduru olan bir devleti oluşturanlar soykırım suçu işliyorlar ve bu mahkemenin önüne geliyorlar. Bu ilginç noktalardan bir tanesi. Bugün itibariyle o günün mağduru, soykırım suçunun mağduru konumunda bulunan bir devlet, Orta Doğu'da pervasızca bir yıla yakın süredir soykırım suçunu işleyen fail durumunda. Bu tarihi bakımından çok ilginç bir nokta. UAD'nin verdiği kararların icrasını sağlayacak mekanizma Güvenlik Konseyi'dir. Güvenlik Konseyi'nin de karar oluşturabilmesi için oy birliği şartı bulunuyor. İlginç olan Ukrayna ile ilgili de UAD'nin verdiği karar var. O karar Güvenlik Konseyi'ne geliyor. Konsey içinde soykırım suçunun faili konumunda gösterilen Rusya da veto yetkisine sahip üyelerinin bir tanesi. Tabi ki Rusya'nın vetosuyla bu uygulanamıyor."

Uluslararası örgütlerin bu yapısal özelliklerinin ve kararların infazına engel olan hususların revize edilmesi gerektiğini ifade eden Yazıcı, "Güvenlik Konseyi'nin bir üyesi suçlanıyorsa, onunla ilgili karar verilmişse o kararın icrası toplantısına o üyenin katılmaması lazım. O üyeden kendi aleyhine oy vermesi beklenemez. Sayın Genel Başkanımız, Cumhurbaşkanımız 'dünya beşten büyüktür' derken bu çarpıklığın da altını çiziyor." değerlendirmesinde bulundu.

 "Birçok ülkeye de emsal teşkil edecek"

Yazıcı, Türkiye'nin bu tür suçlara yönelik genel duruşuna ilişkin olarak şu değerlendirmeyi yaptı:

"Doğruya 'doğru', yanlışa 'yanlış' diyen bir tarzımız var hem iç ilişkilerimizde hem uluslararası ilişkilerimizde. İnsanların yaşama hakkı, soykırım suçlarına karşı gerekli yaptırımların uygulanması, savaş suçlarının önlenmesi, insanlara karşı suçlar gibi insanların hassasiyet gösterdiği, uluslararası sözleşmelere bağladığı alanlarda Türkiye hep doğrudan, hakkaniyetten yana duruş sergilemiştir. UAD'ye müdahil sıfatıyla davacı yanında yer almak üzere yaptığı başvuru bu duruşunun somut bir göstergesi. Burada hem devam eden suçu, katliamı önlemek hem de insanlığın kazanılmış değerlerini korumak temel önceliklerimiz arasında yer alıyor. Türkiye'nin bu duruşu dikkatle takip edilecek. Birçok ülkeye de emsal teşkil edecek bir muhtevada olduğu düşüncesindeyim."