2024 yılında dünyada özellikle de Orta Doğu'da çoğu 12 ay önce öngörülemeyen bir dizi olay yaşandı. İsrail'in Gazze'deki acımasız soykırımının devam etmesi, Hizbullah'ın savaş alanında yenilmesi ve Lübnan'daki yıkım, Suriye'de Beşşar Esed'in devrilmesi, İran'ın tecrit edilmesi, Donald Trump'ın ikinci kez Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı seçilmesi ve Uluslararası Adalet Divanı (UAD) ile Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) bir dizi ufuk açıcı kararı, yaşanan olaylardan yalnızca bazıları. Tüm bu olaylar, 2025 yılında Filistin'in geleceğiyle ilgili tahminleri zorlaştırsa dahi, ihtiyatı elden bırakmadan ve tecrübelerime dayanarak 6 farklı öngörüde bulunmak mümkün.
Filistin'in geleceği için senaryolar
Mevcut duruma bakıldığında, 2025 yılında İsrail, Trump'ın da desteğiyle Filistin'i işgaline devam edecek gibi gözüküyor. Trump'ın, Dışişleri Bakanlığı, İsrail Büyükelçiliği ve iki bölgesel elçilik dahil Orta Doğu'ya dair yaptığı önemli atamaları İsrail'in aşırı sağcı milliyetçi hükümetine diplomatik bir jesttir. Trump'ın siyasi içgüdüleri tamamen güçlü olana saygı duymak ve zayıf olanı aşağılamak üzerine kuruludur. Seçilmiş ABD başkanının İsrail'e Filistin'le ilgili dayatabileceği tek kısıtlama ise Filistin devletinin varlığını açıkça talep eden Suudi Arabistan ile önemli bir anlaşma arayışından kaynaklanabilir.
Tüm bu etmenler göz önüne alındığında, gerçek bir Filistin devleti her zamankinden daha uzakta gözüküyor. 2025 yılında ne yazık ki daha fazla Filistin toprağına el konulacak, daha fazla yasadışı yerleşim inşa edilecek ve halihazırda rekor seviyelerde olan yerleşimci şiddeti daha da artacak.
Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Batı Şeria'nın bazı bölgelerini resmen ilhak etmesine karşı çıkıyor gibi gözükse de, aslında İsrail'in fiili ilhakı engellenmeden devam ediyor. 2025 yılında ise Filistin yönetiminin yaşanan süreci kendi lehine şekillendirme kabiliyeti muhtemelen daha da azalacak gibi görünüyor. Tıkanmış durumda olan barış sürecine gelecek olursak, Filistinliler uzun zamandır bir kavşakta bekliyorlar, fakat buradaki kırmızı ışık hiç değişmedi ve hala da Filistinliler için kırmızı yanmaya devam ediyor.
Gazze'ye yönelik soykırım nihayet resmi bir ateşkes ile Filistinli tutukluların ve İsrailli rehinelerin serbest bırakılmasıyla sona erecek. Ancak, açlık, bulaşıcı hastalıklar, çöken ekonomi ve harap olan şehir Filistinlilerin hayatını etkilemeye devam ederken Gazze'de toplu insan ölümleri ve yaşanan büyük acılar devam edecek.
Hamas tamamen yenilmeyecek, ancak kısa vadede büyük bir darbe almış durumda. İsrail, kuzeyde yerleşim yerleri inşa etmek ve Gazze'nin geri kalanını yerleşimcilerin yönetmesi için diretecektir ki Trump buna izin verebilir. Bir başka büyük sınav da Gazze'nin yeniden inşası için gereken 40-60 milyar doların toplanması olacaktır. Körfez ülkeleri karşı çıktıkları bir savaşın sonucunda çıkan maliyetin aslan payını ödemeye direnecektir. Bu ise Trump ve Körfezdeki müttefikleri arasında gerilim yaratabilir.
Birleşmiş Milletler (BM), Filistin konusunda 2025 yılında tehlikeli sınavlarla karşı karşıya kalacak. İsrail'in Filistin'deki işgalini tamamen sona erdirmesi için Genel Kurul tarafından belirlenen bir yıllık süre önümüzdeki eylül ayında doluyor ve İsrail ile ABD bu karara karşı gelmeye kararlı. Bunun yanı sıra İsrail, Trump'ın da desteğiyle, Levant bölgesindeki Filistinli mültecilere eğitim, sağlık ve sosyal hizmetler sağlayan BM kuruluşu Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı'nı (UNRWA) dağıtmaya çalışıyor. 2025 yılında Avrupa ve Arap Dünyası'nın önündeki en büyük zorluk, BM'yi, BM'nin siyasi gündemindeki en eski unsur olan Filistin konusunu çözüme ulaştırma hedefini ve organizasyon bünyesindeki en büyük ajansın korunmasını savunup savunmayacakları olacaktır.
Uluslararası hukuk Filistin için her zamankinden daha önemli
2025 yılında İsrail'in, hamisi olan ABD ile ilişkisi derinleşse dahi diplomatik izolasyonu devam edecektir. İsrail'in özellikle Genel Kurul ve İnsan Hakları Konseyi olmak üzere BM'deki aykırı konumu, Filistin'de süren 57 yıllık işgali, Filistinlilerin kendi kaderini tayin etme hakkını inkar etmesi ve uluslararası hukuku kötüye kullanması nedeniyle daha da kötüye gidecek ve İsrail BM bünyesinde daha çok oy kaybedecektir. UCM tarafından Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında çıkarılan tutuklama emri, 1998 Roma Statüsünü imzalayan devlet başkanlarının kendisiyle görüşmeyi reddetmesiyle İsrail'i siyasi olarak yalnızlaştıracaktır. İnsan hakları ihlallerine tepki olarak, İsrail ile yapılan çeşitli ticaret ve işbirliği anlaşmalarının yeniden gözden geçirilmesi yönünde Avrupa'da baskılar artacaktır.
Filistin'e ilişkin uluslararası hukukun rolü 2025 yılında daha da önemli hale gelecektir. UAD ve UCM'nin 2024'teki imza kararlarından sonra, Oslo sürecinin gözden düşmüş ama hala çok canlı reelpolitik yaklaşımının yerine, Filistin'de barışı sağlamaya yönelik hak temelli bir yaklaşımda ısrar etmek için büyüyen bir hareket görmemiz muhtemeldir. Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün yayınladığı soykırım raporlarının yarattığı ivme BM koridorlarında ve Dışişleri Bakanlıklarında yankılanmaya devam edecektir.
Ancak tersine esen rüzgarlar da olacaktır. ABD Senatosu'ndaki Cumhuriyetçiler, Netanyahu hakkında tutuklama emri çıkardığı için UCM'ye yaptırım uygulamaya kararlı. Bu da Roma Statüsü'ne üye 124 devletin, özellikle de Avrupa'nın güçlü bir savunma yapması gerektiği anlamına geliyor.
2024 yılında olduğu gibi 2025 yılında da beklenmedik sürprizler yaşanabilir. Önümüzdeki yıl Filistinliler için karanlık zamanlar devam edecek gibi gözükse de, Gazze'deki savaş aynı zamanda özellikle gençler arasında cesur düşünce ve eylemlere ilham vermeye devam edecek küresel bir dayanışma hareketini ateşledi. Bu sürecin kalıcı etkileri asla küçümsenmemelidir.
[Michael Lynk, Western Üniversitesi, Londra, Ontario, Kanada'da Emeritus Hukuk Profesörüdür. 2016-2022 yılları arasında BM işgal altındaki Filistin topraklarındaki insan haklarından sorumlu 7. Özel Raportörü olarak görev yapmıştır.]
Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Haber Orta Doğu editoryal politikasını yansıtmayabilir.