Gazze'de bir Filistinlinin evinin yıkılmasını önlemek için karşı durduğu İsrail buldozerleriyle ezilerek öldürülen Rachel'in annesi Cindy ve babası Craig Corrie, geçen hafta Eygi'nin benzer şekilde öldürülmesini, AA muhabirine değerlendirdi.

ABD'nin Washington eyaleti Olympia kentinde yaşayan çift, Eygi'nin İsrail askerleri tarafından "vahşice öldürüldüğü" haberini ilk aldıklarında hemen kızlarını hatırladıklarını; Eygi'nin, "çok yakınlarında yaşayan" genç bir protestocu olduğunu öğrendiklerinde de yıkıldıklarını dile getirdi.

Anne Cindy Corrie, "Bu tür çok sayıda eylem oldu bunun farkındayız ancak bu, çok yakın çevremizden geldi ve çok acı vericiydi. Aile için üzüldük çünkü aile olarak o haberi aldığımızda yaşadıklarımızın; o ilk anların, ilk saatlerin, ilk günün nasıl olduğunun anılarını bize geri getirdi. Umarım hayatımda bir daha asla böyle bir şey yaşamam. Aileye ve yaşadıklarına karşı büyük bir empati duyuyorum." dedi.

Baba Craig Corrie, Eygi'nin kızları Rachel Corrie'nin öldürüldüğündeki yaşına çok yakın olmasının ve sadece insan haklarını korumakla ilgilenen genç biriyken hayatının elinden alınmasının, ailelerde büyük üzüntü ve öfkeye neden olduğunu belirtti.

Craig Corrie, "Yani ilk his, empati ve hayatlarımızdaki o boşluğun tekrar açıldığını hissetmek ve sonra bu olayların olmaya devam edebileceğine dair öfke. Bu öfke, her şeyden önce, İsrail askeri güçlerine karşı ama bir bakıma, soruşturma eksikliğine, İsrail tarafından öldürülen diğer Amerikan vatandaşlarının, tabii ki Filistinlilerin ve şimdi Gazze'de devam eden soykırımın hesaba katılmaması nedeniyle kendi hükümetimize de karşı." ifadelerini kullandı.

 "Bağımsız bir soruşturmaya ihtiyaç var"

Anne Corrie, Ayşenur'un acısının ailesi için çok taze olduğunu, daha yaşanacak çok şeyin olduğunu belirterek İsrail tarafının tutumu konusunda da şunları kaydetti:

"İsraillilerin yaptığı her şey, biliyorsunuz, askeriyelerini temize çıkarmak için bahane ve çabalarıyla tutarlı. Kapsamlı, güvenilir, tarafsız şeffaf bir soruşturma yerine askeriyelerini temize çıkarmak için bir inceleme istiyorlar. Bu tavırlarının devam ettiğini gördük ve burada İsraillilerin yaptığı soruşturmanın askeri olduğunu bilmek önemlidir yani tarafsız bir bakış değil ve bu yüzden insanlar şimdi bunun için ABD'ye bakıyor, aynı zamanda uluslararası topluma ve bu konuyu araştırabilecek uluslararası kuruluşlara. Her durumda, bağımsız bir soruşturmaya ihtiyaç var."

Eygi'nin ölümünden sonra İsrail ordusundan duydukları açıklamaların, Rachel öldürüldükten sonra ilk saat ve günlerde duyduklarıyla aynı olduğunu söyleyen baba Corrie, "Bu, bir soruşturmadan çok uzak, bu bir örtbas etmedir. Yalanları o kadar kolay tartışılır ki, öldürdükleri biri için hiçbir bahane bile göstermiyorlar. Bunu yapan insanların bunun için hesap verme beklentisinin olmadığını gösteriyorlar." dedi.

Baba Corrie, İsrail'in bir kez daha cezasız kalmayı beklediğini ve olayın ABD hükümetine, başkanına, dışişleri bakanına "makul bir açıklama yapmaya değmeyeceğini" düşündüklerini belirterek "Kesinlikle hükümetimizin daha fazlası için baskı yapacağını umuyorum ve bekliyorum ve Türk hükümetinin çok daha fazlası için baskı yapmasını umuyorum. Ayşenur'un öldürülmesiyle ilgili bağımsız bir soruşturma yapılması gerekiyor." diye konuştu.

"Hesap verilebilirlik olması gerekiyor"

Eygi'nin öldürülmesi sonrası "değişik çevrelerden gelen baskılar" nedeniyle ABD'li yetkililerin bu defa "tam soruşturma" istemesini umduğunu belirten anne Corrie, ancak kızları Rachel'in davasında kendilerine yardım etmek isteyen birçok Dışişleri Bakanlığı yetkilisi olduğu halde yetersiz kalındığından şikayetçi oldu.

Anne Corrie, "Sorun, yıllar geçti ve hala durum şu ki, kızımız Rachel'in davasında kapsamlı, güvenilir ve şeffaf bir soruşturma yapılmadı. Şimdi Dışişleri Bakanı olan Antony Blinken ile 2010'da görüştüğümüzde bize "kesinlikle (soruşturma) durumu değişmedi" demişti. Bildiğimiz kadarıyla hiç değişmedi. Yani şimdi kendi davamızın üstünden 21 yıl geçti, bizim durumumuzda, Rachel'in davasında İsrail'in Başkan (George) Bush'a vadettiği cevaplardan hiçbir şey çıkmadı. Bu, kabul edilemez. Hesap verilebilirliğin olması gerekiyor." dedi.

Sonraki yıllarda Dışişleri Bakanlığından bir yetkilinin kendilerine, ABD hükümetindeki tüm üst düzey yetkililerin İsrail'deki mevkidaşlarıyla Rachel'in durumu hakkında görüştüklerini ancak soruların cevapsız kaldığı veya görmezden gelindiğini itiraf ettiğini belirten anne Corrie, şöyle devam etti:

"Vergilerden toplanan milyarlarca doları İsrail hükümetine ve ordusuna göndermeye devam ediyoruz ve bunlar Gazze'deki sivillere karşı kullanılıyor. Gönderilen bu kadar para ve silahlardan sonra hükümetimizin İsrail'den öldürülen aktivistler, muhabirler, sağlık çalışanlarıyla ilgili konularda hesap sorma yetkisinin olmayacağını düşünmek... Bu, benim için mümkün değil. Bence bir baskı gücümüz var ve umarım ki bu güç, olanların tamamen kabul edilemez olduğunun kesin bir şekilde söylenmesi için kullanılır."

 "ABD her şeyden önce, kendi yasalarına karşı sorumlu olmalı"

Anne Corrie, İsrail'in Gazze'de devam eden soykırımı ve ABD vatandaşlarını öldürmesi gibi durumlarda kullanılabilecek Leahy Yasası, Silah İhracatı Kontrol ve Yabancı Askeri Finansman yasaları gibi düzenlemeler olduğunu hatırlatarak ABD'nin "Her şeyden önce, kendi yasalarına karşı sorumlu olması" gerektiğini ve İsrail konusunda bunun "harika bir politika değişikliği" olacağını vurguladı.

Eygi ailesinin talep ettiği gibi Ayşenur'un öldürülmesiyle ilgili bağımsız bir soruşturma açılması gerektiğini tekrarlayan anne Corrie, ABD'nin de buna öncülük ederek dahil olması gerektiğinin ve soruşturma sonucunda hazırlanacak detaylı raporun da kamuoyuyla paylaşılmasının önemine dikkati çekti.

ABD: İsrail'in Gazze'de insani durumu iyileştirmeye yönelik eylemlerini takip ediyoruz ABD: İsrail'in Gazze'de insani durumu iyileştirmeye yönelik eylemlerini takip ediyoruz

Anne Corrie, "Şu anda, Ayşenur'u görünüşe göre bir keskin nişancının öldürdüğünü biliyoruz. Bu nedenle bu kişi, hesap verebilmeli ama aynı zamanda İsrailli askerlerin dokunulmazlıkla hiçbir hesap vermek zorunda olduklarını düşünmeden böyle eylemler yapmasını mümkün kılan hükümet ve ordunun da hesap vermesi gerekiyor." ifadelerini kullandı.

 Gazze'de bir soykırım yaşanıyor

İsrail'in, ABD'li yetkililerin talebine rağmen neden "hesap vermediği" sorusuna baba Corrie, "ABD'nin iç siyasetinde çok güçlü bir lobi var. İsrailli insanlardan oluşan bu siyasi lobi, ABD'deki Hristiyan sağı destekleyen insanlar, silah endüstrisi, ABD hükümetine İsrail'i desteklemesi için çok fazla baskı yapıyor." yanıtını verdi.

Baba Corrie, kızı Rachel için 21 yıl sonra "adaletin nasıl olacağını bile bilmediğini" söyleyerek şunları kaydetti:

"Rachel öldürüldü, artık onun için yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu ama Rachel'in öldürülmesinden bir sonuç çıkarmayı umuyordum. Belki Furkan Doğan ve Ayşenur gibilerinin hayatı kurtarılabilirdik mesela. Dolayısıyla, sorumluların hesap verilebilirliğine ihtiyacımız var. Öldürmeleri ve tüm bunları durdurmamız gerekiyor. Orada (Gazze'de) bir soykırım yaşanıyor ve ABD bunun için silah gönderiyor. Bu, uygulanması gereken ABD yasalarına ve uluslararası hukuka aykırı. Durum çok korkunç, çok kötü bir şekilde yanlış gidiyor. İnsanların dışarı çıkıp, sahip oldukları siyasi sermayeyi, gücü kullanarak bunu durdurmaları gerekiyor. İnsanların umursadığını biliyorum ama kurumlarının bunu durdurmak için çalışması gerekiyor."

Gazze'de geçen son 11 ayın çok korkunç olduğunu belirten anne Corrie de "Gazze'nin çok uzun bir süre boyunca ilgimize ihtiyacı var ve olacak da. Kalbimiz oradaki herkesle birlikte. Bence bu noktada Batı Şeria'ya odaklanmamız da çok önemli. İsrail'deki Filistinlilerin güçlü bir savunucusu olan meslektaşlarımızdan biri, ‘Gazze'deki soykırımın korkunç ancak gerçek hikaye Batı Şeria'da' dedi. Bence Ayşenur'un öldürülmesi de buna örnek teşkil ediyor." dedi.

Anne Corrie, Rachel ve Ayşenur'un öldürüldüğü işgal altındaki topraklarda hayatını kaybeden yüzlerce Filistinlinin haber bile olmadığını vurgulayarak Batı Şeria'da İsrailli yetkililer tarafından desteklenen ve Filistinlilerin topraklarını gasbeden yasa dışı yerleşimcilerin, çözümü daha zorlaştırdığının altını çizdi.

 ABD'li barış aktivistleri Rachel Corrie ve Ayşenur Ezgi Eygi

ABD'nin Washington eyaleti Olympia kentinden Uluslararası Dayanışma Hareketi (ISM) gönüllüsü bir insan hakları aktivisti olarak Rachel Corrie, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde, 16 Mart 2003'te turuncu renkli ceketini giyerek elindeki megafonla barışçıl bir şekilde Filistinlilerin evlerinin yıkılmasına karşı çıktığı sırada İsrail ordusuna bağlı zırhlı bir buldozerle ezilerek öldürüldü.

Corrie'yi "şehit" olarak niteleyen Filistinliler, ülkede çocuklara, birçok okul ve hastaneye onun adını verdi, anısına Filistin'de ve dünya genelinde çok sayıda film yapıldı, tiyatro oyunları oynandı ve kitaplar yazıldı.

Türk aktivist 26 yaşındaki Ayşenur Ezgi Eygi de 6 Eylül'de işgal altındaki Batı Şeria'nın Nablus kentine bağlı Beyta beldesinde düzenlenen barışçıl bir gösteride İsrail keskin nişancısı tarafından açılan ateş sonucu başından vurularak hayatını kaybetti.

Eygi'nin öldürülmesi büyük tepki toplarken İsrail ordusu, Eygi'nin İsrail askerlerinin açtığı ateş sonucu "kasıt olmadan öldürülmüş olabileceğini", Eygi'yi vuran İsrail askerinin "bu sırada başka bir göstericiyi hedef almak istediğini" iddia etti.

Eygi, Rachel Corrie'nin de mensup olduğu, Filistin topraklarının İsrail tarafından işgaline karşı barışçıl ve sivil yöntemlerle Filistinlilere destek veren Uluslararası Dayanışma Hareketi gönüllüsü bir insan hakları aktivistiydi.