İsrail, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te başlattığı Aksa Tufanı Operasyonu'nun ardından Gazze'yi işgal etti. İsrail'in Gazze'yi işgali, resmi rakamlara göre önemli bölümünü çocuk ve kadınların oluşturduğu 62 bin Filistinli sivilin canına mal oldu. İsrailli resmi makamlar, uluslararası toplumun eleştirilerini savuşturmak için sivil can kayıplarını Hamas'la mücadelede istenmeyen can kayıpları olarak sunma yoluna gitti. Ayrıca, Hamas'ın sivilleri canlı kalkan olarak kullandığını iddia ederek sorumluluğu üzerinden atmaya çalıştı. Ancak İsrail'in sadece Hamas'ı değil, bir işgal stratejisi olarak Gazze'de yaşayan Filistinli sivilleri hedef aldığı açıktı. Burada amaç Filistin halkının iradesini kırarak ve Hamas'a karşı bir tepkinin gelişmesini sağlayarak Gazze'yi teslim almaktı.

İsrail, meşruiyet kaybına uğradı

16 aylık işgalin sonucunda 19 Ocak'ta imzalanan ateşkesle birlikte İsrail'in bu hedefine ulaşamadığı açıklık kazandı. İsrail, Filistin halkının direnişini kıramadı. Bunun en açık ve dramatik göstergesi, ateşkesin ardından Filistinlilerin kitlesel olarak Gazze'nin kuzeyini diğer bölgelerden ayıran 6 kilometrelik Netzarim Koridoru'nu aşarak yerle bir edilmiş evlerine dönmeleriydi.

İsrail, Hamas'ın askeri kapasitesini de yok edemedi. Esir takaslarında düzenlenen törenlerde gelişmiş silahlarıyla boy gösteren Hamas savaşçıları bunu açık şekilde ortaya koydu. İsrail ayrıca, bir başka hedefi olan Hamas'ı uluslararası alanda izole etme noktasında da başarılı olmadı. Uluslararası toplum, çatışmalar esnasında Hamas'a yönelik bir tepki ortaya koymadı. Bazı İsrailli analistler, Hamas'ın bu işgal sürecinden meşruiyetini artırarak çıktığını belirtti.

İsrail açısından daha da kötü olan Hamas'ın elindeki İsrailli rehinelerin ölümüne sebep olması ve onları tüm çabalarına ve devasa askeri kapasitesine rağmen kurtaramamış olmasıdır. Bu durum Hamas'ın elinde İsrail'le mücadelesinde ileriye yönelik olarak büyük koza dönüştü. Aynı şekilde İsrail, uluslararası toplum nezdinde büyük prestij ve meşruiyet kaybına uğradı. Batılı ülkeler başta olmak üzere birçok ülkede İsrail'i hedef alan ve siyonizme tepki veren gösteriler düzenlendi. Ayrıca İsrail, tarihinde hiç şahit olmadığı kadar uluslararası izolasyona maruz kaldı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlemekle sorumlu tutuldu. Mahkeme tarafından bu iki isim hakkında tutuklanma kararı alındı. Aralarında Batılı devletlerin de olduğu birçok devlet, bu iki ismin ülkelerine ziyarette bulunmaları durumunda tutuklanabileceğini ifade etti. Bunun sonucunda ilk defa bir İsrailli Başbakan, Polonya'da her yıl düzenlenen Auschwitz'in özgürleştirilmesi törenine katılamadı.

İsrail iç siyasetinde çatırdamalar yaşanıyor

Her ne kadar İsrail resmi söylemi bunun tersini söylese de ateşkesle birlikte başarısızlığın kabul edilmesi, Netanyahu liderliğinde kurulan sağcı hükümetin çatırdamasına yol açtı. Ateşkesin hemen ardından koalisyon hükümetinin aşırı unsurlarından Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, Yahudi Gücü Partisi'ne mensup iki bakanla birlikte Netanyahu'ya istifasını sundu. Koalisyon ortaklarından aşırı sağcı Dindar Siyonist Partisi lideri ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ise istifanın eşiğinden döndü. Ancak Smotrich, ateşkesin bozularak işgale dönülmemesi ve bu bağlamda hem Gazze'nin hem de Batı Şeria'nın ilhak edilmesinden vazgeçilmesi durumunda istifa ederek hükümeti devireceği tehdidini sürdürüyor.

Trump'ın Gazze planına kim nasıl tepki verdi?

Ateşkesin ardından koalisyon hükümetinin büyük darbe alması, hakkındaki yolsuzluk davasının devam etmesi, eşi Sara Netanyahu'ya muhaliflere yönelik baskı yaptığı için dava açılması ve Genelkurmay Başkanı ve başkan yardımcılarının 7 Ekim saldırılarındaki ihmalleri nedeniyle istifa etmelerinin yarattığı istikrarsızlık havası altında zor zamanlar yaşayan Netanyahu’nun imdadına, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump'ın 5 Şubat'ta yaptığı Gazze planı açıklaması yetişti. Trump'ın, Netanyahu'ya ABD Başkanı seçilmesinin ardından ülkeyi ziyaret eden ilk devlet başkanı olma payesini bahşederek uluslararası alanda tarumar olan imajını düzeltmeyi, izolasyonunu zayıflatmayı ve iç siyasette üzerindeki baskıları dindirmeyi hedeflediği açıktır. Daha dramatik olan ise ziyaret esnasında yapılan basın toplantısında Trump'ın, Gazzeli Filistinlilerin Mısır ve Ürdün başta olmak üzere diğer ülkelere taşınmasını ve Gazze'nin kontrolünün savaşın ardından ABD'ye bırakılması gerektiği açıklamasını yapmasıydı. Bu açıklama, Trump'ın başkan seçildikten sonra Panama, Grönland ve Kanada'yı yaptırım ve güç kullanma tehdidiyle ilhak etme hamlesinin bir parçası olarak görülmelidir. Aynı zamanda Trump'ın açıkladığı Gazze planı, ABD'nin uzun süredir sürdürdüğü iki devletli çözümden vazgeçtiğinin açık ilanı ve İsrail'in Gazze'yi Filistinlilerden arındırarak ilhak etme politikasına açıktan destek vermekte kararlı olduğu şeklinde değerlendirilebilir.

Trump'ın çılgın Gazze planı, uluslararası toplumda şok etkisi yarattı. Bölge ülkeleri, Avrupalı devletler ve Çin açık şekilde buna karşı çıktı. Bu planın bölgede çatışmaları ve istikrarsızlığı tırmandıracağı, uluslararası hukuk ve teamülleri açıkça ihlal ettiği değerlendirilmeleri yapıldı. Bu hamle İsrail'de bile marjinal bulundu ve gerçekçi olmaktan uzak olduğu yorumları yapıldı. Bu açıklamanın daha ziyade bölge ülkelerine yönelik İsrail'in lehine bir tavır almalarını sağlamak, yani ölümü göstererek sıtmaya razı etme stratejisi olarak görülmesi gerektiği görüşleri dile getirildi. Bu açıklamanın özellikle Suudi Arabistan ile İsrail arasında bir süredir devam eden ve 2020'deki Abraham Anlaşmaları'nın bir devamı olan "normalleşme" görüşmelerinde Suud rejiminin iki devletli çözüm şartından vazgeçmesini sağlamak için yapıldığı dile getirildi. Ancak Suudi Arabistan zaman kaybetmeden resmi açıklama yaparak Gazze planının kabul edilemez olduğunu ve iki devletli çözüme olan bağlılıklarının devam ettiğini belirtti.

İsrail aşırı sağı ise Trump'ın hamlesini büyük coşkuyla karşıladı. Ben-Gvir, yaptığı açıklamada, Trump'ın Gazze planının hayata geçirilmesi durumunda hükümete dönebileceği sinyalini verdi. Smotrich, Gazze'nin yanı sıra Trump'ın Netanyahu ile görüşmesinde Batı Şeria'nın ilhak edilmesine yönelik yaktığı yeşil ışığı fiiliyata dökmesi gerektiğine yönelik açıklamalarda bulundu. İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz ise Gazzeli Filistinlilerin Gazze'den gönüllü şekilde ayrılmalarını sağlamak için gerekli adımların ivedilikle atılacağını açıkladı.

Trump'ın Gazze planı, İsrail'in izolasyonunu artırabilir

Hem Netanyahu hem de aşırı sağcı koalisyon ortaklarının coşkuyla karşıladığı Trump'ın Gazze planının hayata geçirilmesi oldukça zor gözüküyor. Hamas'ın bu planı kesin dille reddetmesi ve direniş göstereceğini açıklaması hesaba katıldığında planın çatışmaları yeniden başlatması oldukça muhtemeldir. Suriye'den askerlerini çekme hazırlığı içinde olan ABD'nin askerlerini Gazze'de sahaya sürmesi, hem kendi dış politika vizyonu hem de iç siyasetteki olası baskılar da göz önüne alındığında pek mümkün görünmüyor. Ayrıca, İsrail'in 16 aylık kötü askeri performansı hesaba katıldığında tek başına askeri yollara başvurarak Hamas'ı bastırması ve Gazzeli Filistinlileri sürmesi olası değildir. Ateşkesle derin nefes alan İsrail kamuoyunun çatışmaların yeniden başlatılmasına onay vermesi de epey zor olacaktır.

Hamas, İsrail'in ihlal ettiği ateşkes maddelerini açıkladı Hamas, İsrail'in ihlal ettiği ateşkes maddelerini açıkladı

Ayrıca, bölge ülkelerinin Gazze planına verdikleri sert tepki ve kendilerine üreteceği yüksek maliyet göz önüne alındığında İsrail'in Gazze'yi ilhak amacını başarıyla sonuçlandırmasına sessiz kalmaları beklenemez. Bölge ülkeleri bu defa İsrail'e karşı daha kararlı ve somut şekilde tepki göstererek ülkenin bölgedeki izolasyonunu artıracak adımlar atabilir. Trump'ın tek taraflı ve zora başvuran hamleleriyle üzerlerindeki baskılar hat safhaya ulaşan Batılı ülkeler başta olmak üzere iki devletli çözümü savunan uluslararası toplumun çatışmaların başlatılmasına sert tepki gösterecekleri, askeri ve ekonomik yaptırımlar uygulamak ve Filistin devletini tanımak gibi karşı hamlelerle İsrail için işleri daha da zorlaştıracakları ihtimal dahilindedir.

Diğer taraftan Trump'ın açıklamalarından sonra Netanyahu hükümetinin çatışmaları başlatamaması durumunda Smotrich gibi aşırı unsurların istifa ederek koalisyon hükümetinin dağılmasına yol açması işten bile değildir. Yine, Trump'ın "bölgeye barış getiren siyasetçi" olarak tarihe geçme hedefinin İsrail dışındaki aktörlere baskı yoluyla sağlanamaması durumunda, Trump'ın okları İsrail'e çevirerek taviz vermeye zorlaması da ihtimal dahilindedir. Sonuç olarak Gazze planının büyük riskler taşıdığı açıktır ve İsrail'e fayda sağlamaktan ziyade zararlar vermesi çok daha olasıdır. ​​​​​​​

[Doç. Dr. Ali Aslan İbn Haldun Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesidir.]

Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Orta Doğu Haber editoryal politikasını yansıtmayabilir.