Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanı Antony Blinken, bu hafta Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüşmek üzere Ankara'yı ziyaret etti. Ziyaretin en önemli gündem maddelerinden biri Suriye idi.
Biden yönetiminin son günlerinde, Suriye'deki Esed rejiminin 11 gün içinde beklenmedik şekilde düşmesinin hemen ardından gerçekleşen bu ziyaret, Washington'ın Suriye'ye dair eski reçeteleri yeni koşullara dayatma çabasının son hamlesi olarak görülebilir.
Ancak Türkiye'nin, Suriye'de oluşan yeni denklemdeki artan gücü, bu girişimi ciddi şekilde zorlaştıracak gibi görünüyor.
ABD'nin çelişkili açıklamaları ve YPG ısrarı
Blinken, Erdoğan ile görüşmesinden saatler önce Ürdün'de gazetecilere yaptığı açıklamada, Suriye için "tek bir dinin ya da etnik grubun hakimiyetinde olmayan, dışarıdan bir gücün etkisiyle yönetilmeyen, DEAŞ'ın kontrolünden çıkan ve gerçekten Suriye halkı tarafından yönetilen" bir ülke vizyonu çizdi.
Ancak Blinken'ın "dışarıdan bir güç" ifadesinin, Suriye'nin kuzeyinde yaklaşık 900 askeri bulunan ABD'yi ya da Suriye'nin bir kısmını işgal altında tutan İsrail'i kapsamaktan uzak olduğu açıktı.
Nitekim Blinken, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) adı altında terör örgütü PKK/YPG'ye verdikleri desteği yinelerken, ABD askerlerinin bölgeden çekilmesine dair herhangi bir sinyal vermedi.
Blinken, İsrail'in Suriye'ye yönelik hava saldırıları ve Golan Tepeleri'ndeki tampon bölgeyi işgal etmesiyle ilgili bir soruya ise İsrail'i savunarak yanıt verdi ve İsrail'in bu hamlesini, Suriye ordusunun çekildiği bölgelerde aşırılıkçı grupların kontrol sağlamasını önlemeye yönelik geçici bir tedbir olarak nitelendirdi.
Biden, aynı konuşma içinde bir yandan Suriye'nin geleceğinde, "dışarıdan güçlerin" etkili olmaması gerektiğini vurgularken, diğer yandan bu açıklamalarıyla kendi söylemiyle çelişti.
Türkiye'nin güvenlik kaygıları
ABD, "DEAŞ'la mücadele" gerekçesiyle terör örgütü PKK/YPG'ye sağladığı yardımı uzun yıllardır sürdürürken, Türkiye ise bunu ulusal güvenliğine doğrudan tehdit olarak değerlendiriyor.
ABD'nin terör örgütü PKK/YPG'ye yönelik destek açıklamaları, Washington'un Türkiye'nin güvenlik kaygılarını görmezden gelmeye devam ettiğinin de bir göstergesi oldu.
ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Komutanı General Michael Erik Kurilla'nın, Blinken'ın Türkiye ziyaretinden 2 gün önce, Suriye'deki üsleri gezerek, terör örgütü PKK/YPG üyeleriyle bir araya gelmesi de Türkiye'ye bir mesaj olarak yorumlandı.
Bununla birlikte Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Blinken arasındaki görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, Türkiye'nin güvenlik kaygılarından taviz vermeyeceğini net bir şekilde ortaya koydu.
Açıklamada, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye'nin milli güvenliği için PKK/PYD/YPG ve DEAŞ terör örgütlerine karşı "önleyici tedbirler alacağını, PKK ve uzantılarının sahadaki durumu fırsata çevirme gayretini engelleyeceğini" belirttiği vurgulandı.
Türkiye'nin, DEAŞ'a karşı sahada göğüs göğüse mücadele eden tek NATO üyesi olduğunu vurgulaması da, DEAŞ'la mücadele adı altında terör örgütü PKK/YPG'ye desteğini sürdüren Biden yönetimine, bu desteğin anlamsızlığını anlatan önemli bir mesajdı. Bir nevi ABD'ye, NATO müttefikiniz dururken DEAŞ'la mücadelede başka bir terör örgütüne ihtiyacınız yok mesajı verildi.
Biden'ın sayılı günleri ve Trump'ın Suriye politikası
Blinken'ın Türkiye ziyaretine dair ABD medyasında yer alan bazı haberlerde, Biden yönetiminin sayılı günleri kalmışken Türkiye ve bölge ülkeleri üzerinde ne kadar etkili olabileceği sorgulandı.
ABD'nin Suriye politikası, yıllardır Esed rejimi yerine DEAŞ'a odaklanılması, muhalefete sınırlı destek verilmesi ve terör örgütü PKK/YPG'ye sağlanan destekle şekillendi. Ancak bu politika, bölgede oluşan yeni dengelerle birlikte çöktü.
20 Ocak'ta görevi devralacak Donald Trump yönetiminin, Şam'daki mevcut duruma karşı yeni bir strateji geliştirmek zorunda kalacağı ve Biden yönetiminden farklı bir politika izleyeceği öngörülüyor.
ABD'nin seçilmiş Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada, "Suriye bizim sorunumuz değil. Akışına bırakın ve dahil olmayın" ifadeleriyle bu yeni döneme dair ipuçları verdi.
İlk başkanlık döneminde ABD askerlerini Suriye'den çekme girişiminde bulunan Trump, Washington'daki güvenlik bürokrasisinin direnciyle karşılaşmıştı. Yeni dönemde Trump'ın bu konuda yeniden adım atması kuvvetle muhtemel görünüyor.
Türkiye-ABD ilişkilerinde Suriye denklemi
ABD'nin, Şam'daki yeni yönetimle Türkiye üzerinden iletişim kurduğu ve Heyet Tahrir Şam'ı (HTŞ) terör örgütü listesinden çıkarmaya hazırlandığı iddiaları, ABD'de bazı medya kuruluşlarında yer aldı.
ABD yönetimi bu iddiaları resmi olarak doğrulamasa da, HTŞ lideri Ahmed eş Şara'nın (Ebu Muhammed el Culani) azınlıkların korunmasına yönelik güvence vermesi Washington'da olumlu karşılandı. Ancak ABD, bu konuda temkinli bir tavır sergileyerek, "Söylemlere değil, eylemlere bakacağız" mesajını verdi.
Blinken'ın ziyareti, ABD'nin Türkiye ile Suriye'deki yeni dönem ve yeni aktörler konusunda işbirliği arzusunu açıkça ortaya koysa da, Türkiye'nin elinin sahada her zamankinden daha güçlü olduğu bir dönemde bu işbirliğinin koşullarını Türkiye belirleyecek gibi görünüyor.
ABD'nin terör örgütü PKK/YPG'ye verdiği destek, Türk yetkililerin gözünde Ankara-Washington ilişkilerinde en büyük engel olmaya devam ediyor. Ankara, bu konuda duruşundan taviz vermeden, kendi güvenlik kaygılarını önceliklendirmeyi sürdürüyor.
Bununla birlikte, ABD'nin DEAŞ ile ilgili güvenlik endişelerine yanıt olarak, Türkiye, DEAŞ'la mücadeleyi sürdürme kararlılığını vurgulayarak, terör örgütü PKK/YPG'ye gerek olmadan bu mücadeleyi üstlenmeye hazır olduğunu açıkça ifade ediyor.
Trump'ın 20 Ocak'ta göreve başlamasıyla ABD yönetiminde yaşanacak değişim, Türkiye açısından ikili ilişkilerde yeni bir fırsat penceresi olarak görülüyor.
Ankara ve Washington'un bu fırsatı Suriye konusunda yakın işbirliğine dönüştürerek ilişkilerde pozitif bir gündem oluşturup oluşturamayacağı, önümüzdeki dönemde ABD-Türkiye ilişkilerinin en kritik başlıklarından biri olacak.
[Rabia İclal Turan, Anadolu Ajansı Washington Muhabiridir.]
Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Orta Doğu haber editoryal politikasını yansıtmayabilir.